Kemer
15 gündür Akdeniz sahillerindeyim. Bunun 10 gününü kemer yakınlarındaki Göynük tatil beldesinde geçirdim. Bu arada çeşitli vesilelerle birkaç kez Kemer’e gidip geldim. Ilk kez gördüğüm Kemer’in bendeki izleniminlerini şu şekilde özetlemeye çalışacağım.
Antalya Körfezinde, karşılıklı oturmuş birbirlerini seyrediyorlar Kemer’le Antalya.
Antalya’ya yaklaşık 45 km uzaklıkta, nüfus tabelasındaki nüfusu 17 300’dür Kemer’in. Bu nüfusun yaz aylarında çok çok fazla olduğu muhakkak.
Türkiye sahillerinin en kalabalık ve en yeşil özelliklerine sahip, belli başlı turizm merkezlerinden birisidir. Denizi birçok yere gore temiz sayılır.
Doğa o kadar güzel ki, bu tabloyla gurur duymamak mümkün değil. Ormanla denizin kucaklaştığı küçücük bir ovada (düzlük demek daha doğru olacak) kurulmuş olan bu sahil kasabasında tüm ekonomi turizm üzerine gelişmiş durumda. Halkın geçim kaynağı turistik eşya satan dükkanlar, turiste hizmet veren restoranlar, barlar, cafeler üzerine kurulu. Biraz da balıkçılık diyebiliriz. Bunun dışında herhangi bir sanayi kuruluşu ya da tarıma dayalı bir üretim mevcut değil.
Çok pahalı buldum Kemer’i. Bunun nedenini sorduğum zaman ‘kiralar çok pahalı, dolayısıyla kiralar fiyatlara yansıyor’ dendi. Kiraların neden bu kadar pahalı olduğunu sordum; arz, talebi karşılamıyor dendi. Oysa çok fazla dükkan var, ama dükkanlarda pek müşteri yok. Dükkan sahipleri dükkanlarının önüne birer sandalye atıp oturmuşlar. Cadde boyunca oturan, biribiriyle sohbet eden bir esnaf kadrosu oluşmuş. Dükkanlarda sergilenen malların görselliği yok. Bilhassa küçük, dar, koridor şeklindeki, penceresiz, havasız dükkanlardaki mallar raflara sıkıştırılmış durumda. Düzenleme daha farklı olsa belki müşteriyi daha çok cezbedebilir vitrinler..
Çarşıda dolaşırken esnafla sohbet etmeye çalıştım. Eskiden buraya Avrupalı ve Amerikalı turistler gelirmiş. Son zamanlarda onların yerini Rus turistler almış. Ruslar da fakir oldukları için ancak tatile gelebilecek kadar bütçeye sahip bulundukarından alışverişle pek araları yokmuş. O nedenle senaf Rus turistleri tercih etmiyor. Hatta söylenenlere gore, bazı Rus turistler gelip burada Türklerin cebinden eğleniyorlarmış.
Turizm yönünden bu kadar isim yapmış bir tatil kasabasının çok temiz ve bakımlı olmasını beklerdim. Kemer’de gördüğüm bakımısızlık ve çevre kirliliği beni biraz şaşırttı. Daha Kemer’e girmeden, şehir dışı yollarda bile, yol kenarlarındaki pet şişeler, poşetler, bira-kola kutuları bu güzelim ormanlık manzaraya hiç yakışmıyor, bu inci gibi tatil beldelerinin boynunu büküyor. Kemer’in içi ise sanki sahipsiz, sanki birilerinin şefkatine ihtiyaç duyacak kadar bakımsız gözüküyor. En işlek caddelerinde bile yol kenarlarındaki çöpler biz insanların yüz karası gibi duruyor. Her şeyi yerel yönetimlere yıkmak, buraya bakılmıyor, buralar temizlenmiyor demek en kolay eleştiri olur. Ama once kendimizi eleştirir, neden bu kadar çevre düşmanıyız diye sorgularsak bu manzaları görmekten kurtuluruz elbette. Böyle bir tatil kasabasının pırıl pırıl, ışıl ışıl olmasını beklerdim.
En işlek caddelerinin dışındaki sokak ve caddeler oldukça loş, karanlık, tenha. Çevrenin kötü koktuğunu bile farkediyorsunuz.
Çok fazla turistik tesis mevcut Kemer ve yöresinde. Beş yıldızlı otellerden pansiyonlara kadar her keseye uygun hizmet verecek türden tesisler bunlar. Kemer’in içinde her taraf otel, pansiyon adeta. Buradaki turist kalitesini beğenmiyor kasaba sakinleri. “Turistlerin elit kesimi Antalya’nın Doğusuna, yani Side-Manavgat-Belek taraflarına geliyor, kalbur altı kesimi de Kemer tarafına geliyor, bu da buraların kalitesini düşürüyor” şeklinde bir yaklaşımları var. Diskolar başta olmak üzere her türlü eğlence mekanlarının denetimsizliğinden yakınıyorlar.
Kemer 25-30 sene once küçük bir köy iken bugün kalabalık bir ttail kasabası haline gelmiş. Bu turizm patlamasında Özal’ın teşviklerinin önemli payı var tabi ki. Antalya ile Kemer arasındaki bölgede yazları nüfusun yaklaşık yarım milyon olduğu söyleniyor. Antalya ve Kemer de Doğu-Güneydoğu’dan çok fazla göç alan yerleşim yerlerinin başında geliyor.
Buraya kadar daha çok Kemer’de gördüğüm çevre olumsuzlukları üzerinde durmaya çalıştım. Zaman ve mekan önemli değil, her türlü çevre olumsuzluklarının nedeni biz insanlarız. Ancak Kemer’de biraz da yönetim zayıflığı sezinledim. Önceleri Anavatan’da olan Belediye sonradan parti değiştirmiş, şimdilerde CHP’de imiş. Sokak lambalarının yanmaması, arka sokakların karanlık kalması insanların kirlettiği mekanları bir de ürkütücü kılıyor maalesef.
Kemer’in, yurdumuzun cennet köşelerinden birisi olduğunu, bu tabloyla gurur duymamız gerektiğini daha yazımın başında söylemeye çalışmıştım.
Kemer için çok güzel düşünceleri ve çalışmaları olan, benim de yazı verdiğim Bizimkemer (www.bizimkemer.com) dergisinin sahibi, çevre ve toplumsever insan Sayın Nazım Körçeşme, Marina’daki restoranında misafir etti bizi. O kadar çok yat var ki önümüzdeki yat limanında. Burası ayrı bir potansiyel, ayrı bir hizmet dünyası, ayrı bir gelir kaynağı Kemer için.
Bu olumsuzlukların asıl sebebinin bir nedeni daha varmış. Kemer halkının çok duyarlı olmadığı, her konuda ‘bana ne’ yaklaşımı sergilendiği izlenimlerini aldım. Ötedenberi Mersin halkı için de hep aynı şey söylenir, Mersin halkının da dışarıdaki imajı budur. Mersin halkının bu imajını değiştirmesi için çaba harcaması gerektiğini birçok kez işlemeye, vurgulamaya çalıştım. Topyekün Akdeniz insanı olarak bakınca benzerlikler var demek ki…
Sonuç olarak, turizmin göz bebeği olan cennet köşelerimizin gözünü çıkarırcasına çevre katliamı yapıyoruz. Bu güzel yerleri görmek, buralarda tatil yapmak için gelen yabancılardan biraz esinlenmiş olsaydık eğer ülkemizin kıymetini daha iyi anlardık.