Amerika’dan, Yurdum Erkeği Manzaraları

Yer New Jersey Beyti Restoran. Uzun zamandır New Jersey’de olan bir Turk Restoranı. Yemekleri de çalışanları da yakından tanıdığım bir yer. Oraya gittiğimde kendimi emniyette hissettiğim icin karşımda oturan “yakışıklı” adam’a oraya gitmemizi önermiştim. Ama bir uyarı ile birlikte. Bu restoranda çalışanlar ya isyerimizin müşterileridir, ya da hemşerilerimdir. Eşek değil ya, anlamıştır ne demek istediğimi, değil mi? Öyle düşünüyorum.


 


Önce biraz karşımdaki adamı anlatayım. Bir kaç hafta önce Türk Tiyatrosuna gitmiştik, bir grup arkadaşla. Bu adam bir bayanla birlikte oradaydı. Bayanı uzaktan bilirim ama hiç samimiyetim yok. ıkisi de belli ki, birbirlerini görmeden internetten tanışmışlar ve tiyatroya gitmeye karar vermişler. Canları çok sıkılıyor gibi görünüyorlardı. Ekşimiş bir aksam yaşıyor görünüyorlardı. Adam eli yüzü düzgün olduğu için yanındaki bayana kapıları açtığı için olsa gerek, dikkatimi çekmişti.


 


Tiyatroda , arada tüm Türk’lerin sigara içmek için buluştuğu yerde kısa bir tanışma ve görüşme oldu. Sonra toplu halde tekrar içeri girip oyunun bitmesini bekledik ve daha önce kararlaştırdığımız üzere, New York’ta bir restoran’a gittik, eğlenmeye. Benim rakım da gelmişti, dansım da, zeybeğim de. 


 


Tiyatroya geldiği bayanla bir başka masaya oturan bu arkadaş da, uzaktan sürekli bana bakarak dikkatimi çekti. Tipik Türk işte. Türkiye’den çıkarırsın böylelerini, ama Türkiye’yi onlardan çıkaramazsın. Bizim masamıza gelip konuğumuz olunca da biraz konuştuk.. Herneyse, bir şekilde o gece restoranda bir molada konuşup email adreslerimizi değiş tokuş ettikten sonra bir hafta MSN üzerinden yazışma ve şimdi işte karşımda oturuyordu.


 


şunu dürüstçe itiraf etmeliyim ki, New York’a geldiğimden bu yana gördüğüm eli yüzü en düzgün, stili en iyi Türk erkeği bu adam. şekilci olmayı çok uzun yıllar önce bırakmış olsam da dikkatimi çekmiş. Kendisi ile ilgili çok sey bilmiyorum. Bildiğim bir şey var. NY’un en pahalı mağazalarının olduğu Beşinci Cadde’deki iş yerimin önünde bir kamyon bekliyordu, binadan dışarı çıktığımda. Ve kamyona tırmanmaya çalışan etek giymiş ben:)


 


Neyse, belki arabası yoktur. Maddeci değilim, ama ne bileyim, araba bekliyordum işte.:)


Beyti Restoran’ın Düğün Salonu olarak ta kullanılan, genellikle haftasonları müzikli eğlencesi olan bir salonu vardır. Tavandaki parıltılar da hep bana küçükken izlediğim Türk Filmlerindeki pavyonları hatırlatır.  Bu salonda sadece biz varız. Işyerimin müşterisi olan şef garson da beni gördüğü için mutlu. Her zamanki saygılı hali ile siparişlerimizi alıyor ve sonra servis yapmak üzere gidiyor mutfağa.


 


“Nerelisin?” diyorum adama; ağzından çıkan söz aynen şu “Gayseri, ama benim hiç aksanım yoktur”. “Tabi tabi sen öyle san”.  Bu adam, benim bu bazıları için garip olan huylarımı bilmiyor henüz. Ne olursa olsun, kim olursan ol, nereli olursan ol; hangi lisanı öğrenerek büyüdüysen, o lisanı düzgün konuşup, yazmalı ve okumalısın. Yoksa benim gözümde sınıfta kalırsın. Bir sevgilim vardı; Türkçesi öyle düzgündü ki, “atmış altı” yerine “altmış altı” derdi, “L” harflerinin üstüne basa basa. Ben ona sürekli altmış altı dedirtirdim J


 


Ondan sonra ki bir saat içinde “aksanı olmayan Gayseri’li” kendisini anlatıyor. Amerika’ya nasıl geldiğini, yeşil kartını nasıl aldığını, ne işler yaptığını. Öyle bir anlatıyor ki, bu adam avcı olsaydı, bir geyiği nasil avladığını anlatmayı hiç dinlemek istemezdim diye düşünüyorum. Sıkılıyorum açıkcası sohbetinden de.


 


Laf arasında bir söz geçiyor “Benim babamın üç tane dostu vardı” diyor. Dostu? Ne dostu, hey tanrım ya! Sonra da ekliyor “Ama hepsi Ermeniydi”. şimdi ne yapmalıyım; “kadınlar Ermeni oldukları için kadınları mı bağışlamalı?”, yoksa bu “Gayserili’nin anasına saygı duymamiş babasını mı bağışlamalıyım?” Dostlar kadın bizim çevreden değil de, Ermeni olunca herşey daha mı kolay kabul ediliyor, Ermeni de kadın değil mi? Bu hala aldatmak değil mi?


 


Yemeğin sonuna geliyoruz. şef garson Ahmet Bey geliyor, “Çay, kahve, birşeyler alır mısınız?” diye soruyor. Yemekte iki kadeh rakı içmis olan Gayserili hemen gözümün içine bakarak “ Yoğ” diyor “Ben duydum ki bu bayan çok güzel kahve yapıyormuş. Biz kahvemizi orada içeceğiz” Bir anda şaşkınlıkla yüzüne bakan bana, anlamlı anlamlı gülen şef garson uzaklaşıyor. Kimbilir adam ne düşünüyor, “yemeği yediler, eve gidip sevişecekler kesin”. Yurdum Erkeği bu adamın, bir yemek yemişiz diye yaptığına bakınız.”Bak diyorum, benim ne seni eve götürmeye niyetim var, ne de sana kahve yapmaya, beni bıraktıktan sonra yolun uzun, o yüzden, sana tavsiyem sen şimdi bir kahve iç”. Masayı toplayan bus-boy’a iki orta şekerli kahve söylüyoruz. On dakika sonra Ahmet Bey askılı bir tepside, iki orta şekerli kahveyle geliyor, bana bakıp göz kırpıyor ve Gayserili’ye dönüp “yan çizdi değil mi ağabey” diyor. Fıkra gibi değil mi? Daha sonraları, Ahmet Bey’le bunu konuşup epeyce gülüştüktü.


 


O gün eve bırakıldıktan sonra, bir daha asla bu adamla bir ortamda yalnız olmamaya karar veriyorum. Ama bir arkadaş grubu var ve ikimiz de o gruptayız. Zaman zaman karşılaşacağız kesinlikle.


 


Gerçekten de bir başka akşam, başka bir yerde karşılaşıyoruz. Mangal partisi veriliyor. Yaklaşık on kişiyiz. Aksansız Gayseri’li biraz geç gelmiş. Kafası iyi, gülümsüyor ve hemen bahçede oturan iki bekar kadınla ilgilenmeye başlıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde dört kişilik bir grup Manhattan’a eğlenmeye gidiyorlar. Daha sonraları, o gece bu kadınlardan biriyle bir gecelik bir ilişkiye girdiğini ama sonra kadın’a yanlış telefon numarası verdiğini duyuyorum. 40 yaşında bir adama hiç yakışıyor mu?


 


Aç hayvanlar gibi her kadının üstüne atlamak ister mi insan? Ben gitmiyorum, gidecek halde değilim. Çünkü içkiliyiz. Ev sahibi olan karı-koca benim için, ortaya katlanan bir yatak çıkarıyorlar, uzaktan gelmiş ağabeylerine de çek-yat kanepeyi açıyorlar. Daha sonradan duyuyorum ki, Gayserili uzaktan gelmis ağabeyi sorguluyor; “ee dün gece siz yattınız mı?” Yahu ne kadar angut olabilir bir insan?


 


Bir kadın ve bir erkek yanyana olunca sevişmeli mi? Baska bir seçenek yok mu? ışte ne kadar düzgün, eli yüzü bakılır olursa olsun, bu adam bir hayvan. Sokakta dişi köpek görünce peşinden koşan bir köpek gibi bir şey bu.


 


Bir başka akşam Beyti Restorandayız yine. Yazılarımın yayınlandığı bir web sitesinin editörleri ve o sitede çalışanlar gelmişler. Kalabalık 20 kişilik bir grubuz. Gayserili ve bir kaç arkadas ta gelip katıldılar. Evimde o haftasonu beni ziyaret eden kari koca arkadaş ta ordalar. Gayserili habire iciyor, rakıları götürüyor. Sarhoş olduğuna dair öyle çok belirti var ki, endişeliyiz hepimiz. Gecenin sonunda herkes dağılmaya başladığında, karı koca arkadaşa anahtarı verip bizim eve gönderiyorum. Ben diğer arkadaşlarla bir müddet daha kalıyorum. Gayserili cok içmiş. Yine de acıyorum ve “Sen gel bende kal bu gece” diyorum. “Yolun uzun, sabah uyanır, kahvaltı eder gidersin”. “Tamam” diyor hemen. Ohoooo dünden razı hem de.


 


Bana gidiyoruz, sabah saat 4. Gayserili kimbilir ne hayallerle geldi benim evime o gün. Ama bilmediği seyler var tabi. Ben de zaten onun bilmediklerini bildiğim için keyifliyimJ . E o da sürpriz olsun. Sabah 4 eve giriyoruz. Salon karanlık, TV açık ve televizyon izleyen beş tane karaltı var. ıki büyük oğlum ve onların üç arkadaşıJ.


 


Papuçlarını çıkarmakta olan Gayseri’linin ağzı bir karış açık. Plan bu değildi ki, eve gidecektik, nasılsa içkili diye ben ona şefkat gösterecektim, benimle bir güzel ilgilenecekti ve sonra sabah evine gidecektiJ. Üstelik yatak odamı da karı-koca arkadaşa verdiğimden bihaber. Mutfağa giriyoruz. Ben kahve yapıyorum. Bu habire konuşuyor. Bir şeyler anlatıyor ama uykum çok. Bu arada film bitmiş çocuklar evlerine gitmiş. Benim çocuklar uyumaya gitmişler. Salona geçiyoruz. Kanepeye bir çarşaf serip yastık koyuyorum. O hala konuşmak istiyor. Bir yandan dinliyorum ama gözlerim de kapanıyor. En sonunda “yeter” diyorum, “ben uyuyacağım”. “Sen nerede uyuyacaksın” diye soruyor. “Odamda misafir var. Ben küçük oğlumun yanına kıvrılacağım, sen burada rahat edersin merak etme” diyorum. Ben salondan çıkarken bizim ki kıpır kıpır; “Ben uyurken pantolonumu çıkarırım ama”… diyor. “Bana ne, nasıl uyursan uyu, Allah rahatlık versin.:)” diye cevaplıyorum. Ben salondan çıkarken, bizim ki acele ile pantolonunu çıkarmaya koyulmuş, bir an tökezleyip, düşüp kafasını sehpaya falan vuracağını düşünüyorum.


 


Oğlumun yanına kıvrılırken daha, uyumuşum. Sabah misafir karı-koca uyanıyor. Kahvaltıdayız. Gayserili yok. Yastık çarşaf katlanmış, kanepenin bir kenarına konulmuş. Misafirim anlatıyor; “sabah tuvalete kalktım. Senin arkadaşın yol sordu, yolu tarif ettim, gitti”. “Saat kaçtı?” diyorum. “Beş buçuk” gibi diyor arkadaşım. Demek ki bizim aksansız arkadaş sarhoş bile değildi, numara yapıyordu. Bakti ki ev çok kalabalık, benim hiç gönlüm yok. Ben uyur uyumaz, defoldu gitti. ıyi!! Bu da benim intikamım olsun, bu kendisine adam diyen yaratığa..


 


Artık hiç karşılaşmıyoruz. Onun olduğu topluluklarda, yanına bile gitmiyorum. Uzaktan “merhaba, merhaba”.  Bir gün telefon açıyor bana; “Sana bir şey sorabilir miyim?” diyor. “Buyur sor” diyorum.


 


Perşembe akşamı internette bir kadınla tanışıyor. Cuma akşamı yemeğe gidiyorlar. Cumartesi de buluşup, tekrar bir yemeğe gidip, sonra da bir otele gidiyorlar. Pazar sabahı ayrılıyorlar. Pazartesi günü kadın arıyor ve “senden hastalık kaptım” diyor. Aksansız arkadaş bana soruyor, “Mümkün müdür bu?”. “Ne bileyim ben” diyorum. “Hiç başıma böyle bir şey gelmedi. Git bir doktora sor. Hem sen neden korunmadın? Neden prezervatif kullanmadan bu kadınlarla ilişkiye giriyorsun ?”. Ben söylemeden, o anlıyor aklımdan geçeni. “Ten tene değince, bu hastalık kapılıyormuş” diyor. Aptal, aptal! Daha ne diyeyim sana. Kadın doktora gittiğini ve testler icin beşyüz dolar ödediğini ve hemen ona bu parayı ödemesini söylüyor. Bizim ki de korkudan ödüyor hemen. Ama sonra bir doktora gidiyor ve test yaptırıyor . Kendi testleri de 500 dolar tutuyor. Ertesi gün tekrar aradı beni, “test yaptırdım, temiz çıktı” diye. “Valla” dedim “Gayserili, sen bu olaya şöyle bak; 1000 dolar artı yemek ve otel parası ile iyi bir gece geçirdinJ”. Telefonda bir an bir sessizlik. Sonra beni kahkahalara boğan şu cümle “Yoldu beni zilli!” Ohhh iyi oldu.


 


Pantolonunun fermuarını kapalı tutmayı bilmeyen, kapatmayı öğrenmek de istemeyen, cinsel organı elinde dolaşan sen bunu hak ediyorsun.  Sanırım bu son olmaz, eminim de olmamıştır. Zaten bu hızla gitmeye devam ettikçe, bu testlerin sonuçları da istenmeyen duruma doğru gidecektir eminim.


 


Ve bir arkadaşım bir gün, bir söyleşide bana “ıki Amerika’lı evliliğinden sonra, Yurdum erkeği diyorsun ama karşına çıkan adamları da beğenmiyorsun” diyor. Yahu kardeşim, “adam oldunuz da biz mi sevmedik!”


 


 


Not : Bu olaylardan çok sonraları Gayserili’nin aslında “mutlu” bir evlilik içinde olduğunu. O dışarıda koştururken, evde bekleyen bir karısı ve dört yaşında bir kızı olduğunu öğrendim.