Aşkın Bioenerjisi

Aşık olma durumunun  bioenerji potansiyeli yüksek.  Çünkü bir insana aşık olan herkesin bedenini  yüksek bir  bioenerji sarıyor.   Bu aynı zamanda Uzakdoğulu’ların  “Chi” diye adlandırdığı  “yaşamsal enerji” başka bir şey değil.  Aşıkların neden  Kıpır kıpır olduğu da bu özellikle ilgili. Bioenerjiyi görmeniz, duymanız mümkün değil…  Fakat, bedende tüm hücrelerinizle “hissedilebilen” bir şey. Çinli bilgelerin yüzyıllar önce keşfettikleri ve günümüzün bilim dünyasının da kabul ettiği bu  yaşamsal enerji aşkla birlikte adeta  coşuyor. Aşıkların neden  Kıpır kıpır olduğu da bu özellikle ilgili. 

Bilgeler, enerjik ve uyumlu bir birliktelik için,  onu  dengeleyen iki kozmik güce ihtiyaç duyulduğuna inanıyorlar.  Bu, “yin” ve “Yang” olarak adlandırılıyor.  Birbirine karşıt olan bu iki güç, aynı zamanda birbirini dengeliyor. Yin ( negatif enerji ) karanlık alanların, Yang ( pozitif enerji) aydınlığın sembolü. Düşünün, neden aşkı kırmızı renk temsil eder.  Çünkü, “yang”ın güçlenmesini sağlayan kırmızı de enerjiyi açığa çıkartıyor.

Sıkı bir enerji alışverişi

Bedenimizi saran yaşam enerjsi, “aura” olarak da tanımlanıyor.  Fizik bedenin içini doldurup, dış yüzünü de saran bu enerji tabii ki gözle görülmüyor.  Biz (örneğin aşk halindeyken)  diğer bir  canlıya yaklaşıp, ona dokunduğumuzda enerjimizi de, aynı zamanda o canlı ile irtibata geçiriyoruz.  ışte aşka bu mantıkla bakmak gerekiyor. ıki aşık insan yakınlaştığında hem  biyoenerji yükselişi gerçekleşiyor. Hem de diğer bir bioenerji ile temas edildiği için enerji hissediliyor. Aşkın “ateşi”” sözünün edilmesi de bundan… Çünkü sıkı bir  bir enerji alışverişi meydana geliyor..

 Aşk, karşı cinse duyulan bir ilgi..  Herhangi bir objeye en üst düzeyde ilgiyle bağlanış durumu.  Bu mistik bakışla “evrensel şifa gücü”nün dolaysız olarak kullanımı  olarak da adlandırılabilir. 

“Hiç elektrik almadım ondan!”

Her şey bir enerjidir aslında. ınsanda  değişik şekillerde enerjiler  bulunuyor. Fiziksel,  elektriksel, biyoelektriksel ve  biyoenzimatik…  Fizik bedenimizle diğer bir canlıya yaklaşıp ona dokunduğumuzda enerjimizi de, aynı zamanda o canlı ile irtibata geçiriyoruz. Bu durumda bir biyoenerji diğer bir biyoenerji ile temas etmiş oluyor. Böylece, bir enerji alışverişine yol açılıyor.

Aşık olduğunuz  anı bir gözden geçirin. Birdenbire o insanı çok iyi tanıdığınızı düşünüyorsunuz. Bu yalnızca bir duygu nedeniyle meydana geliyor. “Sevgi” adı verilen bu duygu esas olarak enerjidir. Bu aynı elektromanyetik bir  içtepi gibi. Karşı cins, sizi mıknatıs gibi çekiyor.  ıki aşığın birbirinin  gözlerine  baktıklarında oluşan etkilenme de, o anda bedendeki bioenerjnin yüksekliğinden  kaynaklanıyor.  Çünkü bu anlarda bedendeki elektrik aktifleşiyor. “Kimyalarımiz   uyuyor” veya ” ondan  çok olumlu elektrik  aldım” gibi sözleri söyletenler de bu elektrikisel hal.  O anda sevgili ile aynı “dalga boyunda”sınız çünkü. Eğer o sizinle aynı dalga boyundaysa, önemli bir şey ortaya çıkıyor: Frekans (Veya titreşim)  

Bağışıklık sistemi aşkla güçleniyor

Aşk bir bioenerji halidir.  ınsanlarda var olan enerjinin. birbiri ile buluşmasının bir  yansımasıdır. Çok kuvvetli bir enerjidir.  Enerji, karşı tarafın frekansları  ile buluşur.  Her iki taraf da bu buluşma sırasında bu enerjiyi kuvvetlice hissederler. Aşkın süreli kılınması içini her iki tarafın da bunu beslemesi lazım. Saygı, sevgi ve hoşgörü ile.  Bioenerji uzmarnı ışik Kırgız  “Aşkın, stres hormonlarını azaltan bir özelliği de var” diyor.  “Çok duyarız, hasta bir insan sevgilisinin (ya da eşinini) ona duyduğu aşkla, hastalığa karşı savaşma gücünü daha da yükseltmiş ve o durumu altetmiştir.  ışte bu aşkın, bedende yükselttiği bioenerjinin eseridir. Vücuttaki birçok sistem,  aşktan olumlu sinyaller alır. Kalp, tansiyon, şeker, bağışıklık ve sindirim sistemi sorunları azalır. Beyin kimyası değişir. Özellikle endorfin hormonu huzur hali verir. Aşk bağışıklık ve sindirim sistemini güçlendirir çünkü. “