Aynı Sınıfta Tek Öğretmenden Eğitim Alınıyor

Kısa süre önce, Köy Enstitülü yazar Mahmut Makal’ın bazı kitaplarını okudum. 20 yüz yılın ortalarında, gelişmekte olan Türkiye’nin köylerinde öğretmenlik yapmış olması dolayısıyla genellikle köy konulu hikayeleri seçmiş ve kendi yaşamından kesitlerle köy okullarında eğitimi anlatmış Mahmut Makal. Bazı kitaplarında, Köy Enstitülerini detaylı işlemiş.
 
O köy hikayelerinde, birleştirilmiş sınıflarda nasıl eğitim yapıldığını okumuş ve bu tür bir eğitim sistemini o zamanın Türkiyesi için doğal karşılamıştım.


Ancak bildiğimiz bir şey var ki bu eğitim sistemi halen bir çok yurt  köşemizde aynen devam etmektedir. Bölge okulları ve taşımalı eğitimle bu işe bir çözüm getirilmeye çalışılsa da sorun çok büyük.


Bir köy okulunda hizmet veren genç bir öğretmen arkadaşla eğitim konularını tartışırken bu konuyu biraz irdelemek istedim.

Kendisine sorduğum sorular doğrultusunda, sorunların içinden canlı canlı yazan öğretmen arkadaş, sorunu o kadar güzel ve detaylı anlatmış ki, yazdıklarını aynen aşağıya alarak kamuoyuyla paylaşmak istedim.

Güneydoğu’nun bir köy okulunda öğretmenlik yapan genç öğretmenin anlattıkları aynen şu şekildedir:

*******************
Birleştirilmiş sınıflı okullar Türkiye’nin hemen, hemen bütün bölgelerinde var ama daha çok güneydoğuda ve Urfa’da var. Pek azaldığı söylenemez. Taşımalı sistemle genelde 6.7.8 sınıflar taşındığı için birleştirilmiş sınıflı okullar hala devam ediyor diyebilirim. Ama elbette az çok azalma olmuştur.

Öncelikle birleştirilmiş sınıflı okulları okutan öğretmenlerin nasıl eğitildiğini irdelemek lazım.

Kendimden örnek vereyim: birleştirilmiş sınıflı okulları 4. sınıfa gelinceye kadar bilmiyordum. Yer yüzünde böyle birşeyin varlığından habersiz yaşıyordum. tamamen teorik olarak, ders olarak gördüm. Uygulamasını sadece hayal   ediyorduk.

Hatta inanamıyorduk. Taş devrinden kalma bir uygulamaydı bize göre, çünkü son  teknolojiyi kullanarak eğitim görüyorduk (anladık ki aldığımız eğitimle ancak kolejlerde eğitim verebiliriz).

 

Bize çok uzak geliyordu. Kendimizi orkestra şefi gibi düşünüyorduk. Ha bire
sağa sola komut verecektik.


Nasıl ki kimse kötü bir hastalığı kendine yakıştıramaz bizde bir gün birleştirilmiş sınıflı okullarda öğretmenlik yapacağımızı düşünemiyorduk. Neticede damdam düşer gibi olduk. Anlatmak istediğim, fakültede bu işin eğitimini tam olarak alamadım

Birleştirilmiş sınıflı okullar öğretmeliğini, denizin ortasına bırakılıp çırpınarak yüzme öğrenmek şeklinde öğrendim.

Pek çok arkadaşımda aynı durumu yaşamıştır. Çünkü bize öğretilenle yaşadığımız arasında dağlar kadar fark vardı.

En azından biz bir sınıfa yada gruba (bazen iki ve hatta üç sınıfa birden ortak ders anlatıyoruz. Hayat Bilgisi ilk üç sınıfta ortaktır, 4. ve 5. sınıflarda ise Fen ve Teknoloji dersiyle Sosyal Bilgiler dersi ortaktır) ders anlatırken diğer gruba ödev verileceğini, onların da o ödevle meşgul olacağını öğrenmiştik. Ama bu ödev verilen öğrencilerin dikkatlerini nasıl
derse vereceklerini ve bunların devamlı olarak soru soracaklarını kimse söylememişti. Velhasıl çırpınıyoruz başka bir şey değil

Birleştirilmiş sınıflı okullarda eğitimin nasıl verildiğine gelince, yukarıda az da olsa bahsettim. Öğrenciler sınıf sayısına göre iki gruba ayrılır; beş sınıf bir aradaysa genelde 1,2,3 ve 4,5 olmak üzere.

ıki grup oluşturulur. Bunlardan bir gruba ders anlatılırken diğer gruba ödev verilir, bu şekilde ders işlenir. Ama ödev verilen grup iki de bir öğretmene soru sorar veya arkadaşına sorar. Böylece motivasyon diye bir şey kalmaz.

Burada unutulmaması gereken en önemli husus 1. sınıflarla devamlı ilgilenmek zorunda oluşunuzdur. Yoksa bir saniye boş bıraksanız çocuk yanlış yapar ve o yanlışı sürekli hale getirir. Sonradan düzeltmek te öğretmekten daha da zordur.

 

Birleştirilmiş sınıflı okullarda verilen eğitimin başarılı olması için ilk ve olmazsa olmaz şart, ailenin oklulda verilen eğitimi desteklemesi ve öğrenciye yeri geldikçe yardımcı olmasıdır. Ne yazık ki birleştirilmiş sınıflı okulların olduğu yerler kırsal kesimlerdir ve buralarda velilerin büyük kısmı okur yazar bile değildir.

Her ne kadar eğitimde fırsat eşitliğinden bahsetsek de, birleştirilmiş sınıflı okullar, eğitimdeki çifte standardın en bariz göstergesidir.

Bir tarafta 40-50 kişilik sınıflarda beş sınıf bir arada eğitim görürken, diğer tarafta 20 kişilik sınıflarda, her türlü teknolojiden faydalanarak eğitim gören öğrenciler aynı yarışa sokulmaktadır.

Birleştirilmiş sınıflı okullar devletin sırtında bir kanburdur. Devlet bundan kurtulmak için uzun vadeli planlar yapmış ancak  başarılı olunmamıştır. Ya da bu planlar daha sonra gelen iktidarlar tarafından görmezden gelinmiştir. 

Ben ’80’li yıllarda yapılan bir planlamaya göre, bu uygulamanın 2000’li yıllarda tamamen kaldıralacağına dair bir bilgiyi okumuştum ama tam tarihini unuttum.

Hep eğitimin bir süreç olduğundan, önceki öğrenilenlerin sonrakileri doğrudan etkilediğinin bir temel olduğundan bahseder dururuz ama birleştirilmiş sınıflı okullarda kendi elimizle çürük bir temel kurmaktayız. Çünkü temel ilköğretimdir ve bizler bunu bile bile yarınlarımızı
dinamitliyoruz. Çürük bina yapan müteahhitler cezalandırılıyor ama birleştirilmiş sınıflı okullarda sanki sorun yokmuş gibi herşey güllük gülistanlık gösterilmektedir.

Birleştirilmiş sınıflı okullardaki bir başka sorun da sınıf yönetimidir. Her sınıfa kendi seviyesinde hitap etmek ve hakim olmak gerekir. ınsan doğasında var olan merak, öğrencilerin kendini derse vermesine en büyük engel olmaktadır. Bir sınıfa ders verirken ödev verilen diğer sınıf, yeni öğretilen bilgileri, seviyesinde olsun yada olmasın merak etmekte, kendi ödevini yapmak yerine pür dikkat öğretmeni dinlemektedir. Öğrencilere üç
maymun oyununu oynatırsak belki başarılı oluruz. Görmedim, duymadım,  konuşmadım…

Yeni sistemde öğrencinin bilgiye kendisinin ulaşması, öğretmenin de ona rehberlik etmesi amaçlanmaktadır. Oysa zaten alt yapısı zayıf olan öğrencilerin, öğretmenin daimi yol göstericiliği olmadan başarılı olması mümkün değildir.

Bu durumda öğretmenin kendini beş parçaya ayırarak her sınıfa rehberlik etmesi ya da bunda baaşrılı olması düşünülemez.

Daha da acı olan birleştirilmiş sınıflı okullar için özel bir öğretim programının bulunmayışıdır. Sanki maharet gibi, bununla iftihar edilmektedir. Bütün programlar müstakil sınıflar için hazırlanmakta, birleştirilmiş sınıflı okul öğretmenlerinin bunu kendi kabiliyetleri
ölçüsünde adapte etmeleri istenmektedir. Bunun da ne kadar başarılı olacağı  hesaba katılmamaktadır.

bir başka sorun da, birleştirilmiş sınıflı okul öğretmenlerinin hep tecrübesiz, stayjer öğretmen olmaları ve yukarıda bahsettiğim gibi deniz ortasında çırpınarak yüzme öğrenme misali, bu işte tecrübe kazanan öğretmenlerimizin ilk fırsatta tayinini çıkartarak gitmesi ve yerine yeniden stayjer bir öğretmenin gelmesidir.


Bu personel politikası derhal terk edilmelidir.


En azından öğretmenlerin köyde kalmaları cazip hale getirilmelidir (bir ara köy öğretmenlerinin maaşının arttırılması gündeme gelmiş ama bu bir söylentiden öteye geçmemiştir)

Bence birleştirilmiş sınıfları ortadan kaldırmanın tek çözümü yerleşme sorununun halledilmesi, insanların keyfi olarak yerleşmelerinin engellenmesi, merkezi yerleşim birimlerinin oluşturulmasıdır.

Her köylünün tarlasının başına ev yapması ve burasının zamanla kümeleşmesi önlenmeli, var olan küçük yerleşim yerleri de bir merkezde toplanmalı, insanların tarlalarını işleyip daha iyi eğitim, sağlık, alt yapı hizmeti alacağı yerleşim merkezlerinde toplanmaları sağlanmalıdır “her köye bir okul ve sağlık ocağı projesi”nin başarısız olduğu artık ortadadır.

 Devletin parası har vurulup harman savrulmuştur. Oysa zamanında, bahsettiğim şekilde merkezi yerleşim birimleri oluşturulsaydı şu an hiç bir sorun kalmazdı. Birleştirilmiş sınıflı okullar diye bir kavram da kalmazdı.

**************

Her sorunu, sorunun içindeki kişilerden dinlemek daha geniş bilgi sahibi
olmanın en iyi yoludur. Öğretmen arkadaşıma teşekkür ediyorum.