Elçin’e göre rutin bi hayatı vardı ama bu akşam bu rutinliği altüst edecek bir şey olmuştu.. hergün olduğu giibi mail kutusunu açtı. Karşılaştığı şey kanını donduracak cinstendi.
Kalbinin en derinine, beyninin en kuytu köşesine attığı birinden geliyordu bu mail. Dünya durmuştu o an, heyecanla okudu maili “ iyi olduğunu bilmeden yaşamak imkansızlaştı yazmak zorundaydım bu maili” diyordu. Her gece uyumadan önce zihninden geçirdiği “iyi mi acaba?” sorusu geldi aklına…
“vazgeçemedim sevmekten… görmediğin, yaşadığını bile bilmediğin birini sevmek belki hastalıktı ama iyileşmeyi hiç istemedim ki!” diye devam ediyordu mail.. Elçin içten içe yıllardır biliyordu bunları ama onun bunları söylemesi karmakarışık ediyordu Elçin’i.
Devamında “neyse bunları yazmanın bir anlamı yok nasıl olsa senin için. Ben sadece iyi misin demek için buldum mail adresini..” demişti. Hıh… anlamı yok muydu? Bunun anlamını kendisinden başka kim bilebilirdi ki?
Çok gençken çok sevilmişti Elçin… O zamanlar bunu hak edip etmediğini düşünmemişti hiç, düşünmeye de gerek yoktu zaten. Çok fazla seviliyor güveniliyor ve uğruna çok şey yapılıyordu.. Bunlardan vazgeçmek zorunda kalacağı hiç aklına gelmezdi. Hem nasıl olsa hayat devam ederdi bir başka şehirde bir başkasıyla da mutlu olabilirdi Elçin.. ne de olsa güçlü bir kızdı o. Evet hayat devam ediyordu birileri onu yine seviyordu ama Elçin yetinemiyordu onlarla. Çok düşünmüştü bu yaptığının şımarıklık olup olmadığını, bi cevabı yoktu ama. Olmuyorsa olmuyordu işte! Bunları düşünürken sevgilisine haksızlık ettiğini düşünüyordu ama elinde değildi o maili okumazsa geçmişine haksızlık ederdi.
“özledim” yazıyordu… ve bunu çok iyi anlıyordu Elçin. Biliyordu ki; özlemek hiç kavuşamayacağını anladığında başlıyordu aslında. Kendisi de çok özlemişti; “meleğim” diye seslenen sesi, içine çektiği sine kokusunu… Bu maili okuyana kadar iyi idare ediyordu. Sanki hiç yaşanmamış gibi davranmakta üstüne yoktu doğrusu. Oysa şimdi unuttuğunu zannettiği herşey sıralanıyordu aklında. Kalp atışları yavaşlamış, beyni acıyordu.. Kendi kendini inandırdıkları yalan çıkmıştı. Kimyası bozulmuştu tamamen..
Ne yapacağını bilemeden tekrar tekrar okudu maili.. Sonrasında da sadece “iyiyim” yazabilmişti cevap olarak. “ıyi” kime göreyse.. Sen nasılsın diyememişti çünkü bu yazışmalar devam ederse cok daha fazla canı yanacaktı. Yoksaymaya devam etmeliydi..
ıçindeki isyanla bilgisayarı kapattı, sadık terapisti televizyonun karşısına geçip kumandanın tuşlarından çıkardı acısını.. Birkaç saat sonra uyumadan önce yine “ iyi mi acaba?” deyiverdi içinden..