Çocuk ıstememek Anormal mi?

Bir müddettir, “çocuk istememe hakkı” konusunda yazmayı düşünüyordum, Demet Akalın’ın boşanması “çocuk istememe” nedeniyle boşanması gündeme gelince,  artık yazmak vacip oldu. Haber ne diyordu?


 


Demet Akalın, 4,5 ay önce Çeşme’de jet hızıyla evlendiği işadamı Oğuz Kayhan’dan tek celsede boşandı. Tanıklara göre ayrılık nedeni Akalın’ın çocuk sahibi olmak istememesi. Çift bu yüzden evlenmeden önce sorun yaşamış ve anlaşmaya varmıştı.


 


Aslında zaman zaman bu tür mailler alıyoruz. Yani bazen “çocuk istemediğini” belirten kadınlar, bu konudaki düşüncelerimi soruyorlar. Asıl merak ettikleri ise, bu düşünceleri nedeniyle kendilerinde bir bozukluk olup olmadığı konusu.


 


Gelişmiş ülkelerde durum farklı ama ülkemizde halen evlenen çiftlerin kısa bir süre sonra bir çocuk sahibi olmaları bekleniyor. Aksi takdirde sorular gelebiliyor. Çocuk istemediklerini belirten çiftler –ve özellikle kadınlar—sanki bir tuhafmış gibi adlandırılıyor. Bu da, özellikle çiftin kadın tarafında, çoğunlukla depresyonla, olumsuz kişisel problemlerle ya da kararlarından şüphe etmeleriyle sonuçlanabiliyor.


“Çocuk”, hem maddi, hem manevi açıdan çok büyük sorumluluk anlamına geliyor. Bu sorumluluğu yüklenmek kadar, yüklenmek istememek de, hakkımız var.


 


Çocuk yapmanın anlamı, soyu sürdürmek. Bu doğanın insanlara verdiği bir içgüdü. Doğuştan itibaren insanlık bu amaca yönlenmiş durumda yaşıyor.


 


1980’li yıllarda yazdığı “ınsanat Bahçesi” kitap serisi ile bu konulara farklı bir yaklaşım getirmiş olan Antropolog Desmond Morris, kadınların kendilerine eş seçerken, ta ilk çağlardan gelen özellikler sonucu, hem doğacak çocuğun sağlam ve iyi genetik özelliklere sahip olmasına, hem de büyümesi aşamasında korunması ve bakılmasını sağlayabilecek fiziki güç ve özelliklere sahip bir erkek aradığını belirtiyor. Mesela uzun boylu ya da güçlü (kaslı) erkeklerin tercih edilmesini nedeninin bu olduğuna işaret ediyor.


 


Aynı şekilde, bahsettiğim bu kitapta, kendine eş arayan erkeklerin de, kendi soyunu sürdürmeye yönelik seçimler yaptığı anlatılıyor. *


 


şimdi bunları hatırlattıktan sonra, diyoruz ki, “çocuk yapmak” ya da “soyunu sürdürmek” amacı dışında eşlenmek yani evlenmek mümkün mü?


 


Evet mümkün. Bakın bana mail yazan Zerrin ne diyor;


 


Evlenirken kafamda bu konu net değildi. Zaten hem eşimin hem de benim ailem, bir süre sonra bir torun beklentisi taşıyorlardı.


 


Ancak düşünün, zaten yeterince meşgul olacağım konu var. Bunların üstüne, bir çocuğun sorumluluğu nasıl gelebilir? Ben çocuk işini ciddiye alıyorum. Doğurup, sonra kendi kendilerine büyümesini mi bkleyeceğiz. Yok bu bana ve bize uygun değil.


 


Zaten, etrafınıza bir bakın. Savaş, şiddet, hava kirliliği, daha ne sayayım ki.. Böyle bir ortama çocuk dünyaya getirmek bence haksızlık.  


Aslında, eğitim düzeyi yükseldikçe ve kariyer düzeyi agresif haldeyse, çocuk konusu geri plana itiliyor. Nitekim Avrupa’da doğurganlık oranı iyice düşmüş durumda. Çiftler, çocuğun sorumluluğunun bilincine vardıkça, bu konuda daha bilinçli karar veriyorlar.


 


Ancak bu karar yine de kolay bir karar değil. Size bir arkadaşımın hayatımdan bir kesit vereceğim. Halen 50’li yaşlarına yaklaşan bu çiftin gençlik günlerinde çocukları olamıyor. Çünkü kadın yani Emel düşük yapıyor. Bir müddet sonra da “hamile kalamamak” başlıyor. Belli bir süre, konuyu agresif bir şekilde takip ettikten ve sonuç alamadıktan sonra,, ailelerin sorgulamaları dışında olayı gidişata bırakıyorlar.


 


Ancak, 40’lı yaşlara gelindiğinde, bir gün Emel’in doktoru, yeni tüp bebek yöntemleri geliştiğini ve eğer bebek istiyorsa bunu denemek için sürelerinin kısaldığını, karar vermesi gerektiğini söyleyiveriyor. Bu bir dönüm noktası oluyor.


 


Çünkü, soru Emel’in ruhunda büyük bir fırtına yaratıyor. Eve geldiğinde, daha eşyalarını dolaba asarken, olduğu yere çöküyor ve ağlamaya başlıyor. Bu sırada eve eşi geliyor. Emel’i dolabın önünde ağlarken buluyor. Emel eşine “Bir şeyler elimden kaçıp gidiyor. Onun için ağlıyorum.” diyor. Buna karşın eşi; “kaç yaşındayız, bundan sonra bir bebeğimiz olursa bakacak kadar sabırlı olabililir miyiz?” diye sorduktan sonra, kendi isteğini açıkça ifade ediyor: “Ben şahsen çocuk istemiyorum”. ışte Emel için dönüm noktası bu nokta. O zaman birden bire anlıyor ki aslında kendisi çocuk istemiyor. Sadece etrafın baskısı ile istiyormuş gibi hissediyor.


 


Bu şekilde hisseden kadınların bazılarının, toplum baskısı nedeniyle aslında ne istediklerini farkında değil sanırım. Ama sizin için asıl iyi olanı siz bileceksiniz. Her kadının anne olma mecburiyeti yok.


 


Sonuç olarak tavsiyem, çocuk yetiştirmenin bir kuralı da, o çocuğu sevebilmek. Bu nedenle çocuk konusunu çevre baskısına göre değil, kendi ihtiyaç ve düşüncelerinize göre şekillendirin.


 


Çocuk istememek bir kabahat değil, bir doğal hak.