DEPREM ENDışELERı ve Beterin Beteri

ışimden istifa edip siyasi çalışmalar yaptığım bir dönemdi. Memleketim  Tarsus’taydım  uzun bir süre. Bu vesileyle onun son günlerinde en yakınındaydım. Yaşadağı  her ızdırabı sanki onunla yaşıyor gibiydim. Velhasıl sonradan oldukça  derin izler bırakmıştı bende kardeşimle olan, onun son ve zor günlerindeki o birlikteliğimiz. Onu kaybetmemizden iki hafta kadar sonra, çalışmalarımın bitmesiyle işime geri dönmüştüm. Ankaradaydım artık. 


Yüreğimin sızlaması dinmiyordu hiç. Her gece yatağa uzandığım zaman ona ait bütün o sahneler, bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor, gözlerimden uyku yerine yaşlar akıyordu. Normal uyku süresinin yarısı kadardı uykum. Ta ki 17 Ağustos 1999 tarihine kadar….


 


O gece uykuya yeni geçmiş olmalıydım ki, sarsıntıyla uyandım. Deprem oluyordu. Sarsıntının durduğu anda hemen  çocukların yanına koştum. Sonra da herkes gibi sokağa fırlamıştık. Saat 03.05 civarıydı. “Bu deprem nerede oldu acaba” gibi, cevabını bulamadığım sorular arasında bir-iki saat geçti. Sonunda öğrendik. Deprem ızmit’te olmuştu. Ankara  bu kadar sallandığına göre ızmit kimbilir nasıl diye endişeler yaşamıştım o anda. Oradaki yakınlarımızı aramış bir türlü ulaşamamıştık… Bir süre sonra, günün ilk ışıklarıyla birlikte, depremin bütün  dehşetini televizyonlardan izlemeye başlamıştık.


 


Olayın üzerinden bir gün geçince  öğrendik ki, işyerinde hemen yan tarafımdaki odada oturan iş arkadaşım bütün ailesini kaybetmişti bu depremde. 3 yaşındaki oğlu, 13 yaşındaki kızı, gencecik eşi ve eşinin anne-babası.  Arkadaşımızın ailesini tümden, beş cenazeyi birden defnettik Ankara’da. Sarılıp teselli etmeye çalıştığımız arkadaşımızı teselli edebilecek bir kelime bulunabilir miydi ki…. Daha iki hafta önce tatilde, kampta yan yana oturduğumuz büyüklü küçüklü beş insanı hep birden defnetmiştik. Kamp sonrası Yalova’da devam ediyorlarmış tatillerine. Tatille biten yaşamlar sadece onlarınki değildi elbette…


 


Ben bir acıya dayanamıyordum, bu arkadaşım nasıl dayansındı bu kadar acıya…? Beterin beteri var sözünü kafamda evirip çevirerek, kendi kendime telkinlerde bulunmaya başlamıştım.. Artık kendi acıma değil, günlerce televizyonlarda izlediğim can pazarlarına, yığınla duran  cesetlere,  kaybettiklerinin acısıyla feryat eden insanlara ağlıyordum. Baş edilmesi  zor, o korkunç manzaraya ağlıyordum. Gözyaşı destekli üzüntüm günlerce sürmüştü.


 


O depremle Türkiye’nin bir tarafı göçmüştü adeta. Depremden daha iki ay öncesine kadar süren ve yıllarca devam eden terörle uğraşan Türkiye, terörün durmasının hemen arkasından yaşadığı depremle maddi manevi, her anlamda bir kez daha sarsılmıştı..


ızmit depreminde on binlerce insanımız ölmüş, bir o kadardan fazlası da yaralanmıştı. Sakat kalanların ise sayısı belli değil.  Aynı şiddetteki deprem,  ne tesadüf ki, bizim ızmit depremimizin yıldönümünde Japonya’da oluyor ve sadece 50 kişi yaralanıyor. Her yıl Ağustos ayı gelince, yeni ve daha büyük bir depremin ıstanbul’da beklendiği dillendirilir, alınması gerekli tedbirlerden bahsedilir, bir süre sonra da unutulur…


 


Türkiye’de yerküre incelendiği zaman, çok kırıklı bir yapının mevcut olduğu görülmektedir. Çok kırıklı (fay) formasyonlar da deprem için en elverişli zeminlerdir. Dolayısıyla ülkemizde yaşanmış depremlere bakılacak olursa, depreme karşı önlem konusunda önemli adımlar atılması gerektiği kaçınılmaz olmalıdır. Bu konuda herkes hemfikirdir, ancak her söylenen, konuşulan, dillendirilen şey sözde kalmaktadır.


 


ıstanbul Türkiye’nin gözbebeği, candamarıdır… Türkiye’nin her köşesinden her insanın bir parçası vardır ıstanbul’da. Birçok kişi gibi benim de canlarım, can dostlarımın bulunduğu bir şehir ıstanbul… Dile getirilen deprem senaryolarından en küçük bir tanesinin bile yaşanmasını hiç kimse istemez.  Ama birtakım şeyler istemekle yada istememekle doğru orantılı değildir. Allah korusun ızmit depreminden sonra bir ıstanbul depremi beterin beteri olur…


 


Hiç bir şey dillendirilmekle kalmamalı, yapılması gerekli işlemler yapılmalı, atılması gerekli adımlar atılmalı ki Japonya gibi depremleri endişesiz atlatabilelim.  Kolay değil elbette bu kadar büyük kurulmuş bir şehri sonradan depreme karşı dayanıklı hale getirmek.


 


Ama inşaat sektörünün alıp başını gittiği, banka kredileriyle devamlı ev edinmelerin özendirildiği bu ülkede, sadece ıstanbul değil bütün şehirlerde, halen yapılmakta olan evler için deprem raporu sorulsa acaba kaç tanesinden olumlu yanıt almak mümkündür? Bilebilmek için sormak lazım..