Dünya Evinin Kapısından Nasıl Dönülür?

Evde bir telaş, pür telaş, hatta yalnızca telaş var. Çünkü ben evleniyorum. 5 Yıllık bir birlikteliğin neticesinde artık evleniyoruz. Mutlu muyum? Emin değilim ama benden önce evlenen tüm arkadaşlarım evlilik arifesinin gergin geçtiğini söylüyor. “Demek ki bunlar olağan karşılanmalı” diyorum kendime. Hatta çok sevdiğim arkadaşlarım düğünlerine 3 ay kala “evlenmeden ayrılmayacaklarına” dair yemin etmişlerdi.


 


Mobilyacıda ayrı, gelinlikçi de ayrı, düğünün yapılacağı mekanın seçiminde ayrı kavgalar derken nikahı unutmuştuk. Nikah memuru bulamıyoruz! Ya düğünden sonra nikah memuru buluncaya kadar kendi evimde kalacağım ya da düğünden önce bir nikah memuru bulacağız.


 


Derken düğünden 4 gün önce nikah sorununu çözmek üzere ailemin yazlığının olduğu küçük bir sahil kasabasında nikah memuru bulduk. Nasılsa düğün olacak diye çok da ortalığı velveleye vermeden terasta bir nikah töreni hazırladık.


 


Koca şehirde üstelik Mayıs gibi bir çiftleşme sezonunda bir tane bile nikah memuru bulamadığımız için, küçücük bir kasabanın, izne ayrılmış ve dağda bal toplayan tek nikah memurunu rica minnet kasabaya indirip nikah kıydırıyoruz. Bir tür mucize değil benim ve ailemin üstün organizasyon yetenekleriyle ilgili bir durum. Zira kızları evleniyor nikah olmadan düğün olamaz…J


 


Nikah bilirsiniz sondur, ötesi yoktur. Bir kadınla bir erkek birbirlerini severler ve belki de soran gözlerden kurtulmak için cübbe giyen bir adam karşısında bir deftere imza atarlar. O imza nelere kadirdir bilemiyorum ama sanırım dönülmez akşamın ufku gibi görünür bazılarına.


 


Nitekim benim eski nişanlıma da öyle görünmüş olacak ki, nikah günü yapabileceği maksimum densizliği yaptı.


 


Efendim; “nikah neden belediyede değil de evde düzenleniyor?”…muş. O belediyede olmasını istiyormuş! Evde olmasının nedenini açıklayacakmışım…


 


Yahu zaten güç bela ayarlamışız nikah memurunu bu bir. “Ev daha samimi ve sıcak neden nikah dairesinde olsun ki?” bu iki! Hem adam olsaydın da, sen ayarlasaydın nikah bürokrasisini. Böylece senin istediğin gibi olurdu bu üç. Maksat bir an önce nikah işini tamamlayıp, dört gün kalmış düğünün arta kalan hazırlıklarına koşturmak değil mi? bu da dört.


 


Yok onun canı sorun çıkartmak istiyor. O artık benim “beyim”! “Ben bilmem, beyim bilir”, zira annesi öyle yapmış. “Tabi canım sen nasıl istersen öyle olsun” denmeli.


 


Nihayet nikah memuru da, “erkek evi” ahalisi de geldiler. Masa hazır, nikah memuru hazır, herkes de bir gülümseme ne de olsa nikah. Aramızda geçen bu tartışmayı yalnızca annesi biliyor. Suratında bir sinirli ifade, görseniz üzerinden kamyon geçmiş dersiniz. Kaprisine “tabi canım” denmediği için, üstelik de “böyle bir günde!”. Ben nasıl itiraz ederim ona!


 


ıçeri çağırdım. Yaklaşık 1 saat kadar kavga ettik. Bu arada nikah memuru ve bir kaç davetli uzaylı görmüş şaşkınlığıyla dışarıda bekliyor.


 


Çok sevdiğim annesi içeri girip “Hadi artık ayıp oluyor! Oturun şu masaya” dedi hafif bir azarlamayla. Emir büyük yerden olunca kuzu kuzu dışarı çıktık. Nikah memurunun karşısına oturduk.


 


O sırada yüzüne baktım. Sanki içerde kavga ettiğim adam o değildi. Sanki hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu. Gülümsüyordu!


 


Bunun nasıl bir ikiyüzlülük olduğunu anlamaya çalıştım. Bu adamla hayatımın geri kalanını nasıl geçireceğimi düşündüm. Evliliğimizde böyle ufak detayların sorun haline mi geleceğini tarttım.


 


Tüm bunları 5 saniye kadar düşündükten sonra o gerilimli ortamdan bir an önce kurtulup dağda balını toplamaya devam etmek isteyen zavallı nikah memuruna bakıp;


 


“Hayır denince her ne yapılıyorsa, yapın!”


 


dedim. Bomba düştü ortalık yere.. Herkes şaşırdı. Neden şaşırdıklarını da o heyecan dalgası arasında anlayamadığımı düşündüm.


 


Bir adam eğer beni seviyor ve hayatını birleştirmek istiyorsa teknik detay olarak görebileceğimiz bu konuya bu kadar takılmamalıydı. Zaten takılsa da yapacak bir şey yoktu. Nikahtan 1 saat önce X bir şey için kavga çıkarmamalıydı. Nasılsa son gün gıkını çıkaramaz düşüncesiyle üzerime gelmemeliydi. Böyle bir günde bunu yapan, ilerde ne yapmazdı? Hayatımı böyle mi geçirmeliydim?


 


Tabi ortamdaki günün en şaşkınları zavallı nikah memuru ve şahidimdi;


 


“Ama ben daha önce hiç böyle bir muamele yapmadım. Nasıl yapılacağını da bilmiyorum!”


 


Ben;


 


“Ne yani hatırın için evlenecek miyim?”


 


Nikah memuru;


 


“O halde -biz evlenme fikrini bir kaç gün daha düşünmek istiyoruz- yazıyorum. Muameleyi kapatmak için de nüfus müdürlüğünü arayıp detayları öğrenirim. Siz şuraya imza atın.”


 


Ben imzaladım. O kısık bir sesle imzalamak istemediğini söyledi. Dişlerimi sıkarak “imzala” dedim.


 


Ne sinir yapıyorsam! Sanki boşanma davasındayız da, o itiraz edince dava uzayacak. Derken imzaladı.


 


Zavallı nikah memuru defteri, cüppeyi nasıl toparladığını şaşırdı. Bu sırada halam nikah memuruna çay ikram etmeye çalışıyor ama adam bir an önce kaçmak istiyor. Halam ısrarcı, sanki adamın geri kalanını da görmesini istiyormuş ya da olayın geçerli bir açıklaması varmış gibi davranmaya çalışıyorJ


 


şahidim Fatma Teyze çok daha komikti. Bizim masaya oturmamızla beraber masada yerini aldı. “Hayır” dememle beraber masadan kaçtı. Anlayamadım acaba olaya şahit yazılmaktan mı çekindi? J


 


ışin kötüsü düğün için tüm malzemeler hazırdı. Özellikle gelin ayakkabıları elden ele dolaşmıştı. En silinebilir yerine bekarlar top 10 grubuna ait beş isim yazılmıştı. Olayın üzerinden 2 yıl geçti ve hala o listede evlenen yok. Kendimi suçlu bulduğum en önemli konu bu (gerçi isimleri ben yazmamıştım ama he desem suçu bana yükleyemeyeceklerdi)!


 


şimdi ne zaman bir gelin görse tanıyım, tanımayayım ayakkabısının altına kızların isimlerini yazarak laneti bozmaya çalışıyorum.J Kuaförde, yolda, orada burada gördüğüm tüm gelinleri denedim.


 


Ayrıca aynı arkadaşlarım bir daha evlenmeye kalkarsam herhangi bir kıyafet yatırımı yapmayacaklarını söyledikleri gibi bir daha olaki biri bana evlenme teklif ederse müstakbel adaya benim için çapı ayarlanabilir yüzük alması gerektiğini söyleyeceklermiş. Zaten aklı olan adam da böyle yaparmış.


 


Sizin ya da yakınlarınızın benzeri anıları varsa göndermeyi ihmal etmeyinJ