Eve dönüş yolundaydı ve saatine baktı; 22:44….

Merakla bakmıştı kolundaki saate. Bulunduğu otobüste kendisi gibi tek başına yolculuk eden sadece 3 bayan bulunmaktaydı.  Yaz mevsiminin güzel bir Cumartesi akşamında gerçekten ıstanbul bayanları evlerine mi kapanmıştı? Ya da Taksim’den eve dönmek için mutlaka bir erkek bulundurmak mı gerekti?   Kim ister ki bunu?


Otobüs ilerliyordu ve Elçin denize bakarken, otobüsteki erkek çoğunluğunu unutmuş yaşadığı şehri düşünüyordu. Metropol diyorlardı buraya. Dünyadaki bütün metropoller böyle miydi acaba? Kadınlar istedikleri saatte sokakları arşınlayamıyorlar mıydı! Eğer böyleyse bu durum metropollerin en büyük ayıbıydı. Bu durumda kadınlar bir çeşit tutukluluk hali yaşıyorlardı.


Giriş çıkış saatlerinin belli olduğu bir tutukevinde; üstelik cezaevi kendi evi! Kim bilir belki de kadınlar bu nedenle çok düşkündüler evlerine. Tutukluluk hallerini en güzel şekilde geçirmek için.


Kulaklığından dinlediği şarkıda bir rock grubu “ Dünyanın Sonuna Doğmuşum” diyordu. Evet belkide dünyanın son yıllarında yaşıyordu. Geçen zaman neyi değiştiriyordu ki! Eğer gelişiyorsa insanlık; tam karşısında oturan kız neden tedirgin gözlerle bakıyordu etrafa? Sanırım bu korkular sonucunda karar veriyorlardı eve gidecekleri zamana…


Bunu yapan kendi halkı, kendini ait hissettiği toplum bile olsa kalıplarla yaşayamayacağını biliyordu Elçin.. Kararlıydı yaşamayacaktı.


Düşünce karmaşasının içinde annesinin, teyzesinin, halasının gençlik hikayeleri geldi aklına. Onlar da cok sıkıntı çekmişler onların da sokaklara çıkamadıkları olmuş. Sıkı yönetimleri yaşamışlar. Peki ya şimdi kadınların yaşadığı bu ne “cinsiyete özel sıkı yönetim” mi? ya kendisinden sonraki nesil nelerle karşılaşacaktı? Kendi kızı olduğunda “akşam sekizde evde olmanı istiyorum” demek zorunda mı kalcaktı??….


Soru işaretleri sıralanırken zihninde ineceği durağa gelmişti.  Evine sadece 5 dakika kadar yürüyordu bu sürece gözleri çevrede gezen bir bayan aradı. Bulsaydı huzurla uyuyabilecekti o akşam.


Kapıya geldiğinde tekrar saate baktı 23:15’di. Güzel bir yaz akşamında evine dönmüştü. Yorgundu ama yorgunluğunu unutmuş daha çok bu güzel havada gezintiye çıkamayan hemcinsleri için üzgündü…