ıyiliğin Bedeli ‘Diyet mi?’ – Yine Ofis ıçi şiddet

Tam böyle bir dönemde bir arkadaşım aradı, “bizim şirkete şu görev için birini arıyorlar, ne dersin?”


 


Tabii ki hem maddi manevi iş ihtiyacı, hem de önerilen işin ideallerimle birebir örtüşmesi nedeniyle sevinçten havaya zıpladım. Derhal görüşmeye gittim ve görüşme sonunda, eve geri gelmeden masama geçip çalışmaya başladım.


 


Çok hevesli bir şekilde işimi sürdürüyordum. Bir süre sonra orada işe başlamama vesile olan arkadaşımın davranışlarında bir gariplik sezdim. (Bu arada belirteyim hemcinstik, yani kadındık ikimiz de). Departmanlarımız ayrı olmasına ve aramızda bir ast-üst ilişkisi olmamasına rağmen benden bazı işleri yapmamı istiyordu. Destek olmak adına elbette bunları seve seve yapardım ama öyle talimat verircesine istiyordu ve işin yapılış sürecinde sorduğu sorularla öyle hükümran tavırlar içindeydi ki rahatsızlık duymaya başladım bir süre sonra.


 


Hayattaki genel tavrım “7 kralla barışık olmak”tır. Zaten barışı bozacak birşey bulmam epey zor olur. Bir, üç, beş derken durumu kavradım. Ömer Seyfettin’in “Diyet” isimli hikayesi geldi aklıma. Arkadaşım, o iş yerinde işe başlamama vesile olmuştu ve bu yaptığı iyiliğin “diyet”ini istiyordu benden. Bir müddet yine de tatsızlık çıkmasın diye idare etmeye çalıştım ama bu davranışlar devam edince yöneticime durumu aktarıp akıl danıştım. Yanlış anlamış olabileceğimi söyledi. Karşı çıkmadım.


 


Bir gün zıpladım sonuçta. Benim gibi sakin bir insan şaşırtıcı bir şekilde, “Sen benden diyet istiyorsun, burada çalışmamı sağladın diye! Ama sen beni buraya kara kaşım, kara gözüm için çağırmadın; eşek gibi çalışacağımı, senin yüzünü kara çıkarmayacağımı bildiğin için çağırdın! Onun için benimle uğraşma!” diye avaz avaz bağırıyordu iş yerinde.


 


Sonuç : Yükselen haklı ses karşı tarafı bastırdı. Uslu uslu çalışmaya devam ettik… Bu arada bazı çalışma arkadaşlarımdan özellikle onun departmanından teşekkür aldım. Benzer şeyleri onlara da yapıyormuş ama üstleri olduğu için seslerini çıkaramıyorlarmış. Aramız soğuk kaldı, devamındaki yıllarda başka işyerlerinde de birlikte çalıştık. Tabi mevcut mesafeyi koruyarak.

Bir süre önce aradı beni. “Eşinden ayrılmış. Uzun süredir iş bulamamış. Aklımda olsunmuş”. Tabii ki aklımda olur ama ben onu hiçbir yere refere edemem ki huyunu bile bile.. Ben onunla başa çıkabildim
ama başkalarının canının yanmasına nasıl izin verebilirim ki?”