Kadınlar Aşkta Neden Kaybeder?

Artık çağımızda bir çok şeyi “rekabet” belirliyor.  Tüketim  dünyası kadınları müthiş bir rekabete itiyor. Ürün pazarlamak isteyen hemen herkes kadınları kullanıyor. Bazı reklamların sloganlarına dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama mutlaka o ürünü satın aldığınızda, bir başka kadının “kıskanacağını” ima eden bir söz bulunur içinde.  Bu yoğun rekabet ortamı artık günümüzde “aşk” birlikteliklerini de etkiler hale geldi. Aşk artık  “kaybedilen veya kazanılan bir kumar”  gibi algılandı. Bu kumarda, kadınlar bütün hileleri deniyor ve daima “kaybetmeme” oyunu oynuyorlar. Bütün bunlara rağmen, aşkta kaybetme ise en çok yaşanan durum. Etrafınıza bir bakın, ne kadar gözü yaşlı kadın var değil mi?  Hepsi de  aradıkları aşkı bulup, ona tutulmuşlar doğal olarak. Sonra da ayrılığın acısından kendini toparlayamayan bu kadınlar için olacak bu yazı belki. şunu sorarak başlamak hiç fena olmayacak aslında. “Aşkta kaybetmemek diye bir şey var mı?” Yok elbette, ama bir kadın ömür boyunca bütün ilişkilerinde kaybediyorsa o zaman kendini sorgulamaya başlamalı. Size bu anlamda yardımcı olmak için bazı saptamalarımız ve önerilerimiz var. Ve kesinlikle her kadının bizzat yaşadığı ya da (artık ayrıldığı için yaşayamadığı) beraberliklerde yaşananlara  benzer saptamalar bulacaksınız bu maddelerde.


 


ü      Aşka kaybetmemek için ilk kural, aşık olduğunuzda “görme duyunuzu”  yitirmemeniz!  Tamam, aşk gözü kapalı bir şeydir. Aşkın gözü kördür ama yıllar sonra, “Ah ben bunları nasıl farkedemedim” diyenlerden olmak istemiyorsanız, iki gözünüzü birden yummayın!



 


ü      Beraberliğin de bir onuru olmalı. Bir erkeğe kayıtsız şartsız bağlanmak en büyük hatalardan biri. Aşkı genellikle hormonlar yönetir derler. Elbette elinizde olmadan,  aşkı en yoğun olarak  ve “çılgınca bağlanma” duygularıyla yaşadığınız anlar olabilir. Ama aşkta “kaybetmeyi” göze almak istemiyorsanız bu bağlılığı karşı tarafa hissettirmeyin. Bunu hisseden erkek kaçacak delik arar.  Onun hayatını tamamen size “bağlamasını” istemeniz, günde ondan 15 kere telefon beklemeniz, aşkta kaybetmeniz için en önemli nedendir. 


 


ü      Bazı kadınlar aşkı bir “maske” olarak kullanıyorsa en başta kaybetmeye mahkumdur. Bir erkeği yanınızda  taşırken, ona  “fotoğraf karesi tamamlama” işlevi yüklerseniz yanılırsınız. Ya da genel olarak kızlar arasında yaygın o terimle söyleyelim: Aşkla hava atılmaz!  Beraber olduğunuz erkeği yanınızda sizi tamamladığı için değil, kimlik edinme, toplumdan onay görme ve “seçilmiş kadın olma”  amaçlarıyla  taşıyorsanız o aşk asla büyümez  zaman içinde küçülür.  Ve şunu unutmayın sizin bu duygunuzdan dolayı zarar da  görecektir aşk.. Önce kendinize güvenmeyi öğrenip sonra aşık olun. Çünkü hiç bir  aşk güvence sağlamaz. O sadece yaşanır.


 


ü      Aşk bir “sığınak da değildir. Ama bir çok kadını ailesinden kaçmak istediğinde farkında olmadan, o sıkıntılı evrelerinde bir  aşk buluverir.. Bunu bir süre sonra anlayan erkek de, “sığınak”  işlevinden kurtulmak için başka limanlara doğru yelken açar!


 


ü      Herkesin kendine göre bir özelliği vardır. Duygular da her insanda çeşitlilik gösterir. Aşık olduğunuz bir erkeği, geçmiş aşk “yaralarınızın” tedavisinde, “ilk yardım çantası” gibi gördüğünüzde iş bitmiştir.  O  aşkta da kaybetmeye mahkumsunuz.


 


ü      Birisi tarafından “seçilmek” her kadının egosunu şişirir. Bir kadının görüşlerinin bir çoğunu “onaylayan”  bir erkekle  sohbeti  güzeldir. Ama bu birliktelikte aşk varsa bu aşkı yıpratır. Eğer “benimsenme” ve  “onaylanma”  peşindeyseniz, seçildiğiniz için karşı tarafa “minnettarsanız”  bu sizin kişiliğinizi gittikçe düşürür. “Seçilen kadın olma şımarıklığıyla” davranan bir kadın aşka zarar verir. Bu egoya hiç tahammül edemez. Aşk, açgözlü bir egonun altında ezilir, yok olur aşk.


 


ü      Geçmişte aldığınız yaraları aşkınızın malzemesi yapığınız anda  iş bitmiştir.  Elbette yeni bir aşk geçmiş yaraları iyileştirebilir. Ama onu gerçekten bir “merhem” olarak kullanıp “ıyi ki sen varsın, seninle karşılaşmasam, bu gün ben yoktum” gibi arabesk saptamalar o aşkın kenarını   bir çentik gibi yavaş yavaş törpüler.


 


ü      Güvensizlik de aşkın celladıdır. “Bağımlı kadınlar” kendilerinde olmayan güveni, başkalarına “bağlanarak” elde etmeye çalışıyorlar. Kendisine değer vermeyen birine bağlılık duyan  kadın sayısı da  az değil. Bu tür  kadınlar  “en zavallı aşık” olarak arzı endam eylerler. Ve devamlı olarak, aşık oldukları erkeğin davranışlarını yorumlayarak zaman geçirirler.  Onların davranış ve tavırlarındaki en küçük bir değişikliği, “bana artık ilgisi azaldı” sendromu ile açıklamaya çalışırlar. “Bağımlı kadın” olmaktan vazgeçip,  kendinize güvenin önce.  “Bağımlı kadın” tipi aşkın en büyük düşmanlarından biridir. .


 


ü      “Israr ve yapışkanlık” Aşk bunlardan da  hiç hoşlanmaz! Elinizde olana yapışır ve her ne olursa olsun ilişkiyi sürdürmeye çalışırsanız, baştan kaybedersiniz.  Siz bir “rüya”ya mı aşıksınız yoksa gerçek olan bir şeye mi? Bunun  yanıtını biliyor musunuz. O yüzden aşık olduğunuz adama “aşk gözlüğünüzü”  çıkarıp bakmayı  bildiğiniz zamanlar da olmalı.  “Onu bu haliyle de seviyorum” sözü, bir efsanedir ve çoğunlukla bu söz evlendiğinizde, “Ah, ben bu adamı nasıl sevmişim”e dönüşür!  O nedenle düşe, değil gerçeğe aşık olun!


 


ü      Aşk “dedektifliği” kaldırmaz. Elinizde bir büyüteç, onu inceleyip, kusur arama işleminden vazgeçin. Önce dürüstçe şuna karar verin: Bu erkeğin düzelmesini  “kendi iyiliğiniz” için mi istiyorsunuz, onun iyiliği için mi? “Benim aşık olduğum adam şöyle şöyle olmalı” şeklinde matematiksel hesaplarla  hergün “kusur düzeltme memuru” gibi hareket ederseniz, o aşkın vay haline! Bu durumda da  “kaybedenlerin” yanında, hem de birinci sırada yer alıyorsunuz.


 


ü      Aşkı cinsellikle ayırdedebiliyor musunuz?  Cinsel ilişki kurduğunuz bir erkekle arasınızda “büyük bir aşk” doğacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Aşk zaten yürek ve beyin işidir önce. “Bacaklarınızın  arasında” doğmaz!  Karşılıklı defalarca konuşup, belki  bir çok şeyi  günlerce paylaştıktan sonra cinselliği denemek daha anlamlıdır. Unutmayın, sinekler de  cinsel ilişkide bulunur!  Cinselliği çoğu kez bir kısır döngü içinde yaşıyor bir çok kadın. Bu “kısır döngü” şöyledir: Sevildiğini veya sevilebilir olduğunu hissetmemek. Sevgiyi hissetmek için cinsel  birliktelik yaşamak. Sonra bunun “sevgi” değil “cinsellik” olduğunu anlamak. Cinsellikle aşkı, karıştıracak kadar kafanız net değilse, siz de “kaybedilecek”  bir aşka  şimdiden hazırlayın kendinizi.


 


Aşkta kaybeden kadınlar,  bir sanal tartışma platformuna ne dersiniz? Bu konudaki görüşlerinizi  yonca@kadinvizyon.com.adresine bekliyoruz