Kredi Kartları Taslağı, Beklenen Çözüm mü?


 


Ekonomik kriz ortamında baş gösteren istihdam sorunu, maaş ve ücretlerin alım gücünün azalması ve benzeri gelişmeler, faiz oranları hayli artmış olan kredi kart kullanıcısını daha da güç durumda bıraktı ve yaklaşık 700 bin kredi kart kullanıcısı adli takibat tehdidiyle karşı karşıya kaldı.


 


Kredi Kartlarına 2003 Yılında Af Getirildi


Olağanüstü kriz döneminden çıkıldığında, 3 Kasım sonrası kamuoyunda oluşan iyimser havanın etkisiyle ekonomik krizin yaralarının sarılmasına yönelik olarak, kriz döneminin kredi kartı mağdurları için ‘hayat dönüş’ü sağlayan yasal düzenleme yapıldı.


 


Tüketiciler Birliği’nin ısrarlı öneri ve takibi sonucunda, 2003 yılında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasayı değiştiren 4822 sayılı yasaya, Tüketiciler Birliği’nin önerdiği metin, geçici madde olarak aynen konulmuş; kartzedelere 12 ay taksit ve düşük faiz oranı ile ödeme olanağı tanınarak bu sorunun bitirilmesi hedeflenmişti. Gerçekten de bu yasal düzenleme sonucunda –bankaların yoğun direnişine rağmen- yüzbinlerce tüketici, getirilen kolaylıklardan yararlanarak ekonomiye kazandırılmıştı.


 


Kimse Gereken Dersi Çıkarmamış


Yaşanan bu süreçte konunun tarafları olan ekonomi yönetimi, bankacılık sektörü ve tüketicilerin gerekli dersleri çıkardığı düşünülürken, aynı yılın Eylül ayında Tüketiciler Birliği tarafından kredi kartlarında yeni bir sıkıntının olacağı kamuoyuna açıklandı. Dernek tarafından yapılan analiz ve değerlendirmeler sonucunda, artan kredi kart sayısı ve harcama tutarının yeni bir kart tehlikesinin habercisi olduğu belirtilerek, en geç bir yıl içerisinde kredi kartlarının bir sosyal sorun olacağı haber veriliyordu.


 


Kuşkusuz yapılan bu analiz ve değerlendirmelerin dayanağını bankaların kredi kartlarına uyguladıkları yüksek sözleşme ve gecikme faizi oluşturmaktadır. % 1 ler seviyesinde seyreden enflasyon, % 1.5-3 oranındaki tüketici, ev, otomobil kredisi oranlarına rağmen 2003/Eylül döneminde aylık % 8-12, şimdilere % 5-9 oranındaki kredi kart faizinin ekonomi bilimi bakımında tatmin edici bir açıklaması bulunmamaktadır. Bankaların ‘kendi bindikleri dalı kesen’ tavırlarına, talep daralması nedeniyle piyasanın başvurduğu uzun vadeli satışların eklenmesi ve tüketicinin  2001 krizinde ertelediği zorunlu ve sosyal ihtiyaçlarını realize etme isteği, bir anda kredi kartlarının gündem haline gelmesine neden oldu.

 


 


Halen 150 bin civarında kart kullanıcısının temerrüt içinde olduğu, 9 milyon civarında kart kullanıcısının da, sadece asgari tutarı ödeyerek borcunu büyütüp ötelediği bilinmektedir. Bankaların oldukça cazip olan kredi kart sektöründeki rekabetleri nedeniyle ‘her önüne gelene kredi kartı verilmesi’ sonucunda kredi kartında dramatik sona doğru yaklaşıldı.


 


Taslak Tartışmaya Açıldı


ışte bu ortamda, toplumsal talep ve beklentileri karşılamak amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından hazırlanan Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu Tasarısı Taslağı hazırlanarak kamuoyuna açıklandı. Hazırlığı uzunca bir süredir sürdürülen ve bankacılık sektörü ile siyasi iktidarı bir anlamda karşı karşıya getiren taslak açıklanır açıklanmaz yoğun şekilde tartışmalara konu oldu. Anlaşılan o ki, süreç tamamlanıncaya kadar da taslak üzerindeki yoğun tartışmalar devam edecektir.


 


Evvelemirde taslağın kredi kartları sektörüne yeni bir disiplin getirme amacında olduğu, bu sektörde serbest düzenin kötüye kullanımıyla meydana getireceği sosyal sorunu engellemek istediği gözlemlenmektedir. Bu bakımdan esas itibariyle taslak, yasalaşması arzu edilen bir metin olarak karşımızda durmaktadır.


 


Talebi Olmayan Tüketiciye Kart ve Limit Artırımı Yok


Özellikle mevcut uygulamada sıkça rahatsızlığa neden olan tüketicinin talebi olmaksızın kart verilmesinin, banka şubeleri dışında işporta tezgahında mal satar gibi kredi kartı dağıtılmasının ve sonuçta tüketicinin gelir düzeyinin katbekat üzerinde onlarca kredi kartı sahibi olmasının önüne geçilmektedir. Aynı şekilde tüketicinin talebi olmaksızın limitinin artırılması engellenmekte, kredi kartı limitinin gelirin üç katından fazla olamayacağı hükme bağlanmaktadır.


 


Taslak ile evrensel ve temel tüketici haklarında biri olan bilgilenme hakkının bir uzantısı olarak, tüketicinin kredi kart kullanımıyla ilgili itiraz ve şikayetlerinin yirmi gün içinde gerekçeli olarak tüketiciye bildirilmesi zorunluluğu getirilmektedir.


 


Bileşik Faiz Kalkıyor


Yine halen yoğun şikâyetlere neden olan faizlere ilişkin olarak; bakiye borca asgari tutarın ödenmesi halinde sözleşme ile kararlaştırılan faiz, asgari tutarın altında ödeme yapılması halinde ise, gecikme faizi uygulanması ve hangi faiz türü olursa olsun bileşik faiz uygulanamayacağı esası getirilmektedir. 4822 sayılı ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın sistematiği benimsenerek, gecikme (temerrüt) faizine sınır getirilmekte ve gecikme faizinin sözleşme ile kararlaştırılan faizin % 30 fazlasını geçemeyeceği benimsenmektedir. Yani sözleşmede karalaştırılan faiz oranı; örneğin % 60 ise, burada uygulanacak gecikme faizi %78’i geçemeyecektir.


 


Yukarıda sıralanan olumlu özelliklerine karşın söz konusu taslağın eksik ve olumsuz yanları da bulunmaktadır. Kredi kartı borcunu 3 ay süreyle veya bir yıl içerisinde dört kez ödemeyen tüketici için iki yıllık kredi kart edinme yasağının getirilmesi, tüketicinin sahip olduğu tüm kredi kartlarının iptal edilmesi ve tüketiciye 10.000 YTL. para cezasının öngörülmesi tüketici ve genel ekonomik düzen açısından olumsuz sonuçlar doğurmaya adaydır. Hayatın iniş çıkışları içerisinde, kimi dönem ekonomik zorluklar yaşaması muhtemel tüketicinin -borcunu ödemiş olması halinde dahi- yukarıda sıralanan yaptırımlara maruz kalması, ekonomik sistemin dışına itilmesi ve dolayısıyla talebin daraltılmasına zemin hazırlanması anlamına gelmektedir. Yaptırım öngören bu düzenlemenin taslak metninden çıkarılması gerektiği düşüncesindeyiz.

 


 


Kredi kartlarında en önemli sorunlardan birisi de, kartın güvenliğinin sağlanmasıdır. Dünyadaki yaygın uygulamada kredi kartının kullanımı esnasında imza kontrolü ile yetinilmektedir. Taslak ile yaygın uygulamanın aksine, talep halinde kimlik ibrazı zorunluluğu getirilmektedir. Dünyanın kabul ettiği uygulamanın dışına çıkılması için ülkemize özgü bir neden bulunmamaktadır.


 


Faize Sınır Getirilmelidir


Hazırlanan taslak kamuoyunun temel beklentisi olan faize sınırlama getirmesi yönünden eksik durumdadır. Her ne kadar sözleşme ve gecikme faizi için hukukun temel kuralı olan ‘sözleşme serbestiyeti’ doğru bir tercih olarak görünse de, kart sahipliğinin 27 milyona ulaşması ve bankaların mevcut düzendeki akıl almaz faiz uygulamaları karşısında, sözleşme ile kararlaştırılacak faiz oranının tespitinde tüketicinin bankaların insafına bırakılması yerine, konunun ‘kamu düzeni’ni ilgilendirdiği mülahazasıyla sınır getirilmelidir. Örneğin; sözleşme faizinin bankanın 1 yıllık mevduata verdiği faizin en fazla iki katı olarak tespit edileceği yönündeki sınırlama, taslağın kamuoyunun beklentisini karşılaması bakımından önem taşımaktadır.


 


Hazırlanan taslağın, kredi kart uygulamasının günümüzde yol açtığı sorunlara çözüm getirmesi, ‘yasaların geriye yürürlü olmaması ilkesi’ nedeniyle mümkün görünmemektedir. Halen 27 milyon civarındaki kredi kart kullanıcısının banka ile ilişkilerini kapsamaması bir yana, halen ‘kartzede’ olmuş veya asgari tutarı ödeyerek borcunu ötelemek zorunda kalan milyonlar için, hazırlanan taslağın yeni bir çözüm getirmemesi önümüzde ciddi bir sorun olarak durmaktadır.


 


Af veya benzeri kolaycı ve tepki çekebilecek çözümlere girmeden ve en önemlisi hukukun temel ilkelerini zedelemeden ve üstelik bankacılık sektörünün de bu taslağa ilişkin direnç ve tepkisini arttırmadan, mevcut kart sorunlarına da çözüm üretmek mümkündür.


 


Yeni Bir Sayfa Açılmalıdır


Bu çözümün üretilmesinde siyasi iktidara ve bankalara görev düşmektedir:


Siyasi iktidar kontrolü altında bulunan kamu bankaları aracılığı ile bu sektörde düzenleyici ve zorlayıcı bir rol üstlenerek mevcut sorunlara çözüm getirebilir. Bunun için geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen nema ödemelerinde izlenen yöntemde olduğu gibi, kamu bankaları aracılığı ile kartzedelere mevcut tüketici kredisi faizleri üzerinden kredi açılarak veya kamu bankalarının faizi daha düşük olan kredi kartlarının aktif ve yoğun pazarlanması yöntemiyle, kartzedelerin diğer bankalara olan kredi kart borçlarının ödenmesi sağlanabilir.


 


Kuşkusuz burada en yapıcı yaklaşım bankalardan beklenmektedir. Akıl dışı faizlerin bir kenara bırakılarak, mevcut kart sahibinin ‘müşterisi’ olduğu fikrinden hareket edecek bankacılık sektörünün, mevcut sorunlu kart sahipleriyle mâkul çözüm arayışına girmesi gerekmektedir. Bankacılık sektörü, taslağın yasalaşması ile artık kredi kart verebilecek tüketiciyi bulmakta zorlanacağını ve enflasyonla mücadelede mesafe kaydeden bir ekonomide, milyonlarca kişiyi sistemin dışına itmenin, kimseye bir yararı olmayacağı gibi ortaya çıkacak olumsuzlukların bütün sektörleri etkileyeceğini unutmamalıdır.


 


Taslağın yasalaşmasıyla kredi kartlarında yeni bir dönem başlayacaktır. Bu yeni dönemin temiz bir sayfa ile başlamasında herkes üzerine düşeni yapmalıdır.