Sene 1992. Erzincan’da korkunç bir deprem olmuş, Türkiye çok üzgün. Gözler ve kulaklar televizyonlarda. Çöken beş katlı otelin kalıntıları altından sesi duyulan bir gençle konuşuyor dışarıdaki televizyoncular. Adını, nereli olduğunu, şu anda durumunun nasıl olduğunu soruyorlar. “Beni kurtarın buradan” diyordu seslenebildiği kadarıyla.
1992’de Adıyaman’da görev yapıyorken dernek çalışmalarına başladığım zaman dernek işlerine bakacak bir gence ihtiyacımız olduğunu söyledim etrafıma. Türkiye Petrollerinin sevilen saha ustabaşılarından Sadık Atay’ın oğlunu tavsiye ettiler. Cengiz’di adı. Kısa sürede tüm işleri öğrendi, bana çok fazla iş kalmıyordu. Bürokratik işlerden üye aidatlarına kadar her şeyi öyle düzenli takip ediyordu ki son derece memnunduk kendisinden.
Evliydi Cengiz. Bir de küçük kızı vardı. Bir gün anlattı hayat hikayesini. Yakın bir akrabasıyla evlendirmişler. Dayısıyla birlikte dayısının Erzincan’da askerlik görevini yapmakta olan oğlunun ziyaretine gittikleri gece deprem olmuş ve kaldıkları beş katlı otel çökmüş. Dayısı ölmüş, kendisi göçük altından sağ kurtarılmış. Kolunu göstermişti ve “bakın bu kolum sakattır, göçük altında kaldığım zaman sinirler zarar görmüştü, o nedenle bu bileğim incedir ve güçsüzdür. Televizyoncular benimle göçük altından konuşmuşlardı o zaman” demişti.
“Ben bu hikayeyi biliyorum, televizyonda dinlemiştim, o sen miydin?” diye hayretimi belirtmiştim. Devam etmişti Cengiz, “göçük altındaki o 48 saatimi, o çektiğim acıyı hiç unutamam Duygu Hanım, öylesine acı çekiyordum ki, elime geçirecek bir şey bulsam
bu koluma vurup koparacaktım ama etrafta hiçbir şey bulamıyordum”.
ışte böyle tanımıştım sevgili Cengiz Atay’ı ve böyle dinlemiştim ölümle savaşını. O zaman ölüm burnunun dibinde iken teslim olmamış, iki metre ötesindeki dayısı dahil oteldeki hemen herkes ölmüş ama kendisi sağ kurtulmuştu o büyük depremden.
Dernekte çalıştığı süre içerisinde sanki bana candan bir dost gibiydi. Ben üzülsem üzülür, ben sevinsem mutlu olurdu. Hiç unutamam, bir gün çok zor bir anımda, aniden aldığım şok bir haber karşısında hem açık vermemek hem de yıkılmamak için iç dünyamda mücadele ederken anlamıştı durumu ve fazla soru sormadan gideceğim yere kadar benimle yürüyüp bana destek olmuştu. Son derece düşünceli bir insandı. Son derece efendi, son derece dürüst bir genç idi.
Daimi bir işi olsun diye uğraşıyorduk. TPAO’ya, depremden kalan sakatlığı nedeniyle sakat kadrosuyla girecekti. Fakat onu sevmeyen birilerinin kurbanı oldu. Sonra Batman SSK’ya girdi ve batman’a taşında. Yanlış hatırlamıyorsam 1995’ten beri Batman’da yaşıyordu.
Bu sabah bir haber geldi ki Cengiz trafik kazasında ölmüş. Uzun süre şoku atlatamadım. Ailesini tümden tanıyoruz. Ama ailesinden birisini aramak hiç kolay değil böyle bir durumda.
Ailece tanıdığımız, ailece görüştüğümüz, geçmişte işçi-mühendis diyalogundan öte arkadaş gibi çalıştığımız bu insanlar bizim için kaybedilmesi zor dostlardır.
Henüz 40 yaşında bile yok. 23 yaşında iken üzerine çöken binanın altından ölüme meydan okuyarak çıkan Cengiz bugün boş bir yolda takla atan arabadan ölüme kucak açıyor. ıçim yandı, çok üzüldüm. Allah anne-babasına, eşine, çocuklarına, kardeşlerine sabır versin.
Ailesine baş sağlığı, kendisine yüce Allahtan rahmet diliyorum.