Orgazm Olmak ya da Olamamak !

Bu kez de, sizden gelen ilgiye teşekkürle başlamak istiyorum. Gerçekten malleriniz sayesinde bu sayfa oldukça interaktif hale geldi. Merak ettiğiniz herşeyi yazmanız, yanıt istemenizin yanı sıra, cinselliğe bakışınızı yorumlayan maillerinizi aldıkça çok mutlu oluyorum.  Erkek egemen kuralların geçerli olduğu bir toplumda, elbette bu “düzeyde” olmak aynı zamanda insanı mutsuz da kılabiliyor. Komplekslerinden arınmış, sekste karşılıklı sevgiye ve anlayışa dayalı felsefeyi hayat geçirebilenler sadece kadınlar değil. 



Erkekler de geçiyor kompütürün başına ve onlar da kendi düşüncelerine özgü bir sevgili bulamadıklarını anlatıyorlar, paylaşıyorlar duygularını bizimle. Aynı zamanda, anlayışsız, kaba erkeklerin koloniler halinde dolaştığı şehirlerden genç kadınlar yazıyor. ınanın, orgazmı hiç yaşamamış kadınlar var.  Ki bunların yarısından fazlası evli-barklı falan.


Bu arada tuhaf mektuplar geliyor ve bazıları tehdit içeren düşüncelerini yazıyorlar. Aynı adamlarla beraber olduğu muhtemel kadınlar, “oral seks günah mı?” diye soruyor. Tabii ki kadınlara evlenmeden cinselliği yasaklamış bir toplumdayız.  Bu kadınlar mutsuzluklarını paylaşıyor.  Erkeklerden gelen mektuplarda, “merak” duygusu fazla.. Onlar da gerçekten “deneyimsizlerse” bizden birtakım “taktikler” istiyor. Ne yazık ki, ben burada, bu mektuplara yanıt vermeyeceğimi söylemiştim.  Buna rağmen ısrarla yazmak ne anlama geliyor acaba?


Bekaret, kangren sorun
Bazen masumca sorular geliyor ve beni gülümsetebiliyor; “Elle kızlığım bozulur mu?” gibi sorulara karşılık, (eğer kızlığı bozulmuşsa) nasıl tamir ettirebileceğini öğrenmek isteyenler de var. Aslında mektuplara  yanıt vermek için uzun uzun düşünmek zorunda kalıyorum. şimdi şu bekaret konusuna yine girmek istiyorum. Ve bu gidişle, buna her yazımda değineceğim sanırım. Gerçekten, gelen maillerden anladığım kadarıyla, kangren olmuş bir sorun haline  gelmiş artık bekaret. Ama bazı mailler beni “çaresiz” bırakıyor.  şimdi, bir okurumuz “hem kızlığım bozulmasın istiyor, hem de cinsel zevki tam yaşamak” istiyor.  Eğer evlenecekseniz neden cinselliği yaşamaktan korkuyorsunuz diye soruyorum. Yanıt alamıyorum maalasef.


Benim bu konudaki düşüncelerimi biliyorsunuz. Erkeklerin çok kızdığını bildiğim halde aynı düşüncelerimi tekrarlıyorum; Bu olaydan bu kadar ürkmeyin, dünyanın sonu gelmez bekaretiniz bozuldu diye. ınanın, bunu açıkladığınızda makul  karşılayabilecek bir çok erkek var. Doğruyu söylemeniz yeterli. Siz buna önem verdikçe onlar da bekaret bekçisi kesiliyorlar!


Bence şunu söylemek gerekiyor o erkeklere; “Her erkek, el değmemiş bir kızla evlenmek istiyor ama bütün kızlara el değdirmek istiyor aynı zamanda. O zaman el değmemiş olmamızı nasıl bekleyebilirsiniz ki?”  


Açıkçası bu sözü hak ediyorlar. Öyle ya, el değmemiş kız isteyen erkeğin kendi de el değmemiş olmalı! Bu olamayacağına göre, kimse kimseyi kandırmasın. Kızların “diktirmesi” asla çözüm değil. Ne  var ki,  kızlar olaya “teknik” çözüm arama yanlısı. Sen ilk geceye kadar konuyu açmazsan tabii erkek şoka uğrar. Sakin bir anında, bu olayı anlatılabilirsin erkeğe. Eğer seviyorsa zaten bunu sorun yapmayacaktır. Yok kızlar, ille erkekleri kafesleyecekler, nikah masasına oturtacaklar ya, o yüzden gizliyorlar bu olayı!


Frijit kadın
Asıl olarak benim ele almak istediğim konu, cinsel isteksizlik. Bu, bir çok kadın için ciddi bir sorun. Bu kadınlar, tıpta “frijit” olarak anılıyor. Tahrik olamama, uyarı alamama gibi bir çok sorun yaşayan frijit kadının, cinsel tatmine ulaşması çok zor. 


Cinsel isteksizlik  eğer ilk ilişkide ortaya çıkıyorsa, seksologlar, bunu normal karşılıyor. Kadınlar seksi “utanılacak bir şey” olarak öğrenmişlerse ilk zamanlarda “frijit olmamaları” işten bile değil.  


Peki bunu yenmek zor mu? Elbette bunun da bir çözümü var. Öncelikle bunu bir hastalık olarak algılamak gerekiyor. Bu hastalıktan kurtulmak için, ilk adım olarak insan önce kendini sevmeli ve bedenini tanımalı. Sekste  kendini kısıtlamamalı, kasmamalı ve partnerine güvenebilmeli. Sonuç olarak, yatakta sakin olmak ve karşınızdaki erkeğe itimat etmek zorundasınız. Onun beklentilerine daha iyi yanıt verebilmek için çaba göstermeli ve karşılıklı birbirinizle bu oyunu oynamalısınız. 


Seks sonuçta bir karşılık hoş bir oyun değil mi? Çekinmek ve utanmak sizi çok
fazlasıyla esir almışsa bundan kurtulmanız çok zor olur. Çünkü Frijidite, genellikle utangaçlığa bağlı olarak gelişir. Çok katı eğitimle yetiştirilmiş kızlar, cinselliği yaşarken yoğun bir isteksizlikle karşı karşıya kalırlar. Fakat  yaşanan kötü deneyimler de buna çanak tutar. 


ışte buna yaşanmış bir örnek;



“şu an 22 yaşındayım ve seksten hiç zevk alamıyorum, hatta iğreniyorum. Bunu nedeni, geçen yıl yaşadığım bir olay aslında. Bir arkadaşımla evde kutlanan doğum günü partisine gittim.  O gece çok geç kaldığım için evi aradım. Oradan annemlere telefon açtık onlar da kalmam için izin verdiler.  Doğum günü kutlaması bitti ve insanlar evlerine dağıldı. Ev sahibi kız arkadaş, onun sevgilisi ve biz iki çift orada kalmıştık. Sonra benim hoşlandığım çocukla birlikte odaya çekilip sohbet etmeye başladık. Yavaş yavaş bana dokunmaya başladı. Onun dokunmasından çok korktuğumu farkettim. Panik halimi görünce bana dokunmayacağını söyledi ve yapacağım şeyden zevk alacağımı anlattı. Gece yarısı olan olmuştu. Zorla beni oral sekse zorladı. O günden beri, hiç bir erkeğe ilgi duyamıyorum ve buna bağlı olarak da birlikte olamıyorum.” 



Bu olaylara karşı yapaıbilecek tek şey, uyanık olmak, ilk tanıştığımız insanlara bu anlamda güvenmemek. Cinsel soğukluğu yenebilmek için mucize bir ilaç yok ne yazık ki. Bu durumda bir seksoloğa başvurmak şart. Seksolog, genellikle sorunlu çifti terapiye çağırıyor. Ve bu terapide, sorunun kaynağı  araştırılıyor. Eğer bir partneriniz yoksa ve genellikle “erkeklere yaklaşmama” şeklinde sorunu yaşıyorsanız, o zaman tek kişilik terapiye davet ediyor sizi seksolog.


“Ben istemeden dokunmadı”
ınsan başkası istemezse nasıl zorla o bedene dokunabilir, zorla nasıl, sadece kendi zevk alacak diye o davranışı yapabilir? Bunu yapan zorbalar o kadar fazla ki.  Elbette olumlu örnekler de var. 


Bir okurumuz yazmış ve başından geçen bir olayı anlatmış. Sevgilisiyle yaşadığı bir gecede, sevgilisinin kendisinden izin almadan yatakta parmağını bile kıpırdatmadığını anlatıyor. Erkek, o gece her davranışı için izin almış ve bu ilişkiyi karşılıklı bir oyuna dönüştürerek yaşamışlar. Yeniden bana mail atan okurumuz, ilişkisinin çok iyi gittiğini, birbirlerine saygı duyduklarını söylüyordu. 


Keşke birlikteliklerde mutluluk belirtileri gösteren, bunları ifade eden mailler alabilsek. Ama bu olamıyor maalesef.  ınsanlar panik halinde giriyor yatağa. Erkek, “Acaba onu mutlu edebilecek miyim?” diye düşünürken, kadın da, “Acaba benim hakkımda ne düşünür?” diye kaygılanmaktan yatakta rahat davranamıyor. 


Genç kadınların yatakta rahat olamamaları, doyumsuz ilişkilerle noktalanıyor. Orgazmsız sevişmeler çoğalıyor.  Kaldı ki orgazmın ne olduğunu bilemeyenler var! “O zevk alırken ben onu seyrediyorum ve ‘ben neden onun gibi olamıyorum’ diye soruyorum” diyor bir genç kadın. Mailin sonunda da şöyle bir cümle var; “Orgazm nasıl oluyor ben onu da bilmiyorum galiba!”

Orgazm
ılginç bir araştırmanın sonuçları geçti elime. Erkeklerin yüzde 84’ü günün farklı saatlerinde, bir çok kere seksi düşünüyormuş. Yüzde 74’ü çok aktif seks hayatı olduğunu iddia ediyormuş. Yüzde 70’i daha fazla seks istiyormuş. Ancak yüzde 28’i yaptığı seksi yeterli buluyormuş.  


Peki bir de kadınlara sorsalarmış, ne sonuç çıkarmış acaba? Maalasef bu konuda yapılan araştırmalar pek yüz güldürecek cinsten değil. Yapılan istatististiklere göre de kadınların çoğu cinsel isteksizlik yaşıyor. Bazıları da orgazm olmakta zorlanıyorlar.


Bize gelen mailler de aynı şeyin altını çiziyor. Pek çok kişi mastürbasyona başvurduğunu söylüyor.  25 yaşındaki  üniversite mezunu bir kadın, 3 yıllık evliliğini anlatıyor;



“Eğer bu olayı kar-zarar ilişkisi olarak ele alırsak, her seferinde sevişmeden ben zararlı çıkıyorum,  eşim ise bunu anlayamıyor.  O yattıktan sonra mastürbasyon yapıyorum!” 


Bir yandan kadınların sevişmede, “geç uyarıldıkları” konusunda yakınmalar var. Ama kendi kendini doyuma ulaştıran kadın bunu nasıl başarıyor, kimse bunu merak etmiyor. Mastürbasyon, sevişmede “ortada kalan” kadının başvurmak zorunda olduğu bir yöntem. 


Kadınlar bedenen bundan hoşlanıyor,   psikolojik olarak zevk alıyor ama sonuçta bir suçluluk duygusuyla başbaşa kalıyorlar. Bir yandan da, mastürbasyonu eşinin yanında yaşamak isteyenler  var. Ama erkeklerin bundan hiç hoşlanmadığını söylüyorlar. Örneğin doyuma ulaşmış bir erkek, banyoya gitmiş ve bir süre sonra geri dönmüş, o esnada karısını mastürbasyon yaparken bulmuş. Kadına, “Ne yapıyorsun?” diye sormuş, kadın da itiraf etmiş; “Bu ilişki seni rahatlattı ama benim başka çarem kalmadı” demiş. Erkek, bu yanıt karşısında çok kızmış, o gece kavga etmişler. Erkekler mastürbasyonla çok barışık haldeler, ama kadınlar yadırganıyor nedense. Asıl olan, mastürbasyonda insanın  kendi kendini yönetebilmesidir. 


Onu, çekici kılan bu. Kendinizi doyurmanın yöntemini bilir ve zorluk çekmezsiniz. Peki bir kadın klitorosin varlığından habersizse, mastürbasyon yapabilir mi?  ınsanın vücudunu tanımasında utanılacak bir şey mi var? 


Bu arada bize gelen bazı soruları (sadece rumuzla birlikte) ve yanıtları da yayınlamayı düşünüyoruz. Özel olarak mail adresime yazdığınız ve yardım istediğiniz konularla ilgili olan mektupların yanıtlarını, yine sizin ilettiğiniz mail adresine göndermeye devam edeceğiz  Maillerinizi, aşağıdaki adresime bekliyorum, sevgilerimle… nesli.san@kadinvizyon.com