Orhan Pamuk….. Ermeni Olayı … Alev Alatlı

Bugün bayram, CNNtürk’te şirin Payzın’ın çok ilginç bir programını seyrettim.. Bayram Sohbetleri başlığı altında sohbet ettiği çeşitli kişiler arasında Alev Alatlı yer alıyordu.


 


Bir yandan Alev Alatlı’nın Türk TV’larında daha çok ve belki düzenli bir programla yer almasının ne kadar yararlı olacağını düşündüm, diğer yandan şirin Payzın’ı tebrik ediyorum. Yerinde soruları vardı..


 


Programı seyredememiş olanlar için, bazı noktaları.. özellikle de kendime yakın bulduğum noktaları anlatmak istiyorum.


 


5-6 ay önce bir arkadaşım, Amerika’lı bir avukat arkadaşından gelen soruyu iletti. Soru, “Türkiye’nin neden anti-demokratik olduğu ve neden Orhan Pamuk gibi bir yazarını sırf fikrini söylediği için suçladığı idi”. Arkadaşım tarih merakımı bildiği için arka planında Ermeni sorununu içeren bu konuya benim cevap vermemi rica ediyordu.


 


Cevabım şu şekilde oldu;


Arkadaşına söyle, neden sadece Orhan Pamuk’un fikir özgürlüğü var da benim ve Türk Tarih Kurumu Başkanı’nın yok? 


 


Arkadaşın, ısviçre’de sadece “Ermeni katliamı olmadı” dediği için bir yargıç tarafından hakkında soruşturma açılan Türk Tarih Kurumu Başkanı’nın fikir hakkı ve ısviçre’nin anti-demokratikliği hakkında ne düşünüyor acaba?


 


Ya da, kendi vatandaşı olan Yale Üniversitesinden tarihçi Bernard Lewis’in Fransız mahkemeleri tarafından sırf “Ermeni Katliamı olmadı” dediği için, üstelik kendi mesleği tarihçilik olduğu için bilimsel olarak araştırıp söylediği halde, 1 $ cezaya mahkum edilmesi hakkında ne düşünüyor?


 


Arkadaşına son sözüm, Türkiye’nin demokratikliği ya da anti-demokratikliğine hala laf ediyorsa, .. bilsin ki… eğer bu davayı kapatırlarsa.. ben kendi adıma Orhan Pamuk’a bir hakaret davası açmayı düşünüyorum. Çünkü yurtdışına gittiğimde arkadaşın benzeri insanlar tarafından “ilkel bir ülkenin vatandaşı olmak” önyargısı ile karşılaşıyorum ve bu iş hayatım dahil pek çok şeyi etkileyebiliyor.


 


Evet.. bugün Alev Alatlı da bunu anlatıyordu. Kafamız karışık. Neyin hakkımız, neyin olmadığını fark etmeden, devamlı bir “savunma modunda”yız. Üstelik bu “mod”u bilinçli olarak kullanan batılılar var.


 


2005 içinde tanıştığım bir Hollanda’lıda bunu çok net gördüm. Devamlı hastalandığı için iş toplantılarımızı ertelemek zorunda kaldığımız bir dönemde “neden sen bu kadar çok hastalanıyorsun” sorusuna “ıstanbul çok pis, ondan” cevabını vermişti.


 


Uzak Doğu’da pis olan bazı ülkeleri gezip ama hastalanmamış birisi olarak şaşkınlıkla karşıladığım bu sözlere karşı sorduğum “Ama ben de aynı yerde yaşıyorum. Bana bir şey olmuyor. Acaba senin yanlış yaptığın nedir?” sorusuna verdiği cevap ise “sen temizsin ama diğerleri pis” oldu.


 


Bu ifadede aslında farkında olmadığımız bir şey gizli. Bunu başka bir yazıda daha detaylı anlatmak isterim.. ama şu anda da Orhan Pamuk’un konusunu bence iyi ifade ettiği için özetle belirteyim.


 


Aslında batılılar bizi bize kötületiyor. Kişilerin bir nedenle kabul edilmek dürtüsüyle ve de “ama ben değilim” onayını almak için dahil olduğu bu oyunda, yapılan şey “sen değilsin” ifadelerini kullanarak sizi size karşı kullanmaları. Aslında pek çok ülkede daha az ya da daha çok olan sorunları (trafik, rüşvetçi bürokrasi, fakirlik, dayak yiyen kadınlar* vs) itiraf edince.. yani “Türkler şöyledir” deyince, işin içinden sıyrılıvermeniz kolay.. Siz ilkel bir toplumun, o ilkelliğin farkında olan üstün bireyi haline geçiyorsunuz ama aslında değil. Size o anda bunu ifade edenler, devamında sizi de aynı kabın içinde değerlendirmeye devam ediyor. Orhan Pamuk’un farkedemediği de bu sanırım..


 


Bu konuda düşüncelerinizi açık olarak ifade etmek isterseniz, bir blog açtık. http://orhanpamuk1.blogspot.com/ adresindeki blog’un COMMENTS bölümüne düşüncelerinizi yazabilirsiniz.


 


 


* Dayak yiyen kadınları özellikle anlatacağım. Bu kadın hakları açısından önemli sorun aslında sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde az ya da çok var. Buna karşın ülkemize karşı kullanılan öndeki “ilkelleştirme” araçlarının başında yer alıyor…