Özlem Üstüne

Kelimeler biter bu noktada, tüm edilmiş ve edilecek sözler kar tanesi kadar hafif, yalan kadar boş gelir insana. Uzaklık desem değil, düş, ulaşamama, ümit etme….vs.  Hiç birisi kalpte yaşanılanları yansıtmaz. Beklenen bir telefondur kimi zaman, anlaşıldığını onaylayan bir çift gözü aramaktır, belki de denizin kokusudur ama her denizin kokusu değil kendi denizimin kokusudur. Genel bir özlem sarar içimizi.


 


Ne tuhaf kalabalık şehirleri severken ararız yurdumuzun kırsal kesimlerini, örf ve adetlere gülerken ararız bayram sonrası öpülen elleri, annelerimizin zorlayarak bile götüremediği nine, dede evlerini.


 


Herkesin içinde bir özlem vardır ama diyorum ki en içine oturanı “memeleket özlemi” Kızıyorum eğitim sistemine, hukuk sistemine ama olmuyor yaban ellerde. Arıyorum her yerde Atatürk potrelerini. Herşey bir dekor bu diyarda, bense oyuncu, hiç birşey bana ait değil, ben de bu diyara yabancı.


 


Düşünüyorum altı yaşında ekmeğini paylaşan çoban Resülleri ve de özlüyorum soğuk kış gecelerini.