Siirt’te Taciz-Tecavüzler, Urfa’da Töre Cinayeti


Siirt bir süredir olumsuz olaylarla kamuoyu gündeminde olmaya devam ediyor.  2009 yaz aylarıydı, erkek arkadaşını ziyarete giden genç kıza ailesi tarafından yapılanlar ulusal medyada epeyce yer almıştı. Genç kızı pencereden ailesinin attığı iddia edilmiş, sedyede taşınırken amcası tarafından bıçaklandığı haberleri her yerde boy boy çıkmıştı. Sonra da genç kız ailesine teslim edilmişti. O genç kız şimdilerde ne hallerdedir, merak etmemek elde değil.


O zaman Siirtli Milletvekilleri, bu konunun medya tarafından abartılmaması demeçleri vermişlerdi. Abartmayalım peki ama toplumsal boyutunu da unutmayalım. Ne gibi düzeltici önlemler aldınız sonrasında, aileleri hangi seminerlere tabi tuttunuz?


Geçtiğimiz hafta yeni bir haber dalgası yayıldı. Siirt’te ilköğretim öğrencisi 7-8 kıza iki yıldır sürekli tecavüz edildiği yazıldı, konuşuldu. Olay ulusal medyada yer alınca tüm Siirt erkekleri hedef haline geldi ve çeşitli protestolar yükseldi.


Bu olayın üzerinden çok geçmeden, yani iki-üç gün sonra Siirt’ten bir haber daha yükseldi. ılköğretim öğrencisi birkaç çocuk, iki ve üç yaşlarındaki iki küçük çocuğa tacizde bulunmuş, birini öldürmüş diğerini de komalık hale getirmişler.


 Ve bu defa Bakanlar hatta Başbakan devreye girerek bu konuların neden bu kadar abartıldığını sorgularcasına medyayı suçladılar.


 Siirt’ten gelen bu taciz ve tecavüz haberleri konuşulurken Urfa’da bir başka toplumsal vaka olayı yaşanmıştı. Urfalı genç bir kız, Urfa’da askerlik görevini yapmakta olan Ağrılı bir gence aşık oluyor ve askerlik bitince onunla kaçıyor. Genç kızın abisi, birkaç ay sonra, gidip evinde misafir olduğu kız kardeşini bıçaklayarak öldürüyor. Bunun adı namus temizleme oluyor. Namus bu şekilde temizleniyorsa Siirt’teki çocukların namusu kimden sorulacak? Töre adı altında bir dolu saçmalık yapılmasına göz yumulurken Devleti temsil edenler çirkin tacizleri, sadece olayları abartmayın diyerek ört bas etme yoluna gidiyorlar.


Siirt’teki tecavüz konusuna dönecek olursak, toplum vicdanında Siirt’in topyekûn sorgulanması, tüm Siirtlilerin suçlu ilan edilmesi doğru değildir. Sorgulanması gereken asıl mesele, bir tarafta, ailenin rızası dışında bir evlilik tercihi yapan kızlara namus cezası verilirken, diğer tarafta küçücük çocukların cinsel istismarıdır. Her ikisini farklı değerlendirmek gerekse de sonuçta bir tarafta feodal düzenin kapalılığı,  diğer tarafta cehaletin uzantısı, kız çocukları cinsel obje olarak görmenin ötesinde bir yorum yapmak mümkün mü? Her iki olay farklıdır ancak sosyal yaramızdır, cehalet kökenlidir. Töre cinayeti Urfa’da da vardır, Siirt’te de. Çocuk istismarı ise Türkiye’nin, hatta dünyanın her yerinde vardır. Önemli olan açığa çıktığında gizlemek yerine neler yapıldığının ve yapılacağının anlatılmasıdır.


 


Urfa’daki namus cinayeti, Doğu-Güneydoğu kültürünün en önemli detaylarından birisidir. Yanlıştır. Ama o vatandaş bunu yanlış olarak değil doğru olarak kabul eder. Bunun yanlış olduğunu anlatacak ve önüne geçme yollarını arayacak olan devlettir.


Siirt’teki olaylara gelince, yukarıda da dediğim gibi, tüm Siirt halkını suçlamak yerine olaya sosyal boyutta bakmak ve bu yönde iyileştirici çözümler düşünmek daha anlamlı olurdu. Siirt’te bu olaylar duyulduktan sonra Siirt medyasına yansıyan en önemli duruş, Siirt’te ulusal medyanın protesto edilmesi idi. Bir iki cılız kınama sesi ise duyulmadı bile. Oysa oradan yükselecek güçlü bir kamuoyu tepkisi, taciz ve tecavüzleri protesto eden sesler, bir anda Siirt’in hedef alınmasının önüne geçebilirdi. Bir taraftan yerel yönetimler, bir taraftan büyük yetkililer, olayın sosyal boyutunu irdelemekten öte, aman bu haberler medyada yer almasın çabasını sergiliyorlar. Dolayısıyla haklı tepkileri bile görmek mümkün olamıyor.


Bu olaylar sadece Siirt’e özgü değildir. Türkiye’nin her yerinde zaman zaman karşımıza çıkabilen sapıklıklardır. ıki-üç yıl önceydi, Batman’da, çocuk yuvasında hamile olan bir çocuğun haberi dalga dalga sarmıştı her yeri. Daha da öncelere gidersek ıstanbul’da, çocuk yuvasındaki kız çocuklarının gecelerde yuvada kalmadıkları, bu kızların pazarlandıkları haberleri ile çalkalanmıştı tüm Türkiye. O zaman da görülen oydu ki bu olaylar öncelikle ört bas edilmeye çalışılmıştı. Bir yaşındaki küçük kız çocuğuna tecavüzle suçlanan 50 yaşındaki sapık üvey baba ve devamında pazarlamak üzere çocuk doğurtan, bu çocukları büyüterek pazarlayan bir şebeke ele geçirilmişti. 14 yaşındaki küçük kızla ilişki yaşayan 75 yaşındaki bir Hüseyin Üzmez vakası vardı ki, tüm toplum üzülmüştü, öfkeler kabarmıştı. Bunlar da Türkiye’nin başka köşelerindeydi ve Siirt’teki çirkin olaylar kadar içimizi acıtmış, yüreğimizi sızlatmıştı.


Siirt’teki o çirkin olayları kınayalım ama kınama sadece bir deşarj oma şeklidir, öfkeyi atma biçimidir, çözüm değildir. Bu tür vakaların olup bittiğinde konuşulup unutulmaması için toplumsal eğitim gerekir, sapıklara rehabilitasyon gerekir. Suçlular cezasını çekmelidir ama cezalarını çekerken de bulundukları ortamlarda sapıklıklarına meydan bulmamaları gerekir. Ceza çekerken tedavi edilmeleri gerekir.


Çocuk yaş evlilikleri, sokak çocukları ve çocukların cinsel istismarı… Birbiriyle yakın olan kavramlardır. Sonuçta çocuğa verilen önemi gösterir. Hepsi de büyüklerin eylemleridir. Öyleyse öncelikle o büyüklerin ele alınması gerekir.