Size, Sevdiğim Bir Fıkrayı Anlatsam!

Bir dünya hayal edin ki, tüm insanlar, gülmece (mizah) kabiliyetli olsun ve ağlamaktan çok gülsünler, surat asmaktan çok gülümsesinler! Böyle bir dünyanın olabilmesi için gülenler kadar güldürenlere de ihtiyaç vardır. şayet, doğuştan gelen güldürme yeteneğiniz yok ise, Müjdat Gezen ve Nasrettin hoca gibi güldüren bir kişi nasıl olursunuz?

Müjdat Gezen, Levent Kırca, Ferhan Şensoy, Ali Poyrazoğlu ve Cem Yılmaz’ı dinleyerek gülmek kolay. Nasrettin hoca, Temel, Bektaşi fıkralarını okuyarak gülmek de. Televizyonda Avrupa Yakası, Çocuklar Duymasın, En Son Babalar Duyar gibi dizileri izlerken de kolayca güleriz. Peki, siz hiç eş dostunuzu veya toplum önünde konuşurken insanları güldürmeyi denediniz mi?

İlk fıkrayı anlattığınız veya dinlediğiniz anı hatırlıyor musunuz? ılk defa neye veya kime güldüğünüzü?

Güldüren bir kişi olmak kararını verdikten sonra benim yaptığımı yapın! Çünkü ben de uzmanların söylediklerini yaptım!

İlk kural: ne kadar gülmece dinleseniz, fıkra kitabı okusanız, güldürü programları veya Kemal Sunal filmleri seyretseniz denemeden ve uygulamadan güldüren bir kişi olamazsınız! “Bir adım bin fikirden daha iyidir” deyişine uygun “size sevdiğim bir fıkrayı anlatsam!” demedikçe başarılı olunmaz.

Bunun için de uğraş ve çaba gerekli. Bunun için de araştırmacıları dinleyelim ve yapılması gerekenleri listeleyelim:

Bu aşamada beni güldürenleri anmak istiyorum. Çocukluğumda akrabamız Çolak Sabriye: okula hiç gitmemiş bir köylü kızı, bize geldiğinde gülme kaynağımız olurdu. Amca oğlu Cemal ağabey Karadenizli şivesiyle bizi ziyaretlerinde kahkaha kaynağımızdı.. Dayı oğlu Salim Kır köy evlerine gittiğimizde taklitleriyle bizi gülmekten kırıp geçirirdi.. Çolak Sabriye ablamız Samsun da, Salim Kır Ankara da bizleri güldürmeye devam ediyorlar…

Her Samsun’a gelişimde ziyaret etmekten zevk aldığım eniştemiz Salih Sancak’ın konuşması bile herkesi güldürmek için yeterli. Kendi sözleriyle: ortaokul 4 den terkim ama bir profesör yanımda konuşamaz… Vasiyetim, beni başım dışarıda gömeceksiniz, çünkü konuşmadan duramam!

Bende iz bırakanlar arasında doğal duruşuyla “güleç yüzlü” olan Profesör İlter Turan; konuşmaya başladığı anda gözleri, yanakları, dudakları gülen Lütfü Doğan bey (1) bulunuyor.

Üniversite yıllarımda beni güldürmeye en çok özendiren bir Amerikalı gülmece ustası olan Will Rogers dır. Hiciv ve akıl dolu siyasi söylemleri beni büyülemiştir.

En benzemek istediğim kişi ise, 1972 yılında Batman da tanıştığım Celal Şekeroğlu’dur. Adı gibi şeker bir insan. Neşeli olmadığı bir anını görmedim. Geçen gün telefonda güldürdü beni: “Sana bir iyi bir kötü haberim var” dedi ve ekledi: iyi haber, bir torunum oldu. Kötü haber şimdi evde bir nine ile yaşıyorum!

Sözcük oyunlarını en iyi yapan dostum ise Profesör Yusuf Hatay Önen. Hiç beklemediğiniz bir anda, hiç ummadığınız bir sözcüğe, beklenmedik bir anlam vererek sizi kahkahaya boğar!!

Bu arkadaşlarımı ben hiç asık suratlı görmedim. Gülmenin faydalarını sıraladık daha önceki yazılarımızda fakat güldürme yeteneğine sahip olmanın faydalarını sıralamaya bu yazımda da yer bulamıyorum. (Köşe yazısı yazmanın bir kuralı yazıyı uzun tutup okuru yormayacaksın; diğer bir kuralı ise, gazetede çok yer alıp reklam verenleri küstürmeyeceksin!)

İlk anlattığım fıkrayı ve anı hatırlıyorum. İlk okul 3. sınıfta boş geçen bir derse gelen öğretmenimiz, fıkra anlatmamızı istemişti. Birkaç gün önce bir gazetenin hafta sonu ekinde fıkra köşesinde okuduğum bir fıkrayı tahtaya kalkıp anlattığımı anımsıyorum. Fıkra şu: Uçağın benzini biter ve pilot uçağın kapısından atlamak üzereyken yolculara dönüp “merak etmeyin yakıt alıp hemen dönerim!”

Bu güne kadar bir kahkaha kulübü üyesi olmadım ama “Uluslararası Gülmece (Mizah) Çalışmaları Topluluğu” üyesi oldum “HUMOR (Mizah)” adlı aylık dergileri hala kitaplığımda. Bu kulübe üye olan ilk Türk olduğum söylendi. Kulüp çok bilimsel araştırmalar yapmaktadır ve üyeleri genellikle de akademisyenler ve araştırmacılardır. Bu nedenle 2 yıldan sonra üyelikten ayrıldım.

Bir düzeltme yapmalıyım. Kahkaha kulübü üyesi olmadım dedim ama en az iki defa gülmek amacıyla 15 yıldır düzenli bir araya gelen bir topluluğun iki toplantısında bulundum. Dünyanın neresinde diye merak etmeye başladıysanız hemen söyleyeyim: “Samsun da!

İlgi duyanlara, hem Samsundaki toplulukla hem de Bursa kulübünü kuran İlham beyle iletişim kurmaları için yardımcı olabilirim!

Gülme ve güldürme konulu üçüncü yazım bu. İki köşe yazısı yazacak kadar daha söyleyeceklerim var bu konuda. Bilmem gülmenin ve güldürmenin önemini anlaşılır biçimde anlatabildim mi?

Bu yazımı sizi gülümsetecek bir anlatımla bitiriyorum. Bir mezuniyet töreninde üniversitenin rektörü konuşmasını şöyle bitirir: “Kısa zaman sonra “her şeyi bildiğini sanan” insanlardan ayrılıp hayata atılacaksınız: bunlar sizin rektörünüz, rehber öğretmenleriniz, profesörleriniz.

Zamanla “her şeyi bildiğini sanan” başka bir grup insanla karşılaşacaksınız: bunlar amirleriniz, işverenlerinizdir.

Size tavsiyem: onlara gülümseyin.

Bir müddet sonra “her şeyi bildiğini sanan” bir başka insanlara rastlayacaksınız. Bunlar eşlerinizdir.

Size tavsiyem: onlara da gülümseyin.

Her şey yolunda giderse, bir kaç yıl sonra “her şeyi bildiğini sanan” başka bir grup kişilerle tanışacaksınız. Onlar da çocuklarınız.

Size tavsiyem: onlara da gülümseyin.

Sizlere son tavsiyem ise: “tüm yaşama gülümseyin!”

Gülen düşüncelerle…

(1) Lütfü Doğan: CHP eski Malatya Milletvekili ve Devlet Bakanı, eski Diyanet ışleri Başkanı