Türkiye Duyarlılığı..

Bu konuda, bazı yazılarımın özellikle ilgi çektiğini, deyim yerindeyse okuyucuyla bütünleştiğini gözlüyorum. Örneğin, Türkçe’mizin yabancı sözcüklerle  bozulduğuna değindiğim  “‘Türk’ Nasıl Yazılır?” (17.07.2004) ve “Türkçe’yi Zenginleştirmek” (20.07.2004) başlıklı yazılarım ile “Yabancılara Gayrimenkul Satışı” (07.08.2004) başlıklı yazıma gelen mesajlar yüz sınırını aştılar..  


 


“Efendi” kitabıyla ilgili “Ne Mutlu Türküm Diyene” (25.05.2004) başlıklı yazımda bu sayı da katlandı. Sabataycılık zorlamalarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk’ün hedef alındığını sergilediğim bu yazıma gelen mesajların takibinde dahi zorlandım. Benzeri bir trafiği daha sonra, “Türkiyelilik” taleplerini yanıtladığım “Türk; Övün, Çalış, Güven” (06.11.2004) başlıklı yazımla yaşadım. şimdi de Orhan Pamuk hakkındaki “Cehaletin Verdiği Cesaret”  (12.02.2005) başlıklı yazım nedeniyle karşı karşıyayım bu trafikle. 


 


Sanırım sizin de dikkatinizi çekmiştir. Okuyucu duyarlılığı ulusal konularda, bizi biz yapan değerler üzerinde yoğunlaşıyor. Türkiye’deki ve çevresindeki son gelişmelerin, ülke genelinde kabaran ulusalcı dalgaları beslediği gözleniyor.  


 


*          *          * 


 


Türkiye’deki bu ulusalcı duyarlılık, hem yurt içinde, hem de yurt dışında kimi çevrelerce “kaba milliyetçilik”, hatta  “neo-Nazizm, faşizm” olarak tanımlanıp aşağılanmaya, bu arada ABD tepkisinden arındırılmaya çalışılıyor. 


 


Son dönemde birbiri ardına Türkiye’ye gelen ABD yetkililerinin Türkiye’deki Amerikan karşıtlığına çözüm istemeleri tesadüf değildir. Ancak, ABD karşıtlığını körükleyen nedenler ortadan kaldırılmayınca, örneğin  Kuzey Irak’taki PKK kollamasına, Kerkük’teki Kürt zorlamasına son verilmeyince, Kıbrıs’ta verilen sözler yerine getirilmeyince, bir gelişme olmuyor. Amerikan basınında Türkiye’yi hedef alan öfke dolu yazıların çıkmaya başlaması  ilişkileri daha da geriyor.


 


Türkiye’nin önünde zor günler var. Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye kararlı olan ABD, hedefindeki ıran ve Suriye’ye saldırmak zorunda kalırsa, Türkiye’nin yanında seferber olmasını istiyor. Bu konuda siyasi iktidarın sadakatini sorgularken, alternatif arayışlarına destek olabileceği izlenimi vererek baskı oluşturmayı da ihmal etmiyor. 


 


*          *          *


 


Türkiye’nin gelecek günlerde, bölgesinde ABD’nin taşeronu olmak yerine kendi çıkarlarını gözeten ulusal odaklı bir politika izlemesi kaçınılmazdır. Bunun için de, öncelikle ulusal duyarlılıkların tepki düzeyinden politika düzeyine yükseltilmesi gerekiyor.


 


Bunun nasıl olacağını, ne gibi adımlar atılması gerektiğini, Orhan Pamuk konusunda bir örnekle açıklayabiliriz. 


 


Orhan Pamuk’a büyük bir tepki var. Ancak, bu tepki eyleme dönüşmüyor. Dava açılmasını, imza toplayıp vatandaşlıktan atılmasını istemeyi önerenler oluyor. Ancak, bu öneriler düşünce özgürlüğü ve kişi hakları bağlamında karşı tepkilere de yol açabiliyor.  


 


Bu kargaşa ortamında, ınternette gördüğüm ıdil Kanat imzalı, “Ben kütüphanemdeki tüm Orhan Pamuk kitaplarının üzerine ‘TÜRK OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM’ diye yazarak kendisine postaladım” diyen mesajı dikkatimi çekti. Bunu hepimiz yapmalı, toplu bir eylem gerçekleştirmeliyiz. 


 


Ulusal çıkarlarımız ve duyarlılıklarımız konusunda tepkimizi göstermeye başlamış olmamız önemlidir. Ancak yeterli değildir. ılgili eylemleri de örgütleyebilmeliyiz. 


 


Bunu gerçekleştirdiğimizde. Türkiye’de bugün yakındığımız çok şey değişecektir. Tek başına küçük ve önemsiz gibi görülen her eylem yakılan bir çoban ateşi olacaktır. Ve bu çoban ateşleri, sönmeyen alevleriyle bütün yurdu kapladığında bizim aydınlanma meşalemize dönüşecektir.. 


Önceki yazılar için, www.ulucgurkan.net