Türkiye’nin Tanıtımı Neye Göre Yapılmalıdır

Bu ara Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, iki yabancı tanıtım şirketine “yıllık ihale” yolu ile Türkiye’nin tanıtılması için reklam sürecini başlatmıştır. Basına yansıdığı kadarı ile tanıtım reklamında kullanılan resimlerde “T” harfini temsilen kollarını açarak ortalıkta dolanan kadınlı erkeli insanların resimlerinin sağına “urkey” kelimesi ile Türkiye temsil eden yazı ile başlamaktadır. Reklam şirketlerinin tanıtım teknikleri farklı olabilir. Ancak yine de kafamıza bazı sorular takılmıyor değil.
 
Türkiye’nin Tanıtımını Yabancılar Daha mı ıyi Yapıyor?



Türkiye’nin tanıtımı için öncelikli olarak kıyılarımızın turizme açılması adına varımızı yoğumuzu ortaya koyuyoruz. Hatta tabiri cazi ise kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali bol miktarda gelir elde etmek için ülkenin milyon dolarlarını yabancı şirketlere vererek  tanıtımımızı yaptırmaya başlıyoruz. Bu yıl ülkemizin tanıtımı ihalesini Alman SEA ile Rus Manifesta ajansı  ortaklığının kazandığı söylendi. Bu tanıtım için tam 120 milyon dolar harcanacakmış. Ancak bu şirketin tanıtım reklamında Türkiye reklamının “urkey” olarak  duyurulması hemen basında eleştiri konusu oldu.  
 
Kum ve Güneş Turizmi Hiçbir ülkeyi Zenginleştirmez Bu tür tanıtımlar daha çok kıyı turizmi, kum ve deniz anlayışına dayanmaktadır. Kıyı turizmine önem verilmesi süreci de bugün bütün kıyılarının nasıl kirlendiği bilinmektedir. Maalesef kıyı turizmine dayalı reklam sürecine bağlı olarak gelen turistlerin getirdiği kadar da götürdüklerini unutmamak gerekir. Maalesef diğer Akdeniz ülkelerinin kıyı turizmi sonucunda kıyılarını tamamen tükettiklerini görmekteyiz. Akdeniz kıyı şeridinde yaşayan sınırlı sayıda fok balığı, kaplumbağa ve diğer canlıların neslinin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Bütün kıyıların betonlaştırılarak az çalışan ve çok harcayan kişilere peşkeş çektirildiği görülmektedir. Ayrıca
kıyı turizmine gelen belirli ülkelerin turistlerinin buralarda bıraktıkları sosyal sorunlar da ayrıca tartışılacak düzeydedir.   Ancak benim cevabını aradığım soru acaba Türkiye’nin tanıtımı bu tür  reklamlarla mı yapılmalı? Geçenlerde Papa ülkemizi ziyaret etti hemen basın   Türkiye için büyük reklam dedi. Suudi kralı Türkiye’ye geldi, hemen büyük reklama kazandırdı diye söylenmeye başlandı. Formüla yarışları, açık deniz tekne yarışı hepsinin ülkemizin tanıtımı için önemli bir reklam olarak tanımlandı. Sonuçları hep beraber gördük değişen bir şey yok. Ancak benim başından beri ilgimi çeken ülkenin reklamının temelde bilim ve teknolojik gelişme ile sağlanabileceğidir.  Türkiye’nin AB ile ilişkileri bakımından reklama ihtiyaç olduğu söylenir ki ben buna ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. Eğer ülkeniz gelişmemiş ise, eğitim düzeyi belirli bir düzeye gelmemişse, demokratik bir yönetim şekli tam
olarak oturmamışsa istediğiniz kadar reklam yapın, sonuçta bu sizin ülkenizin gelişmişliğini ve bir Avrupa standartlarında geliştiğinizi göstermez.
 
Türkiye’nin Tanıtımı Ancak Bilim ve Sanatla Olur Tanıtım işini ciddiye almak gerekir, ancak bu tanıtım doğa, yaratıcılık ve ülkenin kültürel yapısı ile bütünleştirilirse daha anlamlı olacaktır. Türkiye bir yarım ada niteliğindeki coğrafi konumu, berrak denizleri, yedi bölgenin farklı zenginlikleri, endemik bitki ve hayvan varlığı yanında insanlığın geçmiş köklü bir tarihi birikimi bulunmaktadır. Ege, Akdeniz ve Karadeniz kıyı güzelliği yanında tarihi dokusu dünyada eşsiz özelliklere sahiptir. Bir o kadar da yer altında gün ışığına çıkarılmamış tarihi eserlerimiz bulunmaktadır. Belki sahip olduğumuz değerlerimizin bir kısmını da tahrip ettik. Kıyı şeritlerimizdeki köy evlerinin duvarlarında eski tarihi eserlerin taşları ve sütunlarının kullanıldığını görebiliriz. Bu durum insanımızın art niyetinden değil, tarihin önemini ve gelecek ile geçmiş arasındaki ilişkiyi kuramamasındandır. Gönül isterdi ki  üzerinde yaşadığımız bu tarihi mirası akılcı değerlendirelim bu birikimle birlikte ülkemizin tanıtımını şekilcilik yerine bilim ve kültürle yapabilelim.
 
Tarihimizi Koruyalım



Bir Roma kenti olan Allianoi antik kentinin, Zeugma, Hasankeyf gibi dünya harikası alanların barajların, göletlerin altında bırakılmaya çalışılması bilgi çağında kabul edilmesi mümkün görülmemektedir. Zeugma kısmen kurtarıldı, halen Hasankeyf ve Allianoi yerleşkesi kurtarılmayı beklenmektedir. Dünyanın yedi harikasından biri olan Nemrut korunmaya muhtaç ve ciddi ilgi ve restorasyon beklemektedir. Ege kıyıları, ıstanbul’daki değerli hazinelerimizin amaca uygun turizme açılması çok daha yaralı olacaktır. Bugün dünyada en çok turist çeken batılı ülkelerin temel sunumu kültür, sanat, estetik gibi unsurlardır. Paris, Londra estetik şehir görüntüsü yanında, müzeleri, sanat galerileri ve sahip olduğu farklılıkları ile ilgi oluşturmaktadırlar.



Ülkemizin Nobel ödülü almış yazarı, bilim adamları ve sanatçıların kazandıracağı itibarın daha anlamlı olacağı muhakkaktır. Gönlümden geçen ülkemizin turist profilinin tarihi ve sanat ağırlıklı olmasıdır.  Ülkemize de bu yakışır diye düşünüyorum.