Temel eğitim çok önemli. Bilhassa da ikinci kademe olarak adlandırılan ortaokul kısmı. Bu dönem öğretimden ziyade eğitim üzerinde yoğunlaşmanın çok gerekli olduğu bir dönem öğrenci için. Her ders yılı için tanımlama yapılırken “…eğitim-öğretim yılı…” ifadesi kullanılmaktadır. Yani önce eğitim sonra öğretim…
Peki bugünkü eğitim sisteminde uyuluyor mu bu kurala? Öğrenciyi eğiten bir sistem var mı?
Yoksa sadece, sırtlarında taşıdıkları ağır çantalar içerisindeki bir dolu kitabın satırlarını hatmetmekle yükümlü mü tutuluyor çocuklar?
Ortaokul çağı: eğitim-öğretim ömrü boyunca öğrenci için çok önemli bir dönem. Çünkü bazı fizyolojik değişimler bu dönemde yaşanmakta, fiziksel ve duygusal gelişimler bu dönemde gerçekleşmekte, çocukluktan gençliğe geçiş bu dönemde oluşmaktadır. Yani birtakım bedensel değişikler içerisinde iken, kendindeki değişikleri kabul etmeye çalışan öğrencinin anlayışa, hoşgörüye, eğitilmeye ihtiyacı olduğunu söylemek için sadece büyük olmak yeterlidir. Hele bir de öğretmenseniz, bu tür olgunlukları göstermek için sizden ala kimse yoktur.
şöyle bir bakmak gerekir ortaokul çağı eğitimimize. Devlet okullarından bahsetmek istiyorum. Özel okullar istisna olabilir. Emekliliği gelmiş, yılların verdiği yorgunlukla yıpranmış bir çok öğretmende, değişim ve arayış içerisindeki öğrenciye destek olma nosyonu görebilmek mümkün olmuyor. Zor meslek öğretmenlik. Ona bir sözüm yok. Ama yıpranmış bir öğretmen eğer eğitmek yerine dışlamayı tercih ediyorsa bu işi bırakmalı, köşesine çekilmelidir. “Bana kimse bir şey yapamaz, benim emekli dilekçem cebimde, bu dönem sonu bile emekli olabilirim, hiç onların taşkınlıklarını çekemiyorum artık” türünden bir yaklaşım içindeyse hemen emekli olması gerekir.
Çevremdeki genç öğretmenlere baktığım zaman daha bir idealist, öğrenciye karşı daha bir yapıcı yaklaşım içinde olduklarını görebiliyorum. Ama maalesef yılların yıprattığı bazı öğretmenlerde tahammül gücü kalmamış olabiliyor. Öğrenciyi eğitmek yerine zarar bile verebiliyorlar.
Öğrenci verimsizse, başarı çizgisi düşükse, önce öğretmenin verimliliğini sorgulamak gerekir.
Verimsiz atmosfere girmiş bir öğretmen için Milli Eğitim gereğini yapmadığı sürece eğitimsiz ve özgüvenini yitirmiş gençlerimiz çoğalabilir. Sınıfta disiplini sağlayamayan bir öğretmen bana göre verimsizdir. Disiplin de hiçbir zaman sevgisiz sağlanamaz….
Devlet okullarında bugün en önemli eksikliklerden birisi de rehber öğretmen konusudur. Gerek öğrenci gerekse öğretmenlerin, rehber öğretmenler tarafından devamlı seminerlere tabi tutulması, okullarda verimi artırabilir, eğitime katkı sağlayabilir..
Bizde öyle bir anlayış var ki; problemi olan yada problemli olan kişi psikolog yada sosyologlarca terapiye alınır. Diğerleri de bunu dedikodu eder, hatta deli damgası bile vururlar. O nedenle hiç kimse psikolog yada sosyologun yanından geçmek bile istemez. Bu doğru değildir. Özellikle okullarda rehber öğretmenlere çok fazla gereksinim vardır. Toplumun içinde toplumbilimcilerin görev almasından daha doğal bir şey olamaz.
Okullarda rehber öğretmenler öğrenci için gerekli olduğu kadar öğretmen için de gereklidir. Öğretmen de nihayetinde insandır ve günlük yaşamın stresiyle öğrenciye destek olamadığı gibi zararı bile dokunabilir. Rehber öğretmenler aracılığıyla bu gibi durumların tespiti eğitim adına olumlu katkılar sağlayacaktır.
Genelleme yapmak gerekirse, Türkiye’nin eğitim ordusu, her türlü fedakarlığa kendini adamış bir gönüllüler topluluğudur. Her yerde olduğu gibi, bu topluluğun içinde de çürüklerin olması kaçınılmazdır. Genç nesillerin iyi yetişmesi adına, verimsiz öğretmenlerin verimli olabilmelerinin yolları aranmalı, yada öğretmenlik yerine başka bir iş yapmaları tavsiye edilmelidir…
Not: Bu yazıdaki eleştirel sözlerim, her öğrenciyi kazanılması gerekli bir değer olarak gören her öğretmene bir ışık yılı kadar uzaktır.