Avcı; ‘Özürlülerin Eğitimime Ayrılan Bütçe Yetersiz’

Boy in Wheelchair on a Beach ca. 1990s

Ülkemizde özürlülere eğitim veren yeterli sayıda özel eğitim okulu ve öğretmeni bulunmadığından dolayı nüfusumuzun yüzde 12.3’ünü oluşturan özürlülerin hemen hemen tamamının tüketici konumunda olduğunu belirten Avcı, özürlü olarak Türkiye’de yaşamanın cehennem hayatı olduğunu ifade ederek, verdiği örneklerle hükümetin özürlülere dönük politikasını adeta topa tuttu.

ÖZÜRLÜ EĞİTİMİNE AYRILAN BÜTÇE YETERSİZDİR

Avcı, şöyle kaydetti, “Dünyada özel eğitime yapılan harcamalar her geçen yıl artırılırken ülkemizde ise mevcut durumda bile gerileme yaşanıyor. Özel eğitim veren kurumlara gerekli araç gereç sağlanamıyor. Bugün sesli kütüphanelerin ve kabartmalı olarak basılan kitapların yeterli olduğu söylenemez. Ünlü yazarlarımızın kaç tanesinin eserleri sesli kütüphanelere kazandırılmıştır?

KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ TAM BİR REZALET

Kaynaştırma eğitimine gereken önemi veremiyoruz. Açtığımız özürlü okulları şehirden ve sosyal hayattan izole edilmiş durumda. Yahut 50 kişilik bir sınıfta gerekli alt yapıyı ve hoşgörüyü yaratmadan zihinsel engelli bir çocuğa kaynaştırma eğitimi vermeye çalışıyoruz. Anne-babalar okullarımızda çocuklarının zihinsel engelli bir çocukla aynı sırada oturmasını istemiyor. Öğrenciler ve öğretmenler hatta tüm okul çalışanları bu konuda eğitilip bilinçlendirilmedirler.

ÖZÜRLÜLER TOPLUMUN ZENCİLERİ OLARAK GÖRÜLÜYOR

Yalnızca zihinsel engellilerin yüzde 12‘si eğitim ve rehabilitasyon hizmetinden yararlanabiliyor. Okul binalarımız ortopedik engelli öğrencilere uygun hale getirilmiyor. Bir çok ülkede devlet özürlü çocuğunda dolayı aileye bakım için para veriyor, evlere özel eğitimci gönderiyor, verdiği eğitimle bu çocukları üretici yapabiliyor. Ülkemizde ise özürlüler toplumun zencileri olarak görülüyor.

İŞİTME ENGELLİLERE ÜNıVERSıTE KAPISI KAKPALI

İşitme engellilerin lise mezunlarına üniversite kapısı kapalıdır. Dünya bu sorunu çoktan aşmıştır oysa ülkemizde Anadolu Üniversitesi bünyesinde çok az bir öğrenciye sunulan eğitim fırsatı dışında hiçbir yeni adım atılmamıştır.

ÖZÜRLÜLER YASASI KAĞIT ÜZERİNDE KALIYOR

İşyerlerinde özürlü çalıştırılma, yüzde 3’den fazla özürlü çalıştırılması durumunda sigortanın yüzde 50’sinin Hazinece karşılanması, özürlü çalıştırmayan işyerlerinden kesilen cezaların özürlü istihdamına harcanması zorunluluğu gibi hükümler yalnızca kağıt üzerinde kalmıştır. Maalesef en başta devletin bu hükümlere uymadığını özel sektörün ise verilen cezaları mahkemeler yoluyla iptal ettirdiğini görüyoruz.

ÖZÜRLÜ SINAVLARINDA ADALETSİZLİKLER VAR

Devlet Personel Başkanlığı’nın takip, denetim ve sorumluluğunda 6 yılı aşkın bir süredir devlet memurluğuna alınacak özürlüler için yapılacak sınavlarla ilgili yapılan düzenlemelerde zihinsel engelliler diğer engellilerle bir sayılarak (Akademik düzey açından) sınavlara sokularak yok sayılmaktadır.

İnsan haklarına değer veren bir çok ülkede, örneğin; bir araba fabrikasının montaj bölümünde işçilerin çoğunu zihinsel engelliler oluşturmaktadır. Burada çalışanların sigorta primleri Hazinece karşılanmakta bu işyerinde özürlüler için özel eğitim uzmanları, psikologlar sürekli kontrol ve görev yapmakta böylece mutlu ve müreffeh özürlü vatandaş, aile ve toplum oluşmaktadır.

ÖZÜRLÜLER SOSYAL GÜVENLİKTEN MAHRUM

Özürlü bireylerin sosyal güvenlik açısından durumları ise “Vehamet Kesbediyor”. Özürlüler sosyal güvenlik haklarından habersizler cihazları nereden alacak? Meslek edinmek için neler yapacak? Kurslara nasıl katılacak? Nerede tedavi olacak? Hepsi sorun! Özellikle iletişim noktasında büyük problemler yaşanıyor.

HERKES BİR GÜN ÖZÜRLÜ OLABİLİR, BAŞBAKAN BİLE

Özürlü bireylerin sosyal hayata ve üretim mekanizmalarına katılımının da desteklenmesi gerekiyor. Herkes özürlü duruma düşebilir buna başbakan ve bakanlarda dahil. En azından işte yüzden mimari yapılar özürlü kişiler düşünülerek yapılmalıdır. şehirlerdeki kültürel yapılar,sinema,tiyatro vb. eğlence yerleri; parklar, bahçeler,kamu ve özel kuruluş binaları engellilerin kendi başlarına gezip görebilecekleri yerler haline getirilmelidir. şehircilik anlayışındaki gelişmeler hala yetersiz, kaldırımların yapısı, trafik lambaları, üst ve alt geçitlerin durumu özürlülerin faydalanacağı gibi düzenlenmemiş özürlünün tek başına yaşama sansı yok.

Bu ülkede milyonlarca işsiz, sigortasız özürlü yaşamaktadır. Ekonomik güçlüklerden dolayı normal çocuklarını bile okula göndermekte zorlanan kaç tane aile, “Özel” özel eğitim kurum ve rehabilitasyon merkezlerine ayda 400 ytl gibi fahiş bir ücreti ödeyerek, özürlü çocuğunu gönderebilir? Devlet özürlülerine “paran varsa eğitim var, paran yoksa kapı dışarı” diyemez, dememelidir. “Devletten bir şey beklemeyin! Devleti küçültüyoruz! Herkes başının çaresine baksın!” diyerek bu vebalden kurtulmaya çalışmak ahlaki değildir. Devlet küçülecekse faizci, rantiyeci, hantal ve kırtasiyeci yanlarını küçültsün, sosyal devlet yönünü değil. Özürlü vatandaşına şefkatle, sevgiyle yaklaşmayan, eğitim veremeyen, kimsesizin kimsesi olmayan devlet anlayışı olamaz. Bu yüzden, sosyal güvencesi olmayan ailelerin engelli çocuklarının eğitim, bakım, ihtiyaç ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanması için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu devreye sokulmalıdır.