Kanada’daki sempozyumun konusu ışık ile vücut arasındaki ilişkiye yönelik araştırmalardı. 6 yıl önce retina da ışığa hassas hücreler olduğu keşfedildikten sonra, bu konu da gündeme gelmişti.
Işığa hassas hücrelerin, görsel bir duyu şeklinde davranmadığı ama beyine gündüz ya da gece olduğunu bildirdiği açıklandı. Bilginin vücudumuzun gece-gündüz rutinini düzenleyen biyolojik saatine gönderildiği bildiriliyor. Böylece vücud geceleri melatonin hormonu üretiyor.
Yapılan araştırmalar gece çalışan kadınların göğüs kanseri riskinin % 50-80 oranında arttığını açıklıyorlar. Bu nedenle de gece çalışanların ekstra melatonin takviyesi almasının çözüm olabileceği düşünülüyor ama onkolojistler henüz bunun test edilmediği uyarısında bulunuyorlar.
Öte yandan geceleri ışığa maruz kalmak, yeterli güneş ışığı almamak anlamına da geliyor. Hem bu tür kişiler, hem de camı olmayan ofis ve evlerde yaşayanlar açısından güneş ışığının yokluğu, yerine floresan türü ışığa maruz kalmak, hem bağışıklık hem de ruhsal durumu etkileyebiliyor.
Sonuç olarak, uzmanlar ışığın beyni etkilediği, geceleri karanlıkta kalmanın ve gündüzleri de gün ışığı almanın vücudun dengesi açısından önemli olduğuna işaret ediyorlar.