Irak’ta Kadın

Tüm dünyada, benim ülkemde, komşu ülkelerde, her neresi olursa olsun, kadın konusu çok önemli. Bugün bu konuda, birçok ülkede aşılamamış birçok sorun bulunmaktadır. Özellikle Ortadoğu ülkeleri, dini kendine göre yorumlayan bazı toplumlar, kadın üzerinden rant elde etmeye devam ediyorlar. Rant derken, kadından cinsel ihtiyaç anlamında yararlanırken, ev ve her türlü geri hizmetlerde kullanırken, yerine göre ona değer verdiğini kendine reklam yaparken, gerçekte erkeğin gerisinde tutma çabasıdır asıl olan. Karar veren mekanizmalarda, devlet yönetimlerinde, bürokraside, siyasette, kısacası üst noktalarda yer almak kadına nedense hak olarak görülmez. Bu, dünyanın birçok yerinde böyledir.

Kadını eve hapseden, toplumsal alanlardan soyutlayan kültürler uygarlıkla yan yana konulamazlar.

Kadın konusu çok uzun ve derin bir mevzudur ve basit birkaç örnekle ya da başlıkla anlatmak mümkün değildir. Burada asıl konu ‘Irak’ta kadın’ olması vesilesiyle, yıllarca savaşın, sefaletin, dehşetin ortasındaki Iraklı kadın bugün hangi noktada, araştırabildiğim kadarıyla vermeye çalışacağım.

Irak yolculuğuma çıktığım zaman İstanbul Atatürk Havalimanında tanıdım Serap’ı. Bağdat’a uçmak için bekliyordu. İletişim sektöründen emekli bir mühendis. Güçlü, eğitimli, kendine güveni olan bir Ortadoğu kadını idi. Irak’ta onun gibi başka kadınların da olduğu muhakkak. Ancak büyük resim olarak, Irak kadını gerçekten zor durumda, aşiret ve aile baskısı altında. İş hayatında çok az kadın var. Büyük resme bakılıp yüzdelik orana vurulacak olursa kadın-erkek arasındaki önemli fark gözükecektir. Büyük çoğunluk kapalı, ferace gibi uzun, çarşafımsı siyah giysiler içinde. Arap kıyafeti ‘Kandura’ ya da Kürt kıyafeti dedikleri bu giyim tarzının genellikle yöresel veya iklime uygun olarak tercih edildiği söyleniyor. Bağdat’ta durum biraz daha toleranslı, kadınlar hem açık hem kapalı giyinebilmekte. Ancak muhafazakar anlayış her geçen gün artmış durumda. Güney bölgesine indikçe açık giyimli, daha doğrusu dünya ölçülerinde modern giyimli ve çalışma hayatında kadına rastlamak mümkün değil.

Bağdat’ta çalışan kadın, modern olmaya özenen kadın, hatta eğitimli ve toplumda kendine yer edinmiş kadın sayısı epeyce var denilebilir. Iraklı kadınlar, eğer bir gün batı rüzgârlarına kendilerini verip değişimi yakalarlarsa bunu Bağdat’tan başlatacakları kesin. Bağdatlı kadın, Irak’ın orta kesimindeki kadını temsil ediyor ve diğer bölgelere göre daha şanslı oldukları söylenebilir. Ancak Irak’ın güneyine, yani Basra taraflarına doğru indikçe kadının özgürlüğü hepten kısıtlanmış, aşiret baskısı ve kültürüyle yaşam sürdüğü bilinmektedir. Çalışma hayatında, toplum içinde yok dense de tarım işlerinde çalışmaktadır güneydeki kadın.

Aşağıdaki resim, savaşlar yaşanırken aşırı dinci akımlar yaratan tarih diliminde kadının ne kadar geri götürüldüğünün örneğidir. Bu resme bakan Iraklı kadın diyor ki bin yıl geri götürüldük, küçümsendik. Eskiden kadınlar doktor, mühendis, profesör gibi mesleklerle yüksek eğitimliydiler, fakat şimdi tam tersi.

Irak Parlamentosu’ndaki Kadınlar – 2 farklı zaman diliminde

Kadın konusunda bu denli geri gitmiş olan Irak’ta, uluslararası kadın örgütlerinin ciddi manada çalışmalar yapması, bu anlamda toplumsal uyanma açısından önemlidir. Ancak can güvenliğinin ön planda olduğu bir ülkede hangi çalışma yapılabilir ki? Her şeyden önce Irak yüzünü batıya dönmüş değil. Ya da batı ülkeleri Irak’ı önemsemiş değil. Amerika Irak’a yerleşmiş ama sadece savaş, silah, ölüm, sömürü düşüncesiyle. Ve kendine çizdiği çizgilerden dışarı çıkmadan yaşayan bir kontrol gücü görüntüsüyle.

Dünün modern giyimli, bugünün çoğunluğu kara çarşafa girmiş olan Irak kadını, bir değişim, bir yenilenme arzusu içinde. Bu değişim, bu yenilenme arzusunu yine Bağdat’tan başlatacağı kesin. Irak bütününe bakıldığı zaman, öncü, eğitimli, toplum içinde yer almayı başarabilmiş, katı kurallara, aşiret kültürüne karşı durmayı göğüsleyebilmiş kadınlar bilhassa Bağdat’ta bulunuyorlar. Bağdat demek aslında Irak’ın dörtte birine, beşte birine denk gelen bir kesim demek. Ayrıca başkent olması vesilesiyle, diğer dünya ülkeleriyle, diğer ülke insanlarıyla, diğer kültürlerle karşılaşması demek olduğundan, buradaki değişimin daha çabuk olması beklenilebilir.