Thurman diyor. Filmi anti-feminist bulmaları ilginç. Çünkü, kadına karşı şiddet kullanıldığını düşünüp sinirlenenlerin, diğer yandan filmdeki kadının, nerdeyse bir erkekten beklenecek düzeyde güçlü, dayanıklı ve saldırgan olduğunu da farketmelerini beklerdim. Flimde bir erkekten beklenecek düzeyde meydan okumak var. Kadın olarak kir-pas içine fırlatılmamalıydım. Ama fırlatıldım. Kadın olarak geri döndüm ve rövanşı aldım. 1.ve 2. bölümleri seyrettiğim zaman benim tarzım olmadığını gördüm. Ben büyürken kadınların bu tür cesur, saldırgan, güçlü ve sert olduğu filmler yoktu. Hiç yoktu. Ama şimdi böyle bir film var. Sevseniz de sevmeseniz de ve alışılmadık olsa da bu film var.
Thurman filmin kadınlar üzerinde pozitif etkisi olduğunu düşünüyor:
Bazı liseli kızlar “Uma gibi olacağım” diyerek beni örnek aldıklarını söylediler. Benim gibi olmak ve kendilerini savunmak için çalışıyorlar. Gencecik kızların böylesine bir şey yapmaları beni şaşırttı ve komik geldi. ınsanlarla kavga etmek istemiyorum. Kendine güvenle, saldırganlık arasında incecik bir çizgi var. Cadılar bayramında etrafta şu sarı kıyafetlerle dolaşan kızları görmek ilginç. Hatta dünyada yapılan galalara gittiğimizde, dünya’daki genç kızların bazılarında da bu sarı elbiseleri gördük. Hepsi birbirine benziyordu. Kendimi görmüş gibi oldum. Sanırım filmin bu yönünü örnek aldılar. Umarım öyledir.
America’nın şiddet konusunda çifte standarda sahip olduğunu düşünen Thurman
“Amerika’da gerçek hayattaki şu şiddet oldusundan ve şiddet konusundaki yaratıcı ifadelerden nefret ediyorum. Özellikle birisini kastetmiyorum ama sanırım bu kültürel bir şey. Kadınlara karşı kullanılan şiddet için kampanya düzenlemeye yönelik destek ve finansman bulmak gerçekten zor. şiddet tabi ki önce kadının kendisini etkiliyor ama aynı zamanda çocukları da etkiliyor. Çocuklara karşı şiddet ve sosyal servislere dikkatimizi çevirmeliyiz.