AVM’ler Bizi Hasta mı Ediyor?

DoktorTakvimi.com uzmanlarından Doç. Dr. Ahmet Bülent Kargı, nezle, grip gibi solunum yolu hastalıklarının sıkça görüldüğü kış aylarında alışveriş merkezlerinde vakit geçirmenin bu hastalıklara yakalanma riskini artırıp artırmadığı konusunu irdeliyor.

Günümüzde şehir hayatının önemli bir parçası haline gelen alışveriş merkezleri, özellikle soğuk havalarda bolca vakit geçirdiğimiz mekanlar arasında yer alıyor. Ancak kış ayları aynı zamanda nezle, grip gibi solunum yolları hastalıklarının da zirve yaptığı aylardır. Kalabalık veya toplu halde bulunulan mekanlarda bu hastalıkların da bulaşma riski artıyor. DoktorTakvimi.com uzmanlarından Doç. Dr. Ahmet Bülent Kargı, bu dönemlerde alışveriş merkezlerinin (AVM) sağlık açısından güvenilirliğini, haftada birkaç gün 3-4 saatini geçiren müşterilerden belki daha önemlisi haftada 5-6 gün, 8-10 saat yaşamak zorunda olan AVM çalışanları daha fazla mı risk altında olduğu konusunu masaya yatırıyor.

“Binalarda insan sağlığını etkileyen parametreler başlıca hava, su, gürültü ve titreşim olarak sıralanabilir. Devasa, ışıltılı, binlerce insanın girip çıktığı bu yapılarda nasıl ki deprem, yangın, güvenlik senaryoları düşünülmüşse bulaşma ve salgın da hesap edilmiştir” diyen Doç. Dr. Ahmet Kargı, solunum yolu hastalıklarında sağlıklı havalandırmanın önemine dikkat çekiyor. Açık yani sokak şeklindeki AVM’lerde havalandırmayı rüzgarın yaptığını, soğuk-sıcak, yağmur-kar gibi olaylara direkt maruz kalındığını anlatan Kargı, buraların sağlık açısından normal sokaklardan bir farkı olmadığını hatırlatıyor.

Bulaşıcı hastalıklar için önem arz edenlerin kapalı yani dış ortamla direkt teması olmayan, kendi havalandırmasına sahip AVM’ler olduğunun altını çizen Kargı, şunları söylüyor:

 “Solunum hastalıklarını iki başlıkta değerlendirebiliriz: Birincisi toz, parçacık, karbondioksit ve koku gibi rahatsız edici veya alerjenlerin etkilere bağlı hastalıklar; ikincisi de solunum yolu ile geçen bulaşıcı hastalıklardır. AVM’lerde katlara göre beklenen müşteri sayısı başına düşen hava miktarı, saatlik hava değişim miktarı, kabul edilebilir karbondioksit oranları ve maksimum toz parçacık sayısı belirlenmiştir. Dışarıdan gelen toz, kirli egzoz dumanı gibi ekmen kirlenmiş havanın, içerde dolaşan insanların solumasıyla karbondioksiti artmış havanın ve tekstil ürünlerinin tozları gibi parçacıkların filtre edilerek ortama tekrar verilmesi hem solunum hastalıklarının önlenmesi hem de müşterilerin rahat etmesi açısından önemlidir. Havadaki karbondioksit oranının azalması taze hava hissini sağlamaktadır. Dış ortamda trafiğin veya sanayinin kirliliği varsa havalandırmada filtrelenmiş bir havalandırma sistemi dış ortam havasından daha iyi bir ortam yaratabilir.”

Alışveriş merkezlerinde havalandırma sistemlerinde üreyen mikropların insanlara yayılması ve dışardan gelen enfeksiyonlu hastaların ortama bıraktığı mikrop ve virüslerin başka müşterilere yayılması olmak üzere solunum yoluyla geçen yani havadan bulaşan hastalıklar için iki önemli husus bulunduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Ahmet Bülent Kargı, şu açıklamayı yapıyor:

“Birinci duruma en iyi örnek lejyoner hastalığıdır. İlk defa 1976 yılında emekli Amerikan askerlerinin Philadelphia’da bir otelde yaptıkları toplantı sonrası toplu ölümlerle ortaya konulan, oldukça küçük bir mikrobun yol açtığı solunum yolu hastalığıdır. Hastalığın etkeni olan bakteri, su depoları, süs havuzları, klimalarda birikintiler gibi durgun sularda üreyip, suyu aerosol haline getiren cihazlarla insanlara hava yoluyla bulaşmaktadır. Lejyoner hastalığı mikrobunun yerleşmesini önlemek için havalandırma sistemlerinin düzenli olarak bakım yaptırılması ve su birikmeyecek şekilde akışın sağlanması gerekir.”

Doç. Dr. Ahmet Bülent Kargı, kış aylarında alışveriş merkezlerini ziyaret edenlere şu önerilerde bulunuyor: