Aysel Çelikel : Kadın-Erkek Eşitliğini ılk Defa Medeni Kanunla Elde Ettik – 2

Bu röportajın ilk bölümünü Aysel Çelikel: Hakların Tanınması Başka, Kadınların Bu Hakları Kullanabilmesi Başka – 1 başlığı altında okuyabilirsiniz.


Kadınvizyon: Dekanlık ve Adalet Bakanlığı görevlerinizin dışında aynı zamanda ‘Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’, ‘Türk Hukukçu Kadınlar Derneği’ gibi derneklerin kuruculuğunu ve yöneticiliğini yaptınız. Türkan Saylan’ın vefatının ardından ÇYDD Genel Başkanlık görevini de siz devraldınız. Çok ciddi dernek çalışmalarınız var, kadınlara yönelik çok ciddi çalışmalarınız olduğunu görüyoruz.


Bu derneklerde yapmak istediklerinizi ne oranda başarabildiniz ya da hangi çalışmanız sizi en çok tatmin eden çalışma oldu?


Prof. Dr. Aysel Çelikel: Evet, pek çok derneğin ve vakfın kuruculuğunu yaptım. Kurucu başkan veya yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin de kurucularındanım. 4-5 sene kadar başkan yardımcılığı yaptım. Derneğin tüzüğünü de ben hazırladım.


Kadın Sorunları Araştırma Merkezi‘ni, ÇYDD’ni kurduktan sonra, Türkan Saylan, Necla Arat ve ben, üçümüz ıstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne başvurarak, Türkiye’nin ilk kadın merkezi olarak kurduk. Ondan sonra Ankara’da ve diğer üniversitelerdeki merkezler kuruldu. Bu kadın sorunu açısından çok önemli bir adımdı çünkü disiplinler arası yüksek lisans programları yaptık. Burada ders verdim senelerce. Hukukta kadının sorununu ortaya çıkardık, eksiklerini, fazlalarını -fazlası yoktu da- eksiklerini çıkardık.


Yaptığım en heyecan verici çalışma Türk Medeni Kanunu’nun günün şartlarına uygun olarak değiştirilmesi projesiydi. Biliyorsunuz medeni kanun 1926’da Atatürk’ün reformları çerçevesinde kabul edilmiş ve Batı’ya açılan bir kapı, uygarlığa açılan bir kapı olarak Türk toplumunun yüz akı olmuştur. Çünkü ilk defa kadın-erkek eşitliğini medeni kanunla elde ettik.


Ama aradan geçen 100 yıl içerisinde Avrupa’da, ailede kadın-erkek eşitliği konusunda ciddi gelişmeler olmuştu. Türkiye’de de bu gelişmelerin olması gerekiyordu. Çünkü medeni kanunumuzda aile bütünlüğünü sağlamak için ailenin reisi koca olarak görünüyor, kadın da ikincil konumda yer almış oluyordu.


Kadınvizyon: Aile reisinin koca olarak gözükmesi, kadının ekonomik bağımlılığının da göstergesi değil mi?


Prof. Dr. Aysel Çelikel: Zaten kadın, ev kadını modeli olarak tanımlanmıştır, dışarıda çalışması bile kocanın iznine tabi bir durumdaydı. Bunun ortadan kaldırılması ve insan haklarına uygun biçimde ailede eşitliğin getirilmesi gerekirdi. Bu taslağı ilk defa ben hazırladım. Bunu Kadın Sorunları Araştırma Merkezi bünyesinde yaptık. Bütün sivil toplum kadın kuruluşları destek verdi. 100 binin üzerinde kadın imzası topladık değiştirilmesi için. Bunu Adalet Bakanlığı’na, Büyük Millet Meclisi’ne vererek medeni kanunumuzun aile hukuku kısmındaki değişiklikleri yapmak istedik.


Kanunda yapmak istediğimiz en önemli değişikliklerden biri de, ekonomik alandaydı. Çünkü kadının el emeğinin ekonomik değeri yoktu, bugün de yok. Ama hiç olmazsa bir ölüm ya da boşanma halinde, evlilik süresince edinilen mallar üzerinde kadınların eşit pay almasını önermiştik. Maalesef bu, ‘2002 Medeni Kanunu‘nun kabul edildiği Ocak 2002‘ den sonra edinilen mallar için kabul edildi. Eski evlilerin edindiği mallar için kabul edilmedi.Yani eski evlililer yine mal ayrılığına tabiler.


Kadınvizyon: Mal ayrımı nasıl etkiledi kadınları?


Prof. Dr. Aysel Çelikel: Biraz evvel dedim ki “ev kadınımodeli var. Ev kadını modeli olunca, kadınlar çalışsalar dahi evi yöneten koca; alışverişi yapan koca; gayrimenkul gibi, beyaz eşya gibi, koltuk kanepe gibi eşyaları alan da koca olduğu için, faturalar tapular hep kocaların üstüne. Boşanma ve ölüm halindeyse, mal ayrılığı sistemi yürürlükte olduğu için, herkes üzerinde hangi mal varsa onu alıp gitti aileden.


Kadınlar bundan çok zarar gördüler, yoksul düştüler, çocuklarıyla muhtaç oldular. Biz bunu kaldırmak için eşitlik istemiştik ama bunu maalesef mecliste kabul ettiremedik. Medeni kanunun kalbi buradaydı. Biliyorsunuz herşeyin kökeninde ekonomi var. Ailede de ekonomi var ama kadınlar yine ekonomik olarak zayıf durumdalar.


Beni heyecanlandıran proje buydu. ıkinci bir heyecanlandıran proje Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurmamızdır. Burada bizi bugünlere getiren ve Türk toplumunu hiç yoktan var eden Atatürk devrimlerinin yavaş yavaş elimizden kaydığı endişesiyle bir grup aydın insan toplandı.


Çok büyük bir destek vardı, ilgi vardı ve bu bir kadro hareketiydi desem doğrudur, çünkü dört tane kadın profesör herşeyin başını çektiler. Bunlar; bizi ilk toplayan Aysel Ekşi, Türkan Saylan, Necla Arat ve ben Aysel Çelikel olarak derneği kökleştirdik. Başka arkadaşlarımız da vardı tabii ama öğretim üyeleri olarak bizler vardık. Atatürk devrimleri ile elde edilmiş hakların korunması, geliştirilmesi ve laikliğin korunmasıydı düşünce. Bunun korunması için de çağdaş bir toplumun yaratılması gerekiyordu.


Kadınvizyon: Peki çağdaş toplumu yaratmak için…?


Prof. Dr. Aysel Çelikel: Çağdaş toplum çağdaş eğitimle kurulabilir. ışte çağdaş eğitim için de, Türkiye’de fırsat eşitliğinden yararlanamayan, okula gidemeyen kız çocuklarına eğitim verme projesini devreye koyduk. Ama bunu hemen devreye koyamadık çünkü bu bir ekonomik olaydı ve sponsor bulmamız gerekliydi. Biz alan çalışmalarını yaptık; projelerin yürütülmesi, sorumluluğu, devlete karşı mali ve idari sorumluluğunu Çağdaş Yaşam üstlendi. Kişi ve kuruluşlar sponsor oldular.


Ama bu biraz zaman isteyen bir olaydı. Sevgili Türkan Saylan arkadaşımız bunu tek başına başardı desem doğru. Çünkü ben onun esas bu işleri başardığı sıralarda, 1994-95’ten sonra derneğin yönetiminden ayrılmıştım, başka işler daha ön plana geçmişti. O ağırlıklı olarak bu işle uğraşıyordu ve bunu başardı. Derneği bugünlere saygın, güvenilir bir dernek olarak taşıdı. Bunun onuru hepimize ait ama tabii en çok ona ait.


Bu röportajın devamını  Prof Dr. Aysel Çelikel: Güneş Balçıkla Sıvanmaz! -3 başlığı altında okuyabilirsiniz.