Deterjan Alanında Tek Kadın Patron ; Sevda Arıkan

Uzay Kimya’nın sahibi Sevda Arıkan, küçücük bir atölyede başlattığı işini bugün en üst düzeye kadar taşımış. ışinde “Zaman yönetimi”ni en iyi hayata geçirenlerden biri. Zamanı çok iyi kullandığı için de, ailesi ile doyurucu bir iletişimi var. ışine gömülüp, hayattan da kopuk yaşayan bir patron değil. Ailesiyle gidip okyanusların altında görsel safari yapacak kadar özel hayatını da dolu dolu yaşıyor. Arıkan, aynı zamanda bu yıl, çalışanlarının da önerisiyle “en iyi kadın işveren” seçildi. Sabun ve deterjan alanında, Türkiye’nin tek kadın patronu olan Arıkan, Kadinvizyon’la, evinin mutfağında deterjan formülleri denediği, genç bir kimya mühendisi olduğu zamanlardan, otomasyona dayalı üretimi gerçekleştirdiği bugünlere kadar her şeyi paylaştı.

KadınVizyon : Siz nerede doğdunuz Sevda Hanım. Belki özgeçmiş türünde olacak ama kısaca bunlardan söz eder misiniz?
Sevda Arıkan : Samsun’da doğdum. Memur çocuğuyum. Anadolu’da çok dolaştım.. 3 kardeşiz. Lise ve üniversite eğitimi için ıstanbul’a geldik. Karadeniz kökenliyiz. Babamın memuriyeti sırasında küçük kasabalarda dolaştık. Lise dönemine gelince babam emekliliğini istedim ve ıstanbul’a geldik. ılk ve ortaokulu dönemini Anadolu’da dolaştık. Sınıf birincisi değildim ama fen dersleri ağırlıklı idim. Fen’i severdim. Matematikten hoşlanıyorum. Zaten hayata matematiksel bakınca hayatın kolaylaştığını düşünüyorum. ıki kere ikinin dört ettiğini kabullenmek lazım. Yoruma açtığınız zaman olayları çok yoruluyorsunuz

KadınVizyon : Baba mı baskındı ailede, anne mi?
Sevda Arıkan : Babam okumayı çok seven ve bize yol gösteren biriydi. O çağ için çok yenilikçi biriydi. Ancak ben eğitimin kızlar için yasaklandığı bölgelerde hiç yaşamadım. Babam Atatürkçü bir jenerasyondu. Okumaktan çok hoşlanan biriydi babam. Halen çok okur. Anne sanat enstitüsü mezunu. şapkalar çiçekler yapan sanatçı ruhlu bir kadın. Sonuç olarak aydın insanlarda ve benim okumama her zaman destek oldular.

KadınVizyon : Evlilik olayınız nasıl yaşandı?
Sevda Arıkan : Deva’ya işletme şefi olarak girdikten bir sene sonra eşimle tanışıp nişanlanmıştık. O da Amerika’ya Master yapmak için gitmişti. Ben de eşimin yanına gittim. Orada dil öğrendim. Daha sonra evlendik ve ıstanbul’a birlikte döndük. Bir sen ara vermiş oldum. Ve eşimle döndük. Türkiye’de ’68, ‘69’larda Türkiye’de bir kağıt peçete bile üretilmiyordu. Amerika o zamanlar bir hayal dünyasıydı. Beyin göçü derlerdi hatta. Ben bir sene bile ülkemi çok özlemiştim.

KadınVizyon : Siz 68 kuşağısınız. 68 ruhu da var mı?
Sevda Arıkan : O bütün işlerimde var. Benim birinci hedefim Türk mühendisini n bir çok şey yapabileceğini kanıtlamak. Türk halkının diğer haklar kadar kıvrak bir zekaya sahip olduğunu ispatlamak istiyoruz. Değil geri kalmış ülkeler. En ileri ülkelere otomobil video ve TVler ihraç ediyoruz Türk mühendisliği, Türk teknolojisi ve Türk zekasıyla… Dolayısıyla bir temizlik maddeleri konusunda neden Türkiye’de bir marka olmasın. Neden onunla yarışmayalım. Benim amacım Türk mühendisliğinin başarısın ispatlamak açıkçası.

KadınVizyon : Üniversiteden sonra iş serüveniniz nasıl başladı.
Sevda Arıkan : Ben Nişantaşı kız Lisesinden sonra kimya yüksek mühendisliğini 63’te girdim. 68 yılında mezun oldum. O zamanlar deterjan çok yeniydi. Benzin istasyonlarında fıçılarda sıvı deterjanlar yapılıyordu. Daha yeni çamaşır deterjanlarına alışırken Deva Holding’in, EvSevda Arıkan : Ma (Ev ıhtiyaç Maddeleri) bölümünde işletme şefi olarak işe başladım. Orada sırayla “çiti”, “bacım” toz deterjanlarını, Boğaziçi kolonyalarını A’dan, Z’ye ambalajından formülasyonuna kadar planladım. O zamana kadar kolonya siparişleri cam şişelerle gidiyordu. ılk PVC şeffaf şişe konseptini ilk ben başlattım. 16 seneyi geçen bir süre içinde yeni ürünleri devreye soktum. ışletme şefi olarak girdim. Ufacık bir apartman dairesinde ufak bir apartman dairesinde idi. Oradan sonra işletme büyüdü, Bayrampaşa ve Kağıthane’de de yeni bölümler açıldı.

KadınVizyon : Sonra Deva’da neler oldu?
Sevda Arıkan : ışler büyüdü. 4 mühendis daha iş alındı. Çalışan sayısı 200’e çıktı. Büyüme sürecinde de bütün kadroyu da ben kurdum. Hiç tecrübem yokken girdiğim firmayı süreç içinde büyüttüm. O zaman okullarda da deterjan bir sayfa olarak okutulurdu. şimdi ise internette düğmeye basın bütün bilgiler önünüze dökülüyor. Neyse sonuç olarak Deva’da teknik genel müdür muavinliğine kadar yükseldim.

KadınVizyon : ış hayatında kadın olmanın dezavantajı nedir sizce?
Sevda Arıkan : şöyle bir şey var. Bir erkeğin hatası kabulleniliyor. Kadın hata yapınca da “ışte kadın değil mi?” deniyor. O yüzden hep daha çok çalışmamız gerekiyor. Daha çok çalışıp daha az hata yapınca da önünüz açılıyor. Yani öyle bir döngü var. Yani bir erkek kadar çalışırsanız geride kalma durumunuz olabiliyor. Orada bir eşitlik yok tabii.

KadınVizyon : 16 yıl Deva’da çalıştıktan sonra ne yaptınız.
Sevda Arıkan : Ardından Başar Kimya’ya girdim. Orada da teknik müdürdüm. Bizim üniversitelerde yaz stajlarımız vardı. Dolayısıyla üniversiteden itibaren sigortalanırız biz. Dolayısıyla bunlar da sayılınca benim erkenden emekliliğim geldi. 20 yılı işte doldurmuştum zaten. Ve emekli olup ayrıldım.

Ama 20 yıllık bir birikimim vardı. Önce hobi gibi acaba ne yapabilirimi planladım. Deterjan kozmetik sektöründen geldiğim için yine orada olmak zorundayım. Çünkü insan işinde uzmanlaşıyor. O sektördeki rekabeti de biliyorum. Ne yapabilirim derken Türkiye’de tüketicinin neye ihtiyacı olduğunu da araştırdım. Ve ilk bulaşık makinesi deterjanını, ilk mobilya cilasını, ilk çamaşır beyazlatıcısını, ilk halı şampuanını Uzay ve Giz markasıyla hep ben ürettim.

KadınVizyon : O zamanlar bulaşık makinesi de çok yoktu?
Sevda Arıkan : Evet o zaman hem deterjanda yabancı markalar yoktu piyasada. Türkiye’de bulaşık makinesi de üretilmiyordu. Ve gelince de, tek tük ithal ediliyordu.. Yani bulaşık deterjanını da ilk üreten benim Türkiye’de.

KadınVizyon : Peki yine özel yaşamanıza dönmek istiyorum. ıki kızım oldu demiştiniz. Siz aynı zamanda nasıl bir anne idiniz.
Sevda Arıkan : Gündüz bakıcılar vardı. Sabah gelip akşam giden bakıcılar vardı. Ben gelirken o giderdi. Çocuklar ortaokul çağına gelen kadar vardı bakıcı.. Onların koleje hazırlıkları, üniversite hazırlıklarında da bizzat ben çalıştırdım onları.

Bazı annelerden duyuyorum. Ben çocuğumu kendim büyütmek istiyorum, en güzel çağlarında onlarla birlikte olmak istiyorum diyorlar. Ben bütün gün anne-çocuk birlikte olursa çok da sağlıklı olacağına inanmıyorum. Çünkü bir süre sonra o zamanı çok da öyle sağlıklı kullanamayabiliyorsunuz.

Bir gün ben çocuklarımla ilginç bir şey yaşadım. Onu aktarmak istiyorum. Kızım bana “Anne biz okuldan gelince seni evde görmek istiyorum demişti. Ben de onlara şöyle dedim. ‘Hadi şimdi anneleri çalışmayan arkadaşlarınızın evini tek tek arayalım, bakalım hangisi evde?’ Gerçekten de o gün tek tek arkadaşlarına telefon ettik. Çoğu evde yoktu! Çünkü öğleden sonra hepsi gezmeye gidiyordu, çocuklar gene boş eve giriyordu. Ondan sonra sustular.

Daha sonra onları yuvaya verdim. Orada da çalışmayan kadın olgusuyla karşılaştılar. Yine bana sorular, ‘Anne arkadaşısın annesi çalışmıyor, sen niye evde değilsin?’ O zaman da eşim çocukları karşısına aldı ve şöyle dedi; ‘Bakın çocuklar, bir insan nasıl mutlu oluyorsa öyle yaşaması lazım. Anneniz bu şekilde mutlu ise onun tercihine saygı duymamız lazım. Hem sizin hiçbir şeyiniz eksik değil ki.’ Eşim onlara sorular da sormuştu o zaman. ‘Siz parktan, gezmeden eksik kalıyor musunuz? Eksiğiniz var mı?’ diye. Çocuklar da hayır demişti. Eşim onlara o gün şöyle demişti: Siz de ileriki yaşlarda göreceksiniz, insan nasıl mutluysa o yaşam biçimi içinde olmalı. Ondan sonra olay kapandı. şimdi ikisi de çalışıyor ve işleri çok yoğun! Sohbet ederken şimdi onlar bana akıl veriyorlar.

KadınVizyon : Peki çocuk kariyeri engeller diyenler var, onlara ne diyorsunuz.
Sevda Arıkan : Buna elbette katılmıyorum, üstelik çalışan kadın olsun ya da olmasın evliliğin oturması için de çocuğun gerekli olduğuna inanıyorum. Ev, iş, eş, çocuk, annelik, ev kadınlığı.. aslında çalışan ve anne olan kadının bir sürü kimliği oluyor. Bana göre insanların bütün bu kimliklerin hepsine ihtiyacı var. Bir kadınını anneliği yaşamasına ihtiyacı var. Ama tek başına annelik değil şimdi o zaman da beni tatmin etmiyordu. Bana göre bir kadın bir evliliğe karar vermişse iyi bir eş olmak durumunda.. ev kadınlığının da hoş yönleri var. Güzel bir pasta yapmak ya da bir yemek pişirmek.. Gezmek, yani bir sevgili olarak eşinizle gezmek de hoş bir şey. Dolayısıyla ben yaşamımda bütün bu kimliklerin dengesini kurmaya çalıştım. Yani ben bütün hayatımın en büyük gayesi iş, işimde en yüksek noktaya geleceğim diye hayatımı ona odaklamadım. Pastayı bölünüp, dilimlerinin eşit şekilde dağıtılması aslında bu.

KadınVizyon : Peki çocuklarla arkadaş gibi miydiniz?
Sevda Arıkan : Kesinlikle öyleydik. Aynı zamanda biz ailecek hayatı çok iyi paylaşıyorduk. Örneğin çocuklar 5 yaşındaydı ve biz o zamanlarda ailecek kayak yapmaya giderdik. Mesela çocuklar 40 günlükken biz tatile giderken. Arabanın arkasında hep iki pusetimiz vardı! Kayaktı , tenisti, yüzmeydi, dalmaydı… Bütün bunları hep birlikte paylaştık. Çocuklar şimdi geçmiş yılları hatırlayınca hep gülerek söylerler. ıyi ki hep sizinle takılmışız diye. Çünkü üniversiteye başladıklarında, yok anne biz ayrı program yapmak istiyoruz demeye başlamışlardı. şimdi geçmişe dair o kadar güzel hatıralar olunca çok keyif alıyorlar, en doğrusunu yapmışız derler.

Bir örnek daha vermek istiyorum. Biz takvimdeki uzun tatil günlerini çok verimli bir şekilde geçirirdik. Takvimin ileriki sayfalarına bakar ve bazı bayramlarda uzun tatilleri biz aylar öncesinden planlardık O üç veya 5 gün neyse nasıl değerlendireceğimizi mutlaka belirlerdik.

KadınVizyon : O zaman çok yer dolaştınız..
Sevda Arıkan : evet, zaten her zaman değişik yerleri görmekten keyif alırdık. Hala da öyleyiz. Mesela şu an görmediğimiz çok az yer var. Bütün Türkiye’yi karış karış dolaştık. Sonra tatillerimiz yurt dışında yapmaya başladık. Sanırım şu anda yurt dışında da görmediğimiz sadece Avusturalya var.

KadınVizyon : Bütün bunlar için çok iyi planlaması gerekiyor, bunu nasıl başardınız?
Sevda Arıkan : Bu çok önemli. Zamanı hiç boşa harcamam. Onu o kadar kullanırım ki, aileme, hobilerime zaman ayırabilirim o yüzden. Örneğin, çocuklarım ilkokul ve ortaokul çağında iken ben iş hayatımdan zaman ayırıp onları resim kurslarına, balelere taşırdım. Mesela bir örnek vermek istiyorum. Ben yolda geçen zamanı bile dilim dilim harcarım! Örneğin çocuklar çok küçükken onlarla tatile giderdik demiştim ya. Başka bir aile çocukların mamasın hazırlamak için arabayı park eder mesela. Ben biz hareket halindeyken mama hazırlayıp çocuğu doyururdum. ışte zamanı kullanmak burada. Araba dursun, bir saat mama hazırla, o zaman vakit boşuna gitmiş oluyor. Biz o kazandığımız zamanla bir tatil beldesini daha görme fırsatı bulurduk.

KadınVizyon : Sevda Hanım, dünyadaki bir çok yeri gördük demiştiniz. Sanırım zaman bu kadar iyi kullanılınca insan ülke ülke seyahat de edebiliyor. Sanırım bu sizin iş başarınızı da hep olumlu etkiledi.
Sevda Arıkan : Bir kere vizyon olarak değişik insanlar, değişik kültürler ve değişik coğrafyalar görmek insanı çok olumlu etkiliyor. Dünyanın sadece Türkiye, Paris, Londra olmadığını fark ediyorsunuz. Bir de prensip olarak biz bir gittiğimiz yere bir daha gitmeyiz. Çünkü o kadar gezilecek yer var ki. Örneğin biz Kanarya Adaları’na 20 sene evvel gittik. O zaman daha adı bile geçmiyordu. Yani herkesten önce olmak ve farklı bir yerler görmek.

KadınVizyon : Peki Uzay Kimya’nın serüveni nasıl başladı?

Sevda Arıkan : Ben evin mutfağında başladım bu ürünleri çalışmaya. Çünkü laboratuvarım yoktu. Mutfak da mini bir laboratuvardır aslında ışte orada yeni ürünleri hobi olarak üretmeye başladım. Sonra numune olarak eşe dosta dağıtmaya başladım. Sonra yarı otomatik makinalar alarak Güngören’de 60 metrekare bir bina kiraladık. Güngören’de zaman içinde belli bir hacime geldik. Bir kat daha kiraladık. Sokağın karşısındaki bir depoyu kiraladık. O sırada bir Hadımköy’de “Alimünyumcular Kooperatifi” inşaatı başlamıştı. Orada 2.500 metrekarelik bir yere girdim. Ve o inşaat biter bitmez taşındık. ınşaat sürerken ben, yurtdışından otomatik makinelerimi ısmarlamıştım. Oraya ilk taşınan firmalardan biriydik. Biz yarı otomasyona geçtik 8 yıl önce. şimdi fabrikaya hammaddemiz çuvalla geliyor. Ürün koli olarak çıkıyor.

KadınVizyon : Fabrikanızda, 8 yıldır A’dan, Z’ye her şey otomatik mi?
Sevda Arıkan : Elbette. şu da var. Burada yatırım yapan firmalar da sayılı. Bizim ciddi rakiplerimiz olan firmaların çoğunun yatırımları bizim kadar bile yok. Sağa sola fason yaptırarak çalışıyorlar.

KadınVizyon : Ama reklamlarda hep başka firmalar daha çok öne çıkıyor. Deterjan deyince hep aynı isimler önde. Neden böyle.
Sevda Arıkan : Ben ürün bazında yeniliklerle uğraşıyorum daha çok. Herkesin ürettiği çamaşır deterjanı , sıvı deterjan, çamaşır suyuna girmedim ben. Çünkü fazla bir rakip olmasın istedim. Hala da bizim ürünlerin bire bir hepsini üreten yerli bir firma yok. Yani yabancı firmalar var o da fazla değil. Üç firma var karşımızda. O firmalar da uluslararası firmalar. Yani mobilya cilası üreten yerli bir firma yok Bulaşık makinesi deterjanı üreten yerli bir firma yok. Mesela bizim bulaşık makinesi jel deterjanımızı Türkiye’de hala hem ilk hem de tek üreten firmayız Bu ürün bazında piyasada bir rakibimiz var ama o da ithal ediliyor.

KadınVizyon : Her şeyiniz yerli mi? Hammadde?
Sevda Arıkan : Her şey yerli. Hammaddelerin bir kısmı ithal tabii ki. Ama formülasyonlar bizden. Mobilya spreyi mesela dışardan geliyor, ama biz burada üretiyoruz.

Ben şuna inanıyorum. Türkiye’de üretilen herhangi bir şeyi almak Türkiye’ye yapılan en iyi yardım. Çünkü ekonominin kalkınmasının tek yolu üretimden geçiyor. Nasıl üretim? Burada üretip, burada tüketeceksin. Yan sanayiinden tutun, işçisine kadar her şey Türkiye’de olunca KDV’si, vergisi de burada kalıyor.

Halbuki hazır bir malın ülkemize gelip de satılmasının çok minimum katkısı var Türkiye’ye. Ben Amerika’da yaşadım, kuzenim Japonya’da 8 sene yaşadı. Oradaki konseptleri çok iyi biliyorum. En gelişmiş ülke de, fiyatı pahalı bile olsa yerli ürünü alıyorlar. Örneğin Japonlar dışardan üretilip de 1 lira olan bir ürünü almaz. Fiyatı 2 lira da olsa yerli ürünü satın alır. ıki misli parayı veriyor yani.

Çünkü ona verdiği paranın bir şekilde kendisine geri geleceğini biliyor. Çünkü o para altyapıya gidiyor, hastane yapılıyor, okul yapılıyor. 36 sene önce ben Amerika’da yaşadığımda kadınların bir alışveriş merkezinde malın etiketine bakıp, ‘Yine mi Japon deyip, rafa bıraktıklarını anımsıyorum. Amerikan malı istiyor Amerikalı. Bizde de maalesef biz yabancı markalardan yüzde 30 daha ucuzuna satmamıza rağmen, insanlar ‘yabancı ise iyidir’ mantığıyla gidip onu alabiliyor.

KadınVizyon : Peki halkla ilişkiler’i nasıl yapıyorsunuz.
Sevda Arıkan : Biz ağırlıklı olarak zincir mağazalardayız. Çünkü zincir mağazaların rafları bizim için en iyi tanıtım. Carreforu, Metro, Tansaş gibi mağazaların raflarında “Giz” ve “Uzay” markalarıyla bizim ürünler var. Sadece Migros ve şok’a bulaşık deterjanını “Private Label” olarak yapıyoruz. Biz ızmir Fuarı gibi büyük fuarlarda çeşitli anketler yaptık. Bir sürü soru sorduktan tanınmışlığımızın yüzde 50’den fazla olduğun gördük. ıkincisi ‘Kullandığnız bir ürünü ne ile değiştirirsiniz diye sorduk. Çoğunluk ‘denerim, beğenirsem alırım’ diyor. Biz en çok numune ile yakaladık markalaşmayı.

KadınVizyon : Bu uygulamayı biraz daha ayrıntılı anlatabilir misiniz?
Sevda Arıkan : Örneğin Carreforur’a giren müşterilerimize dağıtıyoruz. Veya bir ürünümüzü alana başka bir ürünümüzün numunesini veriyoruz.

KadınVizyon : Ağır rekabet koşullarında neler yapıyorsunuz.
Sevda Arıkan : Öncelikle şunu söylemek isterim. Bizim ürünlerimizin beğenilmeme durumu hiç olmadı şimdiye kadar. Bizim müşterimiz vefalıdır gerçekten. Ama tabii ki rekabet çok yoğun. ıki senedir fiyatlar değişmedi. Bizim gibi markaları yok etmek için uğraşıyorlar! Onlar dayanır. Üç sene de zarar eder Türkiye’deki potansiyeli kaybetmemek için.

KadınVizyon : Sizin gibi markaları yok etmek için ne yapıyorlar peki?
Sevda Arıkan : Basit bir örnek vermek isterim. Bulaşık makinalarında biz bunu çok evvel yaşadık. Diyelim ki kadın servis çağırıyor makinesi bozulunca. Servis geldiğinde tamirci, “Hangi deterjanı kullanıyorsun, deterjan yüzünden bozulmuştur, şu markayı kullanın” diyor. Yani şu markayı kullanırsan makinen bozulmaz diye tamir servisleri ayarlanmış vaziyette! Ve biz piyasada yüzde 30 ucuzuz. Aynı hammaddelerle üretiyoruz.

KadınVizyon : Kaç kalem ürününüz var.
Sevda Arıkan : 20’ye yakın ürünümüz var. Toz olarak çamaşır makinesi deterjanı üretmiyoruz sadece. O alanda çok marka var, onun ayrı bir yatırımı var, oraya girmek istemedik. Biz “niş” denen az satan, herkesin yapmadığı, daha uzmanlık isteyen ürünlerle çalışmıyoruz. Mesela bir leke çıkarıcı, bir mobilya cilası, bir halı şampuanı..

KadınVizyon : Yurt dışındaki konseptleri izliyor musunuz
Sevda Arıkan : Dünyada çıkan her şeyi izliyoruz Bizim dünyada kimya sektöründe çok iyi kontaklarımız var. Bu firmalar bize en son çıkan ürünlerini bize hemen yolluyor. Hemen numuneler geliyor, hemen onları çalışıyoruz, geliştiriyoruz. Yani dünyaya açığız Bir de artık internet diye bir olay var. O kanala da çalışmalar yapıyoruz. Bu hammadde çalışmalarında asıl zeka devreye giriyor. O çalışmalarda bir çok formülasyonlarımız oluyor. Bu biraz yemek pişirmek gibi. Biraz tuz, biraz biber gibi. Gurmelik gibi bir olay bu. Hammadde üreticileri standart formüller veriyor. Herkes sanıyor ki bu ürünü yaptın mı ürün çıkar. Değil. Ondan sonrası artık sizin becerinize kalmış. Çok uzun testler yapıyoruz. Biz iki günde ürün çıkarmıyoruz. Bir sene bulunuyor bir ürün. Biz “pardon şurası eksik, diye hiç bin ürünümüzü geri almadık.

KadınVizyon : Hangi derneklere üyesiniz
Sevda Arıkan : Bir kere Rotaryenim. Fındıklı Rotary Klübü’ndeyim. Orada da oldukça güzel şeyler yaptık. Okuma yazma kursları, yoksullukla savaş gibi.. Bilgisayar laboratuvarı açtık. Ayrıca Kemer Country Golf Klübü’ne üyeyim. Sanayii Odası Sabun Deterjan, kozmetik grubunun meslek komitesindeyim.

KadınVizyon : Deterjan sektöründe kaç kadın patron var?
Sevda Arıkan : Bizim sabun deterjanda kendi şirketi olan tek kadın benim.

KadınVizyon : Peki siz bir ödül almıştınız, ondan söz edebilir misiniz?
Sevda Arıkan : Ödüllerim başka alanlarda da var.. Geçen yıl da çalışanlarım başvurmuşlar ve beni önermişler. Bu yıl dünya Gazetesi’nin düzenlediği bir yarışmada beni “En ıyi işveren Kadın” kategorisinde birinci seçildim.

KadınVizyon : Sizi hangi özelliklerinizle o yarışma için önermişler.
Sevda Arıkan : Bizim çok diyaloğumuz var. ış hayatında ben ekip ruhu ile çalışma tarzını benimsiyorum Biz her konuda ekip ruhu ile çalışıyoruz. Öneri toplantılarımız var. Herkesin söz hakkı var şirkette. Önerisin herkes çok rahatlıkla verir. Ve iyi önerileri de ödüllendiririz.

Çünkü artık şu açık. ılerleme tek bir beyinle olmuyor. Her beyinin bir katkısı var. Memur olur, işçi olur, bekçi olur, müdür olur. Sonuç olarak bu ürün şu hale geliyorsa, o ürünü ilk olarak karıştıran, dolduran, kapağını kapatan, formülünü hazırlayan, sevk eden şoföre kadar bunu bilincinde ve bu işi hissetmesi lazım.

Dolayısıyla toplam kalite bilinci ve takım çalışması bizde çok ciddi şekilde mevcuttur. ınsanlar işin içinde kendisini hissederse, kendi katkısının ne kadar önemli olduğunu farkederse, o işi o kadar kaliteli yapıyorlar. O yüzden bizim sitemimiz çok demokratiktir, benim odamın kapısı her zaman herkese açıktır. Herkes tak girip, derdini anlatabilir. . O nedenle beni çalışanlarıyla en iyi iletişim kuran patron olarak önermişler. .

Uzay Kimya Sanayii ve Ticaret A.ş.’nin patronu olarak yılın en başarıları iş kadınları kategorisinde en iyi işveren seçilmiş.

KadınVizyon : Peki bir iki hobinizden söz edebilir misiniz?
Sevda Arıkan : Çok fazla hobim var. Bunlardan biri de denizin altını, o muhteşem dünyayı izlemek Denizin o gizemli yanlarını seyretmeyi çok seviyorum. Bunu ailece çok yaptık. Eşimle de çok giderdik. Maldiv Adaları’ndan, Karaipler’e kadar dünyanın bir çok yerinde denizin altını seyrettik. Bu müthiş bir şey.

KadınVizyon : Son olarak bu sene eşinizi kaybettiğinizi ve bu konuda konuşmanın sizi üzdüğünü biliyoruz ama bir şeyler söylemek ister misiniz (KadınVizyon’un Notu : Sevgili okuyucular, Sevda Arıkan bu sorumuza yazılı olarak cevap vermeyi tercih etti. Sonuçta patron da olsa kadınlar duygularını hiç yitirmiyorlar gördüğünüz gibi)
Sevda Arıkan : Ne yazık ki dolu dolu ve mutlu yaşadığım 35 yıllık evlilik hayatımdan sonra bu sene sevgili eşimi akciğer kanserinden kaybettim. Hastalıkla mücadelemiz 2 yıl sürdü. Öyle çok moralli ve pozitif enerji ile yüklendik ki hep hastalığı yeneceğimize kendimizi inandırdık. Yaşamdan hiç ödün vermedik. ıki kemoterapi, iki tomografi arasına gene seyahat ve eğlenme programları koyduk. Karaiplerden, Bali’ye, Norveç Fiyordlardan kayak turlarına kadar hepsini yaptık.

Eşim Necati Arıkan’da son dakikasına kadar daima ülkesi için çalıştı. Uzun yıllar KOÇ HOLDıNG Planlama Başkanlığı yaptı. ıSO, ıKV, TUSıAD ve daha birçok dernek ve vakıfta aktif olarak görev aldı. Ve özellikle Avrupa Birliği konusunda uğraştı.

Kendisi herkese olumlu yaklaşan bilgi birikimini daima yeni nesile aktarmaya çalışan yapısı ile çok geniş bir dost çevresine sahipti. Bu konuda çocuklarına ve bana çok güzel bir miras bıraktı.

Bu sene Rotary Klup Başkanı idi. Ama maalesef dönemini tamamlayamadı. Bizler ailesi olarak hiçbir dönem projesini yarım bırakmadık. Hepsini tamamlamış olarak 22 Haziran Salı günü yeni dönem başkanına devrediyoruz.

Bundan sonra da sevgisi ve özlemi daima içimizde olarak onun gösterdiği gibi, dürüst, çalışkan ve insan sevgisi ile dolu olarak hayatımıza devam edecek ve ülkemiz için elimizden geleni yapmağa çalışacağız.