Doç.Dr. Ali Ergür; ‘Toplumbilimcilere Gereken Önem Verilsin’

Son günlerde yeniden artış eğilimi gösteren ve toplumda infiallere neden olan, özellikle küçük yaşlardaki bireyler tarafından soğukkanlı bir biçimde işlenen cinayetleri sosyolojik açıdan değerlendirmek istedik. Bu amaçla kapısını çaldığımız Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nden çok değerli öğretim üyesi sayın Doç. Dr. Ali Ergur’dan önemli bilgiler aldık. Geleceğe de önemli referans oluşturacağına inandığımız bu söyleşiyi dikkatle okuyacağınızı düşünüyoruz.


 



Teknolojinin kendisini suçlamak ya da teknolojide suçu aramak gibi yanlış bir eğilim var. Teknoloji, tamamen nötr bir şey değil. Sonuçta teknoloji, onu nasıl kullandığınızla ilgili.


 


Bu şekilde sadece extrem şiddet, cinayet olaylarına değil, aynı zamanda gençler arasında birbirlerinin çıplak fotoğraflarını çekerek şantaj yapma ve ya şiddet içeren bir takım eylemlere de rastlıyoruz. Bu olayları tek başına teknolojiye bağlayarak bir çıkış noktası bulmak mümkün değil.


 


Bu, dünyamızın neo-liberal politikalara göre yeniden şekillenmesiyle ciddi toplumsal ve ahlaki sonuçları beraberinde getiriyor. Bireyi, bütün dünyaya karşı savaş vermek zorunda olan, zor bir dünyada var olmaya zorlayan bir anlayış biçimi neo-liberalizm.


 


ınsan dayanışmasına dayalı biçimler değil, insanların teekil bir şekilde kurtuluşunu zorlayan bir sistem. Neo-liberal akımlar, son 30 yıl içerisinde tüm dünya toplumlarının üzeerine basıyor. Bunun neticesinde, aidiyeet duygusu taşıyan kavramlar gibi bildiğimiz bütün referanslar çözülmeye başladı. ınsanlar daha güvensiz bir hale gelmye başladı.


 


Açıklamak, insanın temel ihtiyaçlarındandır. Kendi varlığı üzerinee düşünen insan bu varlığın, evrenin açıklanmasını arzular. ıçinde yaşadığımız dünyanın, bu kadar rekabetçi bir hale gelmesine rağmen hem siyasi, hem de birylerin kişisel parkurları açısından büyük bir belirsizlik hakim.


 


Bugünün gençleri dünyayı açıklayamıyorlar. Bu, büyük bir anlam boşluğu yaratıyor. Bunun ekonomik açılımı insanın üretimi kendisiyle özdeşleştirememesidir.


 


Bugün, işimiz var, yarın olacak mı. Emin değiliz. ınsanlar, kendilerini şu anda tüketimle daha çok özdeşleştirmek istiyor. Diğer yandan, bugünün gençleri(17, 18 yaş) geçmiştekilere nazaran çok daha fazla şeyi erkenden yaşıyorlar. Çok büyük savrulmalar, acılar, mutluluklar yaşadıkları görülüyor.


 


Dünyamız, çok hızlı değişiyor. Bildiğimiz, ahlak normları gibi referanslar ortadan kalkıyor. O zaman siz kendinizin yegane ahlak bekçisi oluyorsunuz. Bu da sizin hazcılığınızla, tükenmişliğinizle daha da ilişkilendiriliyor. Yegane ölçü tüketmek. Bu tüketim süreci maddelerden ibaret değil. ılişkilerin, değerlerin  tüketimini de içriyor. Günümüzün insanı bu ruh haletiyle yaşıyor. Gençler, bundan en çok etkilenen kitleyi oluşturuyor.


 


TÜBıTAK ile beraber yürüttüğümüz bir araştırmada, çok ilginç bir şekilde Tarlabaşı, Gazi Mahallesi gibi çevre bölgelerdeki gençlerin dünyaya çok ciddi açıldıklarını ve dünyadan etkilendiklerini tespit ettik.


 


Mahalle arkadaşlıklarının kalmaması; spor, yeşil alan gibi olanakların yok denecek kadar azalması nedeniyle gençlerin, kendilerine farklı bir dünya kurmaya çalıştıkları görülüyor. Bu da, birbirlerinin çıplak fotoğraflarını çekerek internet ortamına taşımak gibi bir takım fiillerle kendilerini ifade ederek ortaya çıkıyor.


 


Sanal dünya, sizin için daha sahici, kendiniz olmanıza izin veren bir yer ise sizin için önemli olan sanal dünyada yer almak oluyor. Ucu cinayetlere varan olaylar yalnızca sanal gerçeklikle çok fazla toplumsallaşmış olan bir zihniyetin ürünü. Dolaylı iletişimde çok ciddi bir sorun var. ınsanların, birbirlerine temas etmediği iletişimlerde neoliberal sistemin getirdikleriyle birleşince zaten tek baına olan birey, kendisinden başka her şeyi nesne olarak görmeye başlıyor.


 


Çocuk pornosu v.s. ile harmanlanmış bir birey tipi var. Bunun, her hangi bir toplumsal, ahlaki v.s. hiç bir kuralı yok. Öteki sizin için kedi olsun ve ya kitap gibi canlı olmayan bir şey olsun ve ya anneniz olsun. Hepsi, hor kullanılabilir bir meta haline geliyor.


 


Böyle bir uç olayla karşılaşıp bizatihi teknolojinin kendisini suçlamayı doğru bulmuyorum. O teknolojiyi hangi sosyal ortamda kullandığınıza göre tespit etmek lazım. Bu dünyada eşitsizlik varsa, insanların birbirinden uzaklaşması varsa teknoloji bunu büyütecektir. O, sadece bunu büyütür. şiddetin, adaletsizliğin olduğu bir yerde şiddet, meşrulaştırılmasını da beraberinde getirebiliyor. Tüm bunların üzerine konulan internet bu adaletsizliği çogaltıyor.


 


şiddet, internet olsun ve ya olmasın var. Bunun kaynağı teknoloji değil. Orada çok doğru bir teşhis yapmak lazım. Sosyal politikaların gözden geçirilmesi lazım.


 


Dünya, sıkıcı, çok güvensiz, çok depresif bir yer. O zaman bunun etkisi olacak: tüketime, sanal etkileşime yöneliyoruz. Bu, bir çeşit oyuna dönüşmüş durumda. Teknoloji arttıkça oyunun boyutu da artıyor. Bir süre sonra insanları kırmak hakaret etmek o kadar vahim gelmemeye başlıyor.


 


Bu sorunların çözümü manasında bir tavır görmüyorum. Meydana gelen olaylara karşı çok kolaycı bir yaklaşım sergilendiğini görüyorum. ıklim, çevre konularında da durum aynı! Artık, halının altına süpürülecek bir durum kalmadı. Sorunu başka yerlerde teşhis etmeye ve oralarda çözüme kavuşturmaya çalışıyoruz. Dünyamızın, sahip olduğu sorunları algılayacak bir yönetici kitlesi yetiştiremiyoruz. Hem teşhisleri doğru koyamıyoruz, hem de doğru teşhis koymak pek işimize gelmiyor. Kötü bir eğitim sistemi olmasının da sonuçları var. Bn bu nedenle pek de iyimser değilim.


 


Teşhislerin doğru konulabilmesi için toplumbilime önem verilmesi gerekiyor. DÜnyada da genel bir sosyal bilimleri küçümseme eğilimi var. Türkiye’de, sosyolojiyi gereksiz bir disiplin olarak görme eğilimi var. Ekonomik ve teknik alanlarda da toplumbilimsel verilere ihtiyaç vardır. Bunlar, Türkiye’de gereksiz görüldü. Alınan kararlarda yalnızca teknik ölçütlerde karar verildiği için bunun çok acısını çekiyoruz.


 


Çözümler, iyi eğitimde. Çok boyutlu, incelikli bir sosyolojik bir analiz gerekiyor. ınsanların, bilgi açlığı internet kanalı ile doyurulmaya çalışılıyor. ınternetten alınan bilgiler analitik ve daha eleştirel düşünme şeklinde okullarımızda verilebilseydi bugünkü tablo çok farklı olabilirdi.


 


Eğitim politikalarını kökten değiştirmek ve toplum bilimcilere kulak vermek gerekiyor.