Leyla Keser Berber, Bilinmeyenin Peşindeki Hukukçu – 2

Yazının ilk bölümü için Leyla Keser Berber, Bilinmeyenin Peşindeki Hukukçu – 1 başlığı altına bakınız.


 


Aslında ben Marmara Hukuk’ta okurken, diğer yandan Tıp Fakültesinde de derslere devam ediyordum. Ben hala hep iyi bir doktor ve özellikle iyi bir cerrah olacağıma inanırım. Tekrar sağlığını kendine armağan ettiğiniz bir insanın teşekkür etmesinden daha büyük bir mutluluk olabilir mi? Hukukta okuduğum zamanlar ileride zaten bütün çevrem hukukçularla dolu olacak, ama bir gün hastalanırsam bu doktor arkadaşlarım bana bakar diyerek daha bir sarılmıştım Tıp Fakültesi’ne.


 


Anatomi derslerini çok severdim. Geçen sene benim bu gizli aşkımı nereden öğrendilerse Kayserili suni iskelet üreticisi bir firmadan bana yeni imalatlarına dair bir e-mail geldi. Ama  bu maili alınca, gerçekten çok şaşırdım. O zamanlarda anatomi sınavlarına bile girerdim arada bir. Bilgimi ölçmek için. Hatta diğer öğrencilerden yüksek not aldığım da olmuştu. Bundan sonrasında doktor olur muyum bilmiyorum ama, her iki mesleği birleştiren nokta yani adli tıpta “doktora” yapacağım kesin.


 




Babam benim hukukçu, kız kardeşimin de doktor olmamızı çok istemişti.  Ben aslında o sıralar konservatuara girmeyi de düşünmüştüm. Ama babam beni ikna etti. Ben lisede çok başarılı bir öğrenci değildim. Daha çok haylazlık ve yaramazlık yapmayı tercih ederdim.  Hukuka başlarken babama, bu okulu dereceyle bitireceğim demiştim. O da “vaktinde bitir kimse senden fazlasını beklemiyor” diyerek bana olan inancını ortaya koymuştu. Bu beni biraz dürttü ve gerçekten de Fakülteyi 2.likle bitirdim.Babamın mezuniyet töreninde bundan haberi yoktu. Anons edildiğinde, yüzünde oluşan şaşkınlıkla karışık mutluluk ifadesini hala unutamam.


 


KadınVizyon : Peki neden akademisyenlik? Neden yargıç, savcı ya da avukat olmadınız?


 


Leyla Keser Berber :  Çok güzel bir sebebi var bu kararın. Buna Hukuk Fakültesindeki ilk gün karar verdim. ılk ders Medeni Hukuk dersiydi. O zamanlar hukuk fakültelerinde ve Marmara Hukuk fakültesinde bir gelenek vardı. ılk derse Hocalar akademik kıyafet (cüppe) ile gelirdi. Bu bana göre, çok etkileyici bir görüntüydü. Liseden gelen 18 yaşındaki bir çocuk için artık farklı bir yerde olduğu mesajı çok etkili bir şekilde verilebiliyordu. şimdi artık bu gelenek yavaş yavaş yok oluyor. Sadece tez savunmalarında ya da belli toplantılarda kaldı.


 


Ben o gün hocanın cübbe içindeki görüntüsüne bayıldım. O gün kendi kaderimi çizdim.  Gidip kendisine sordum; “Böyle nasıl olunur?” diye. O da “asistan olursan olur” cevabını verdi. Ben de hedefime kilitlendim. Yolum belli olmuştu.


 


Bugün de yaptığım işten çok mutluyum. Tekrar dünyaya gelsem yine aynı mesleği çok büyük bir zevkle yapardım. Bilinmeyen birşeyleri araştırıp günışığına çıkarmak ve bunu diğer insanlarla paylaşmak benim için çok keyifli. 


 


KadınVizyon : Ama biz sizde farklı bir yan görüyoruz. Hukuk’un, kanunların sert yüzü sizde farklı bir imaja sahip. Neden?


 


Leyla Keser Berber : Doğru. Klasik hukukçu tanımına çok uygun biri değilim.


 


Hocama özenip asistan oldum ama gerek beyin, gerekse fizik olarak hukuk’un alışılageldik-klasik çizgisine uyan bir hoca olmadım. Örneğin, Marmara Hukuk devlet üniversitesi olduğu için, kılık kıyafete karışılır. Pantolon giyemezsiniz. Etek boyu bellidir. Benim kürsü hocam aynı zamanda fakültenin dekanıydı. Ergun Önen Hoca çok derdimi çekti bu konuda. Beni yola getirmeye de çok çalıştı. Çünkü; kılık kıyafet kurallarına çok bağlı olduğum söylenemezdi.


 


Benim Fakülteye asistan girişimde rahmetli hocam Sulhi Dönmezer referans olmuştu. Bir keresinde kürsü Hocam Ergun Önen beni ona şikayet etmişti bu konuda. “Kulağını çek” demiş. Sulhi Hoca da beni çağırıp “Bak Leyla, ben ordinaryüs profesörüm, hiç okula balıkçı yaka kazakla geldiğimi gördün mü?” diye sormuş ve “Hoca olarak dikkat etmek gerek” demişti. Ama ben kendisine “Siz de öyle gelin, niye gelmiyorsunuz ki? Hocam ben o zaman ben olamam. Ben içimden nasıl geliyorsa öyle yaşamalıyım” demiştim.


 


Bana birşey söylemedi ama Ergun Hoca’ya “Daha çok genç. ıleride durulur” demiş.  Ama ben hala aynıyım. Hiç durulmaya da niyetim yok.


 


Kariyer basamakları çıkılırken tez olarak yazılacak konular bakımından da hukukun klasik konuları benim için hiç bir zaman cazip olmadı. Örneğin; ilk yazdığım makalemin konusu Ödünç Annelik Sözleşmesi’ydi.


 


Yazının devamı için Leyla Keser Berber, Bilinmeyenin Peşindeki Hukukçu – 3 başlığı altına bakınız.