Prof.Dr.Gülseren Akyüz’ün Başarısının Sırrı, Özgüven ve Çok Çalışmak-3

Bu yazının ilk 2 bölümünü

başlıkları altında okuyabilirsiniz.

KadınVizyon :Süt sevmeyen bir kuşak mı var?

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Hayır, hep öyleydik. Türkler süt içmeyi sevmediği için yoğurdu icat ettiler.  Herşeye vakit buluruz ama spora vakit bulamayız. Sporu da sevmiyoruz. Oysa beslenme konusunda en önemli kriterimiz ilk 25  yılımız. Bu yaşa kadar kemiklerimiz için ne yaptığımız çok önemli. Çünkü 25 yaşına kadar bizim “kemik bankamız” oluşuyor. Yani maksimum dediğimiz en tepe noktaya kadar kemikleri yapabilmemiz bu yaşa kadar mümkün. 25-35 yaş arası, “balayı dönemi”dir. Bu yaşlardan sonra daha fazla kemikte artış olmaz. 35 yaşından sonra da bankadan yavaş yavaş kemik çekmeye başlıyoruz.  Bu yaş döneminden sonra,  spor ve egzersiz  yapmazsak, kalsiyum zengini yiyeceklere itibar etmezsek, sigaraya bağımlıysak, kolayı günde yarım litreden fazla içersek, günde 4 fincandan fazla kahve tüketirsek başımıza gelecek şey belli. 35 yaşından sonra bankadan kemiği çekmek zorundayız!  Bir de 45-50’li yaşlarda menopozla beraber ostrojen hormonu devre dışı kalırsa kaçınılmaz şekilde osteoporoza doğru gidiyoruz. Bir de ailede birinde varsa daha  yükseliyor osteoporoza yakalanma oranı.

KadınVizyon : Bu hastalıkta genetik faktörler mi çevresel faktörler mi önemli.

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : “D vitamini reseptör geni” üzerinden bir geçiş var. Bir ailede osteoporozu olan kadın ya da erkek birey varsa, daha sonraki kuşaklarda görülme sıklığını tesbit etmiş bulunuyoruz. Bunun oranı henüz bilinmiyor. Eğer bir kişi bize osteoporoz belirtileriyle gelirse “Ailenizde kırık var mı?” diye soruyoruz. Bir insanın öz annesinde ve onun annesinde osteoporoz  varsa  kendisine genlerle geçme oranı çok yüksek. Anne biraz baskın bu hastalıkta. Osteoporozda genetik anlamda yanıtlanacak daha çok soru var. şifresi şimdilik bu şekilde çözülmüş durumda.. Bir de kadınlarda emzirme süresi çok önemli.

KadınVizyon : Neden önemli. Emziren kadında daha fazla mı risk?

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Bir kadın 6 çocuk doğurduysa, her bir çocuğuna ikişer sene süt verdiyse bu da çok riskli. Anne sütünün bebeğe bir yaşına kadar faydası var, ama ondan sonra bebek emmeye devam ettiğinde, annesinin kemiğinden alıp götürüyor. Dolayısıyla annelerin bir sene bitince emzirmeyi  kesip, katı yiyeceklere geçmesi lazım. Bir yıldan fazla çocuğunu emziren kadının kemiğinden gidiyor. Bir de şundan söz etmek istiyorum: Aşırı egzersiz da çok zararlı. Yani bazı atletler, çok aşırı egzersiz yapabiliyor. Kadın atletlerde normalin üzerinde vücudu zorladıkları zaman, hiç adet görmeme söz konusu olabiliyor.. Bu da risk faktörü.

KadınVizyon : Hastalarınızı nasıl tedavi ediyorsunuz. Onlarla  ilişkileriniz nasıl?

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : En önemlisi hasta eğitimidir. Ben bana gelen hastayı ilk önce mutlaka dinlerim. Sanırım biz hekimlerin de bir takım yanlışları var. Tahlillere, filmlere  bakıp hastaya hemen ilaç vermek yanlış.  Ben önce hastanın bana anlatmak istediğini anlamaya çalışıyorum. Nasıl bir rahatsızlık yaşadığını, mutsuz olup olmadığını öğrenmek isterim.  Etrafı tarafından algılanması nasıl, bu algılanma  onu nasıl etkiliyor… Bütün bunları etraflıca konuştuktan sonra, hastalık hakkında karar vermek isterim.

KadınVizyon : Psikolojik yönleri de  var mı?

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Elbette. Bu hastalığı sadece vücudumuzu tutan bir hastalık olarak düşünmemeliyiz. Çünkü çok kısa sürede bile ayakta durmakla ortaya çıkan bel ve sırt ağırları olabiliyor. Bu hastalık omurgayı ve kalçayı seviyor. Çünkü o bölgede “trabeküler” kemik dediğimiz özel bir kemik var. Osteoporozun  severek tutuğu yerler oralar.  Omurga zayıflayınca ayakta durmamız bir süre sonda güçleşir. Doğal olarak oturmak isteriz.  Örneğin kokteyle gidecek bir hastam, “Ben uzun süre ayakta duramam” diye gitmiyor, kendi kendini izole ediyor. En önemli sorun bu hastalıkta yaşam kalitesinin düşmesi.

KadınVizyon : Kemik kalitesi düşünce yaşam kalitesi de düşüyor yani

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Elbette. Ki  bu kalite kavramı da bizim için çok önemli. Ben hastalarımla konuşurken, rahatsızlıktan dolayı yaşam kalitelerinin ne durumda olduğunu sorgulamaya çalışıyorum.  Çünkü vereceğim ilaçları ona göre tesbit ediyorum.  Onun risk faktörlerini sorguladığımda nasıl bir hayat yaşadığı da önemli. Örneğin günde bir buçuk paket sigara içiyorsa farklı şeyler konuşuyorum, öneriyorum. Çarşaflı bir hastam gelmişse başka konuşuyorum

KadınVizyon : Çarşaflı mı?

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Bütün yüzü, elleri her tarafı kapalı bir hasta gelirse durum farklı oluyor tabii ki. Bu giysi çeşidinde D vitamini sentezlenmesinde ciddi sorun oluyor. Güneşin altında saatlerce kalsa bile istediğimiz gibi bir kemik gelişimi olamıyor. O nedenle o hastamla da ona göre konuşuyorum. Hiç olmazsa evin içinde açmasını öneriyorum. Yani bir insana sadece ilaç verip de gönderemezsiniz.  Onunla yaşam stilini, alışkanlıklarını  ve kendisi için neler yapabileceğini çok ayrıntılı konuşmanız lazım.

KadınVizyon : Peki, hastada  kırık varsa ne yapıyorsunuz.

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Kırık olmuşsa, o zaman kırık ağrısı başta olmak üzere çözüm buluyoruz.  Hem kısa vadede hem uzun vadede çözmek gerekir sorunu. Hem kısa sürede hastanın ağrı sorununu çözmek isteriz. Hem de uzun vadede kemik yıkımını baskılayalım ya da kemik yapımını uyaralım isteriz. Yeter ki bir daha bu sorun yaşanmasın diye uğraşırız. Ama bir kez kırık geçirende ikinci kırık riski daha fazla oluyor. O nedenle vereceğimiz tedavileri hastaya çok iyi anlatıp, bazı önerilerimizi de mutlaka yapmasını isteriz. Kırık olayında,  ilaçlarını düzenli kullanması ve iyileştikten sonra egzersizlerin ömür boyu yapılması gerekir.

KadınVizyon : Beslenmenin de önemine değindiniz. Ancak, 35’ine kadar “kemik bankası”nın yapılandığını belirtmiştiniz.

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Bu yaştan sonra kemik yapımızda var olanı korumamız lazım. Eğer osteoporoz gibi tetikleyici bir  faktör yoksa bile,  normalde var olan kemiklerimizi korumamız önemli. Ancak şunu demek istemiyoruz tabii;  50 yaşından sonra haydi bütün kadınlar kalsiyuma başlasın, ilaçlara başvursun demek istemiyoruz. Çünkü herkesin ihtiyacı aynı değil.  Ayrıca suni yoldan ilaç olarak alacağımızı beslenme ile almayı tercih etmemiz daha doğru olur..

KadınVizyon : Risk faktörlerini nasıl tesbit ediyorsunuz?

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Bir takım risk faktörleri sorgulama listelerimiz var elimizde. Bunlar tüm dünyada kabul edilmiş normlar.  Bunlara Türkiye’den bir takım  faktörleri de ekledik. “Risk Faktörleri Üygulama Formu” diye  bir form var elimizde. Onu internet yoluyla da uyguluyoruz.. O risklerin en azından birini bile taşıyor olsa, ona yönelik önerilerde bulunuyoruz. ınsanlar buna hemen   ulaşmak isterlers bir web sitesi mevcut. Çok kısa, yaklaşık  bir dakika sürüyor risk testi.. Sözünü ettiğim site “Uluslararası Osteoporoz Vakfı”nın sitesi. Web sitesinde 8 ayrı dil var. Birisi de Türkçe. ınternete üçüncü dil olarak Türkçe’yi soktuk orada. Bütün çevirilerini de ben hazırladım. Bu vakfın kısa adı  IOF. Web sitesi de IOF’un ana sayfası. Biz 1999’da Türkiye olarak bu vakfa üye olduk.  “www.osteofound.org” sitesinde seçenekleriyle birlikte risk testi mevcut . ınternette, bir doktora gitmeden risk durumunu öğrenmiş oluyor o testi yanıtlayan.

KadınVizyon : Peki sitede doktor adresleri var mı. Eğer testte risk çıktıysa, ondan sonra tedavi olmak için neler yapmaları gerekiyor?

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Doktor adresleri yok tabii ki. Ülkelerin üye olduğu bir yer orası. Oradan Türkiye sayfasına girip, Türkiye’den üye olan derneklere ulaşılabilinir. Webin o sayfasından, Türkiye adına şu anda 6 dernek çıkıyor.  O altı dernekten birine ulaşabilmek mümkün. Bunlardan biri de “Osteoporoz Hasta Derneği”  ( www.ohd.org.tr ) Diğer dernekler de var. Hangi şehirde iseniz, hangisine yakınsanız hepsinin  telefonları var, başvurabilirsiniz.

KadınVizyon : Söyleşiye zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz

Prof.Dr.Gülseren Akyüz : Bu konuda halkı aydınlatma fırsatı verdiğiniz için ben de teşekkür ederim.