Eğitimle ilgili bir konferansımız nedeniyle birkaç gün once Adıyaman’da idik. Bir grup Adıyaman sakiniyle sohbet ediyoruz.
– “Biz Kürt değiliz” diyorlar.
– “Peki sizin etnik kimliğiniz nedir?” diye sorulduğunda “Kimliğimiz Kürt fakat biz kendimize Kürt demeyiz, biz Türküz, kendimizi Türk olarak görürüz, bayrağımız bizim namusumuzdur” cevabını veriyorlar. “Adıyaman halkı bu düşünceleri taşıdığı için terör buraya giremedi” diye devam ediyorlar.
Ben Adıyaman halkının bu düşünceye sahip olduğunu öteden beri biliyorum. Ancak ortamdaki diğer misafirlerimiz biraz şaşırmış gözükerek bu konuşmaları ilginç buluyorlar.
Asıl ilginç olan bu konuşmadaki ince ayrıntılardan öte, diğer bölgelerdeki
insanların Güneydoğu halkını tümden etnik ayrımcı, devlet düşmanı olarak bilmesi, önyargılı davranmasıdır.
1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı’ya geçen Adıyaman kenti, 1954 yılında vilayet olmuştur. Yüzü batıya dönük, çağdaşlaşma tutkusu içinde, eğitime önem veren, güler yüzlü insanlarıyla kendi içinde barışık bir şehrimizdir. Etnik bölücülük ya da etnik ayrımcılık hiç bir zaman bu şehirde ön plana çıkamamıştır. Alevisi sünnisiyle tüm Kürt kimlikleri Devlete son derece bağlıdır.
Bir başka detaydan daha söz edeceğim: Yaklaşık bir ay kadar once Batman ve Midyat’taki konferanslarımızda aslen oralardan olan ve Kürt kimliğine sahip arkadaşlarım “Salonda Türk Bayrağı ve Atatürk posteri olmadan sunumlar yapılamaz” diyerek önceliklerini belirtmişlerdi.
Güneydoğu’yu siyasi anlamda irdelerken iki bölümde bakmak daha doğru olur. Doğu Güneydoğu, Batı. Güneydoğu. Siirt, Mardin, şırnak, Batman, Diyarbakır Doğu Güneydoğu; şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep, Kilis Batı Güneydoğu olarak görülebilir.
Güneydoğu’nun doğusu batısına gore terörden daha çok etkilenmiştir. Coğrafik yapının doğuda daha dağlık ve terörü saklayabilecek özellikte olması da bunda etken rol oynamaktadır. Buralarda fakirlik daha fazla, işsizlik daha fazla, terör daha fazla, aşiret ve feodalite yapısı daha fazla, eğitim daha azdır. Batı kısmı, yani Adıyaman, şanlıurfa ve Gaziantep illeri özellikle güçlü ekonomik yapılarından dolayı terörün giremediği yerlerdir. Coğrafik yapı ova hakimiyetine sahip olup terörü barındırmaya müsait dağlık yapı daha azdır. Hem tarım hem sanayi gelişmiş durumdadır.
Güneydoğu halkının tamamına yakınının öncelikli sorunu iş derdi, geçim sıkıntısıdır. Etnik kavga, ekmek kavgasının önünde değildir. Bunu görebilmenin yolu bizzat gidip o yörelerin insanlarıyla iç içe olmak, gerçek fikirlerini, düşüncelerini anlamaktır.
Birtakım insanlar televizyonlardan Güneydoğu’ya dönük yorumlar yapıyor, ahkam kesiyorlar. Öyle ki içlerinde Güneydoğu’yu bir kez olsun görmemiş olanları çoğunluktadır. Hak, hukuk, demokrasi dersleri verirler ama sadece teoride kalırlar ve ezbere konuşurlar. Bazen de Güneydoğu’dan gelip ekrana yerleşmiş radikal tipleri dinleriz.
Gazetelerin köşe yazarlarının çoğunluğu da bu katagoridedir. Televizyon ve gazete haberleri ise toplum huzurunu korumaktan uzaktır çoğu kez. Velhasıl herkes bir şeyleri değerlendiriyor, yorumluyor, yazıyor, konuşuyor. Ama uzaktan. Çoğu zaman da abartılı. Ve olan bu ülkeye oluyor. Olan toplumsal huzur ve iç barışa oluyor. Doğu ile batı arasındaki kinlenme, kopma tehlikesi büyüyor. Yani tam da bizi bölmek isteyenlerin istediği yöne doğru bir gidiş. Güneydoğu’ya ekranlardan ya da medyadan bakmanın yarattığı yanılgıların kurbanı oluyoruz çoğu zaman.
Çocuğu annesine yalvarıyor, “Ben de seninle Güneydoğu’ya geleceğim, orada terör var, sana bir şey olursa bana da olsun” diye.
Düşünmek lazım; halkın ne kadarı bu psikoloji içerisinde acaba? Tamamına yakını desek abartı olmayacak herhalde. Güneydoğu’da terör var evet, korku salan bir terör var hem de. Ama biz uzaktan baktıkça, bu terörü nasıl aşarız, Devletle birlikte nasıl el birliği yaparız diye düşünmek yerine korkup kabuğumuza çekildikçe meydan, meydanı boş bulmak isteyenlere kalıyor maalesef.
Büyük şehirlerde evlere bayrak asmak yetmiyor. Üstelik de bu şekilde düşünmek ve uygulamak doğu-batı arasındaki ayrışmayı artırıyor. Bayrağı evlere asmaktan ziyade yüreğinde taşıyarak Güneydoğu’ya sahip çıkmak asıl amaç olursa terör örgütünü kullanarak Türkiye üzerindeki emellerine kavuşmak isteyenler hüsrana uğrayacaktır.
Bugün Güneydoğu’da küçük grupların sloganları çoğunluğun sesiymiş gibi verilmeye devam etmektedir. Bu gerçeğin farkında olmak bile bu sorunun çözümüne katkı koymak olacaktır.