Bu başlığı bir yerde okumuştum. Başlığa yüzde yüz katılmıyorum. Türkiye’de kadının yeri var ama yok edilmeye mi çalışılıyor şüphesi de var. Kadınların bugüne kadar bin bir çabayla edindikleri, toplumdaki kör topal yerleri ellerinden alınmaya çalışılıyor. Daha doğrusu toplumda böyle düşünen önemli bir kesim var. Bu düşünceleri yaratan önemli bir başka kesim daha var.
Böyle giderse yakında kadının yeri değil adı bile tartışılacak. Kadının adını yaşamın içinden silmek mümkün mü? Değil tabi ki ama kadının adını silme meraklısı ideolojiden bir örnek:
AKP’li vekilin kızının düğün davetiyesinde uygulamanın aksine anneler yer almadı…
http://www.ekolay.net/haber/haber.asp?pid=3&haberid=561600)
29.08.2008
Tabi ki bu bir istisna olabilir. Ama bir istisna değildir.
Kadının adının bir davetiye üzerinde olup olmaması, bugün var olan kadın sorunlarını çözmek için bir tartışma olamaz ya da bir çare arayışı değildir. Buradaki rahatsız edici unsur, ön plana çıkan ideolojinin kadına bakış açısıdır. Kadını insan olarak, erkeğin yanında görmek isteyen anlayış değil; geri plana çekmeye, eve hapsetmeye çalışan zihniyettir. Belki bugün böyle bir anlayış ön planda olmasaydı bu davetiye haber konusu olmazdı.
*******************
Bir başka alıntı:
Milli Eğitim Bakanlığı içerisinde yönetici olabilmek için sınavlara giren personeller de bulunmasına karşın atamaların duyurusuz ve başvuru alınmadan yapılması, Bakanlık içerisinde de tepkiye neden oldu. Yapılan atamalar içerisinde hiç bayan olmaması da dikkat çekiyor.
25.08.2008 / hürriyet
Kadrolaşma, kadrolaşırken erkek cinsini koruyup kollama özellikle son yıllarda çok fazla yansıdı kamuoyuna. Ama toplum bundan mutlu olmadı, aksine rahatsızlık duydu.
Aslında kadın ya da erkek hiç fark etmez, her dönemde, makam mevki insanlara objektif özellikleriyle değil sübjektif özellikleriyle verilmektedir. Konuya böyle bakmak gerekirse, belki bugünkü ideolojide erkek çalışanlar sübjektif özelliğe daha çok sahiptir. Bu anlamda kadınların şansı daha az olabilir. Bunu da gene kadınların geri planda görülmesi olgusu yaratıyor.
******************
Kadından sorumlu Kadın Bakanın kadın çalışanlara yönelik bilgilendirmesi:
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun, CHP Muğla Milletvekili Fevzi Topuz”un kamuda kadın üst düzey yöneticilerin sayısına ilişkin soru önergesine verdiği yanıt, kamuda kadının adının olmadığını ortaya koydu. Kamuda 23 bin 585 üst düzey yöneticiden sadece 4 bin 250″sini kadınlar oluşturuyor. Kadın müsteşar ve kadın vali yok. Kadınların üst düzey yöneticiliği büyük oranda müdür ve müdür yardımcılığı ile sınırlı Bakan Çubukçu, Topuz”un 2007 yılında 237 bin kadın çalışanın işini kaybettiğine ilişkin sorusuna ilginç bir yanıt verdi. Çubukçu, Türkiye ıstatistik Kurumu”nun yaptığı Hane halkı ışgücü Araştırması”nı hatırlatarak, “Bu sayı, 2006 yılı Kasım ayında 12 milyon 63 bin iken, 2007 yılı Kasım ayında 12 milyon 300 bin olarak tespit edilmesinden kaynaklanmaktadır. Söz konusu araştırmadaki bu sayının çalışan kadınların işinden ayrılması ile ilgisi bulunmayıp, yapılan anket çalışmasında kadınların işgücüne dahil olmamasının nedenini “ev işleriyle meşgul” olmak şeklinde cevaplandırmaları ile ilgilidir.
Bakan Çubukçu, CHP”li Topuz”un 3 Kasım 2002″den bu yana kamuda kaç kadın yöneticinin görevden alındığına yönelik sorusuna ise sadece bakanlığıyla ilgili bilgilerle yanıt verdi.
Sabah / 5 Nisan 2008
Aile ve Kadından Sorumlu Bakanlığın başında bir kadın bakan olmasına rağmen yukarıdaki kadınlara yönelik bilgiler oldukça düşündürücü.
*****************
Türkiye’de kadının yeri, kadının statüsü, kadının toplumda varlığı ya da yokluğu hep tartışılmıştır. Her ne olursa olsun, bu tartışmalar arasında kadınlar, özellikle kendini kadın olarak değil insan olarak gören kadınlar önlerine konulan tüm zorluklara rağmen birçok alanda kendilerini kabul ettirmiştirler. Bugün bu tartışmalara gerek bile duyulmadan kadınların nasıl da geri plana çekilmek istendiği örnekleri çıkıyor karşımıza. Yukarıda birbirinden farklı üç örnek vermeye çalıştım. Bu örnekleri o kadar çoğaltmak mümkün ki, şu anda sizin bile kafanızdan onlarcası geçiyordur.
Kadın kadına kıran kırana olan ülkemizde, bir de böyle kadına sıcak bakmayan ideolojilerin ön plana çıkması; erkek egemen toplumda, erkek egemen siyasette, erkek egemen bürokraside kadınların işini iyiden iyiye zorlaştırmaktadır.
Erkeklerin yönettiği bir kadın toplumu var bugün. Yarın bunun tersini hayal eden bir anlayışla yaklaşmıyorum bu konuya ama bugünkü uygulama ve yaklaşımların da doğru olmadığını düşünüyorum. Kılık kıyafetlerinin, kapalı ya da açık olmalarının bile erkekler tarafından biçimlendirildiği kadın toplumunda, onlara vurulmak istenen zincirlerin kırılması, önlerine konulan engellerin yıkılması yine onların mücadelesiyle olacaktır. Ama önce kadın kadına kıran kırana zihniyetini kırmaları gerekir. Göstermelik kadın örgütleri ve kadın derneklerinde yer almaktan ziyade, kadın olmaktan önce insan olduklarının bilincini taşımaları ve bunu çevrelerine hissettirmeleri gerekir.