Bilişim ve telekom sektörü biraz daha erkeklerin dünyası olarak görülen sektörlerden ama bu sektörde de başarılı kadınlar görülebiliyor. Bunlardan birisi sektörün 22 yıllık firması olan Gantek’in Genel Müdürü Selda Bağdat. Kendisiyle kadın, anne ve yönetici olmak konularını konuştuk.
kadınvizyon.com : Biraz sizi tanıyalım.
Selda Bağdat : Matematik Mühendisiyim. 2,5 yaşında bir kızım var. Ben geç evlenip, geç doğuranlar kontenjanındayım. 6 yıldır bu sektördeyim.
ılk 3 yıl aile şirketinde çalıştım. Babam eğitimciydi.Türkiye’de aslında duayendir. Özel dersaneciliği başlatan kişidir. Unkapanı dershaneleriyle, bu işi ortaya çıkaranlardandır. 1974’lerde çok popüler bir kurumdu, şu an yok.
O dönem insanlar Anadolu’dan bile gelirlerdi. Üniversite kursları o zaman yıllık değil, dönemlikti. Yatılı kurslar falan da vardı.1989-1992 arasında, aile şirketinde çalıştım.
Sonra hatamı yani baba ile çalışılmayacağını hele hele daha yeni mezunken çalışılmayacağını görüp, kaçtım. 1 yıl yurtdışına gidip, Amerika’da yaşadım. ıngilizce lisan sistemi maalesef bizde yeterli değil, bu sürede ıngilizcemi takviye ettim. Sonra bir mastar düşüncem vardı ama okumaya çok düşkün değildim herhalde. Çalışmayı düşündüm, geri geldim ve bu sektöre tesadüfen girdim.
Biz okulda Bilgisayar Programcılığı eğitimi alıyorduk ama hiç düşünmüyordum. Bana daha çok masa başı işi gibi geliyordu. O zamanlar “çok hareket halinde olmalıyım, ben durağanlık yapamam, insanlarla iç içe olmalıyım” diyordum.
Sonra bu sektörde çalışan birisi, bunun sadece programcılıktan ibaret olmadığını aslında bunun bir satış-pazarlama tarafının da olduğunu söyledi ve tesadüfen öyle başladım.
Önce çeşitli IBM, PC çözüm ortaklarında çalıştım. ızmir’de Ayker’de çalıştım. 1990’ların başıydı, Network (bilgisayar ağı) konusu Türkiye gündemine yeni geliyordu. O zamanlar Ayker bir network şirketiydi, orada başladım. Network dünyasıyla tanıştık. Orada sanırım 3 yıl kadar çalıştım.
Sonra oradan Cisco’nun Amsterdam ofisine geçtim. Orada Uluslararası departmanda 1 yıl kadar çalıştım. Değişik bir tecrübeydi tabi. Değişik ülkedeki insanların iş yapışını, farklılıklarını görüyorsunuz.
Söylemek istediğim bir şey var; oradaki yapıya oranla doğudaki Türk kadınlarının yeri, batıya göre daha iyi. Bana soran arkadaşlarım vardı mesela. Alman ekibinde örneğin hiç kadın yoktu. ıngiliz ve ıtalyan ekibinde 1’er tane kadın vardı. Türk ekibi zaten tek kişiydi, ben tektim. Benden sonra da bütün satıcıları Türk oldu.
Bana diğer ülkelerin satıcıları “bayan olduğun için müşteriyi ikna etmekte zorlanıyor musun?” diye soruyorlardı. Türkiye’de biz böyle bir şeyle karşılaşmamışız, Türkiye’de tam tersi.
kadınvizyon.com : ış hayatı ve evliliğinizi nasıl dengeleyebildiniz? Organize edebildiniz mi bu iki konuyu?
Selda Bağdad: Çalıştığınız zaman daha iyi organize olduğunuzda, daha verimli olduğunuza da katılıyorum. Ben 1,5 yıl çalışmadım. Onun da keyfini çıkardım ama şunu da fark ettim; 15, 16 sene kadar çalıştıktan sonra, kendinize olan güveniniz için hakikaten büyüklerin de dediği gibi “çalışan demir ışıldar “öyle oluyor. Kendinize güveniniz, hayat içinde yerinizi bulmanız, hayatın içinde kalmanız, hayatın kenarına kıyısına düşmemeniz için çalışmak çok güzel.
Ama işte burada birincisi organizasyon, ikincisi denge çok önemlidir. Yani biri diğerinden çalmamalıdır. Zaman zaman bu dengeler bir tarafa yatabilir, bazen iş daha fazla zamanınızı alabilir, bazen özel hayat, aile zamanınızı fazla alabilir ama dengeyi korumak lazım, ona çok inanıyorum ama kolay olduğunu da hiçbir zaman söylemeyeceğim tabi. Asla kolay olduğunu söylemem çok doğru olmaz yani.
kadınvizyon.com: Siz bir de kadınlara uzak olduğu düşünülen, teknoloji alanında çalışıyorsunuz, buna ne diyorsunuz?
Selda Bağdad: Dünyada bu dediğiniz çok doğru ama Türkiye’de böyle bir şey yok. Bütün katıldığım toplantılarda, çalıştığım ortamlarda gördüğüm şey, batıya gittikçe kadınların sayısının artmasını beklerken, tam tersine doğuya gittikçe arttığını görmek de enteresan bir şey, bu bir tespit aslında. Bu sektörde aynı finans sektöründe olduğu gibi çok kadın var.
Buna arkadaşımın çok güzel bir yorumu var onu aktarayım isterseniz. ıki erkek kardeş arasında büyüyen üçüncü kızın bir sözü bu;”Anneler Babalar, aman erkek çocuktur, cebinde parası olsun, mahcup olmasın, aman erkek çocuktur, gururu incinir, aman işte. vs.” diyen, erkekleri el üstünde tutan bir kültürden geliyoruz.
Kızlar da arkada hep tırmalıyor. Yani hep bir mücadele halindeler. Çocukluktan itibaren bu mücadele hep devam ediyor ve hayatı boyunca daha fazla çabalayan, daha fazla kendi başına bir şey yapan bir bireyi farkında olmadan yetiştiriyorsunuz.
Bu sektör de çabası çok fazla bir sektör. Bu nedenle uygun buluyorlar diye düşünüyorum. Mühendislik eğitimi, Türkiye’de çok iyi ve önemli. Mesela benim annem de Matematik ve astronomi okumuş, ben Matematik Mühendisiyim. Çok fazla Mühendis görüyorsunuz. Çok fazla bayan doktor görürsünüz. Kritik ve zorlu işlerde aslında çokça bayan görürsünüz.
Ama sorun şu; birçok tarafta yer alırken, tepe yönetiminde ne kadar varlar? Bence asıl sorulması gereken soru bu. Tepe yönetimindeki varlık az diye düşünüyorum.
Bu konuda kişisel hırs erkeğe göre daha az diye düşünüyorum. Dengeyi kadın daha fazla önemsiyor. Yani bir yerlerde bırakma, ev ya da çocuklar gündeme geldiği zaman, tercih yapma konusunda doğalarından mı kaynaklanıyor bilmiyorum. Bizi sektörümüzün, o anlamda şanslı sektörlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Çünkü daha genç, daha dinamik, daha yenilikçi, doğası itibariyle böyle bir sektör zaten. Dolayısıyla biz birçok sektöre göre bence daha avantajlıyız. Eskiden belki o tutuculuk daha fazlaydı. Ama ben biraz azaldığını düşünüyorum. Bundan sonra da kuvvetli olması gerekiyor. Bir de birşey verilmez, alınır. Yani kadınların da bunu talep etmesi lazım.