Yazar Nil Gün’ün farklı tarihlerde ve değişik yerlerde çıkmış yazılarından bir kısmını bir kitap haline getirdi. Yazıların bir bölümü kitaplara yazdığı sunuşlardan oluşuyor, bir kısmı dergilerde ve gazetelerde yayınlanan yazılar. Ancak okurlara sürpriz olarak hiçbir yerde çıkmayan yazılar da var kitapta.
Nil Gün adeta yaşam profesörü. 70’li yıllarda ABD’de alternatif sağlık öğretileriyle ilgilenmeye başlayan Nil Gün o zamandan bugüne hayli yol katetmiş durumda. Bu gün hipnoterapiden, Reiki’ye oradan da NLP’ye uzanan bir eğitim zincirlerini hayata geçiriyor.
Bu arada yazarlığının ve eğitim programlarının yanı sıra çok farklı uygulamalarda da imzası var yazarın. Türkiye’de ilk kez hipnoterapi yöntemiyle ilaçsız ağrısız suda doğumu gerçekleştirdi örneğin. 1989 yılından beri kurumlara ve bireylere özel workshoplar düzenliyor. “Stresle barışık olmak”, “Beden dili”, “Duygusal zeka” gibi seminerler veriyor. Uzmanlık alanı arsında NLP de var. “NLP- Zihninizi Kullanma Klavuzu” adlı kitabı çok satılanlar arasındaki yerini hala koruyor. “ NLP temel”, “NLP ve özdeğişim” gibi bir çok grup çalışmalarını yaşama geçiriyor.
“Yaşam Cesurları sever bir el kitabı gibi.. Herkesin başucunda olması gereken kitaplardan. “Yapamam… Yapmam… Ne yapacağımı bilmiyorum… Keşke yapabilseydim” diye sancılananlar için özellikle önemli bir kitap. ınsanoğlunun “olağanüstü yetenekleri”ne, “olağanüstü gücü”ne dikkat çekiyor. Yaşamında doyumsuz, ilişkilerinde mutsuz insanların bir yerlere not edeceği hayli not içeriyor kitap. “Zamanım yok”, “Koşullarım uygun değil” gibi mazeretlerle başarısızlıklarına kılıf bulanlara farklı kulvarlara çekiyor. “Rüyalarını gerçekleştiren insanlar zaman ‘bulmaya’ çalışmıyor, zaman ‘ayırıyor’; koşullara yenilmiyor, koşulları ‘yaratıyor” diyor.
Evliliği de irdeliyor
Günümüz modern insanının toplu şizofreni yaşadığını söylüyor Nil Gün. Ve bu nevrozun ürettiği endişe duygusunu da, ilaçlarla, uyuşturucularla, alkolle, TV ile, sahte ilişkilerle uyutmaya ve avutmaya çalıştıklarını… Mutsuz, doyumsuz ve korku dolu modern insanı yabancılıklarının, yalnızlıklarının ve endişelerinin altını çiziyor.. “Fiziksel tek başınalıklar”a değil “duygusal yalnızlıklar”a değiniyor.
Teknolojik iletişimin olağanüstü hız kazandığı günümüzde yalnızlara, “sevgiyi bulamıyorum” diye hayıflananlara bazı basit ipuçları da veriyor: “Sevgi sevgiyi çeker. Sevgi sevgiyi üretir.” Nil gün’in sivri okları da var kitapta. ınsanı geliştirmeyen kurallara, dekdüzeliğe, gelenekselliğe. Tabii evlilik de nasibini alıyor bu oklardan. “Dünya, evlilik kontratıyla birbirine bağlanmış ‘iki kişilik yalnızlık’ çeken insanlarla dolu” ona göre. Çocuk için sürüp giden evliliklerde çatışmalar içinde büyüyüp, hayata tutunmakta zorlanan gençlerin psikolojisini yorumluyor.
Ensestte yanlış bilinen gerçekler
Yaşam Cesurları Sever’de “Yalnızlık”, “Yaratıcılık”, “Aşkın Psikolojisi”, “Cinsel Aşkın Doğası”, “Affetmek”, “Seks, Para ve Güç Tarikatları”, “Satanizm”, “Bilinçaltının Gücü” ve “Ensest” gibi önemli başlıklar altında ele alınmış konular dikkat çekici .
Ensestle ilgili olarak yaptığı farklı bir tarif var Nilgün’ün: “Yapılan şeyin gizli kalma baskısı”nın altını çiziyor ve ekliyor; “Çocuğuna şefkatle sarılan bir babanın davranışında gizli kalması gereken bir durum olamaz. Ayrıca dokunulmak, çocuğun duygusal sağlığı için gereklidir de. Ama baba çocuğun cinsel organlarına dokunuyor ya da kendi organına dokunduruyorsa, bu gizli kalması gereken bir davranış biçimidir. ışte bu ensest davranışıdır.
Psikolojik ensestin sınırlarını daha da genişletebiliriz. Psikolojik ensestte, kurbanlara cinsel olarak dokunulmasa bile, özel yaşamlarına tecavüz söz konusu olabilir. Giyinen, soyunan ya da banyo yapan bir çocuğun seyredilmesi veya çocuğa sürekli cinsel ya da tahrik edici sözlerin söylenmesi gibi. Bu davranışlar yasal ensest tarifine girmese bile, çocuğa psikolojik boyutta büyük zarar veriyor. Köşe yazarlığı yaptığım dönemlerde, ensest üzerine yayınladığım bir okuyucu mektubundan sonra, her biri kendisinin bu konuda yalnız olduğunu sanan, utanç içinde her yaşta insandan aldığım mektup seli şaşırtıcı boyuttaydı.”
Kitapta toplumdaki “kimlik”lerin de hepsi masaya yatırılıyor. “Ait olma ihtiyacını karşılamak için birebir ilişkilerde başarılı olamayan insanların, yüklü bir aidat ödeyerek bir takım derneklere, kulüplere üye olarak prestij ve kimlik satın almaya çalıştıklarından söz ediyor Nil Gün. “Ait olma ihtiyacı”, “Kimlik bulma ihtiyacı”nın altını kazıdığınızda neler çıkıyor? Yazar kendine özgü üslupla soruların yanıtlarını da veriyor.