Ekonomik bunalımın yarattığı bir toplumsal bunalım mı yaşıyoruz, yoksa önceden var olan sosyal bunalımlarımızın ekonomik bunalımla birleşmesi sonucu bir çıkmaza mı düşüyoruz?
2000-2001 yıllarında, Batman’da intihar eden insanlar. Bu intiharların daha çok genç kızlar arasında olduğu ve peşpeşe geliştiği konusu önemli bir gündem yaratmıştı. Bu konuda resmi ya da sivil çevrelerce, birtakım araştırma, taraştırmalar yapılmış, çalışmalarda bulunulup raporlar hazırlanmıştı. Ancak elde edilen somut ya da soyut doneler neydi, yeteri kadar kamuoyuna sunulmadı sanırım. Sanki o zamanlar bu konunun üzeri küllendirildi gibi?
Geçen hafta (2003 Mayıs başı) yaptığımız şanlıurfa seyahatimizde yerel medyadan bazı arkadaşlarla bir araya geldik. Çeşitli konulardan konuşurken bize ev sahipliği yapan arkadaş “intiharlar var Urfa’da, hem de çok fazla intihar eden var” dedi. Ve bu intiharların artacağından endişe eden bir tavır sergiledi Biraz şaşırmış bir ifadeyle sordum : “Gerçekten mi, hiç duyulmadı ama, basına yansımadı mı peki?” Yerel basın işliyormuş. “Urfa kendi içinde o kadar kapalı olmalı ki, kendi içinde yaşanan birtakım sosyal olgular, Türkiye gündemine giremiyor galiba” diye düşünmekten alamadım kendimi.
Bir süre sonra aynı arkadaş kendi elemanlarından birisinin de sürekli intihar edeceğim dediğini, kendisinin de onu vazgeçirmeye çalıştığını belirtiyor. Sözünü ettiği kişiyi sonra bana gösteriyor. 20 yaşın üzerinde, güçlü kuvvetli, sağlıklı görünümde bir genç. Olamaz diye düşünüyorum. Üzülüyorum. Bir insanın kendi yaşamını kendisi sonlandırması kolay değil, olamaz ve olmamalıdır!
Ülkemizdeki intihar vak’aları, yukarıda sözünü etmeye çalıştığım yerlerle veya Güneydoğunun çeşitli kesimleriyle sınırlı değildir. Söze girerken, gündem oluşturan, daha çok duyup bildiğimiz örneklerinden bahsetmek istedim. Değişik yerlerde, değişik nedenlerden dolayı birçok intihar vak’ası yaşanmaktadır Türkiye’de. Güneydoğu’daki intiharların dikkat çekmesinin en önemli nedeni seri halinde devam etmesidir. Tabir hoş olmasa da, sanki intihar etmek moda olmuş ve gençler bu modaya ayak uydumaya çalışıyor.
Sosyologlar, Psikologlar, Terapistler… Bozulan ruhları, yıkılan umutları, yok olan hayalleri tedavi etmek adına, tedavi edici bütün bilim dalları ve bilim adamları harekete geçmelidir.
Geçmiş yıllarda da kolay günler yaşamış; ömürler, hayatın tadına varılarak tüketilmiş bir toplum değiliz ama, son yılların zorluklarının, ekonomik bunalımın toplum üzerinde yarattığı ve yaratacağı olumsuzluklardan minimum zararla etkilenmek adına herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
08.05.2003