Ülkenin acil çözüm gerektiren bir sorununu bile siyasete alet etmek çözümden uzak durulduğunun en iyi göstergesidir. Her siyasi irade birbirini eleştirirken hatalı bulmak durumundadır. Geçmiş yönetimler hatalar yapılmış olabilir, ama bugün hatasız olunduğunu söylemek ne kadar mümkündür?
Geçmişte hata yapıldıysa bile, teröre karşı eli kolu bağlı duran bir Türkiye Cumhuriyeti yoktu. Mücadele eden bir Devlet vardı. Doğru yada yanlış bir karşı duruş vardı. Bugün ise eli kolu bağlı, şehit edilen evlatlarını seyreden bir Türkiye Cumhuriyeti görüntüsünde Devlet. Millet ise suskun, yazılmış senaryoya göre canlandırılan gelişmeleri izlemekten öte bir şey yapmıyor. Son bir kaç yıldır sivil inisiyatifin tamamen yok olduğu bir ülke görünümündeyiz maalesef.
Diyarbakırlı bir gencin “çok şey istemiyoruz, adam yerine konalım yeter” sözleri medyada, “işte adam yerine koydu sizi Tayyip Erdoğan ve Diyarbakır’a geliyor” şeklinde karşılık buluyor (11.08.2005. Nazlı Ilacak’ın bir televizyon konuşmasından). Bu Nasıl bir devlet sahiplenmesidir ki, sadece o insanların adam yerine konduğunun ispatlanması adına yapılan bir seyahat oluyor bu seyahat? Bu düşünceler değil mi zaten bu ayrılıkları yaratan…?
Başbakanın bu kadar çok abartılan Diyarbakır seyahati, gönül isterdi ki, Diyarbakır halkının kendi paralarıyla edindikleri toplu konutların dağıtımı için değil de, bir eğitim seferberliği için yapılmış olaydı. Yada bir sağlık projesi, bir nüfus planlaması adına olsundu…..
Güneydoğu, temel sorunlarıyla ele alındığı, uzun vadede sorunu çözmek amaçlı planlar yapıldığı takdirde, Türkiye için zor bir bölge olmaktan çıkacaktır. Yeter ki bu konuya siyasi şovlarla yaklaşmak yerine, sorunlar temelden ele alınsın.
Daha Çok Demokrasi Nedir?
Kürt Sorunu Nedir?
Ülkede gittikçe tırmanan bir etnik ayrımcılığın önüne geçmek yerine, “bir Kürt sorunu vardır” demek hangi soruna çözüm aramanın bir tarifidir acaba?
Ve devamında ‘daha çok demokrasi’ sözü vermek…. Ne kadar, ne anlamda verilecek ne gibi haklar oluyor acaba o ‘daha çok demokrasi’?
Görüldüğü kadarıyla Başbakanın Diyarbakır ziyareti üstü kapalı kavramlarla kafalarda yeni sorular oluşturmuştur…
Bir Kürt sorunu yoktur Güneydoğu’da. Güneydoğu insanı sevgi, ilgi, iş, aş istemektedir. ılgisiz bırakılmanın yanı sıra bir de terörün yükünü çekmektedir. Bu ülkede, Güneydoğu dışında konuşlanan ve kendilerine Kürt aydını adını takan yada Kürt siyasetçisi denilen bazı çevrelerin, dış güdümlerin etkisiyle sürekli dillendirmeye çalıştıkları bir Kürt meselesi vardır. Güneydoğu’da yaşayan insanların hepsi Kürt kimlikli değildir. Nüfus kayıtlarına bakılacak olsa, diğer kimlikler Kürt kimliklerden sayı olarak daha fazladır belki de. Geçelim bunu da, Güneydoğu insanı etnik milliyetçilikten önce geçim derdindedir.
‘Daha çok demokrasi’ sözüyle ne kastedilmiştir? Bu sözün açılımını, benim gibi bütün vatandaşlar merak ediyor olmalı… AB’ye uyum çerçevesinde zaten istenen her adım atıldı yada atılıyor. Daha çok demokrasiden kastın, APO konusunda verilmiş sözler olmaması temennisiyle…
Bugünkü merasimlerde Diyarbakır Belediye Başkanın sözleri de dikkat çekici idi :
“şu an için her şey olumlu, söylenenler sözde kalmaz inşallah” şeklinde konuşuyor ve “çatışmayı durdurmalıyız” diyor Belediye Başkanı.
Bir çatışma yoktur ortada. Askerlerimizin tek taraflı olarak öldürülmesi, terör örgütü tarafından sürekli saldırı yapılmasının adı çatışma değil, terörist eylemdir. Diyarbakır Belediye başkanının durmasını temenni edebileceği tek şey terörist saldırılardır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti dikkatli adımlar atarak Güneydoğu’ya sahip çıkmak zorundadır. Hiç bir siyasi şov bölgenin derdine derman olmamıştır ve olmayacaktır.