İyi bir lise hayali kuran öğrenciler ve aileleri için heyecan sürüyor. Liselere Giriş Sınavı (LGS) sonuçları 24 Haziran Pazartesi günü açıklanacak. Öğrenciler sınavda elde ettikleri puana göre bu kez de fen ve anadolu liseleriyle özel Türk ve yabancı okullardan birisine girebilmek için birbiriyle yarışacak. Milyonlarca ailenin yanıt aradığı soru ise şu: Doğru okul hangisi? Soru da yanıt da çok önemli zira lise tercihi öğrencinin hayatındaki en kritik dönüm noktalarından biri. Marmara Eğitim Kurumları Okul Müdürü Mehmet Alkan’a göre lise seçimi gencin geri kalan yaşamını doğrudan etkiliyor. Alkan, lisede doğru tercihin önemini Habertürk’te yayınlanan ve Dr. Görkem İldaş’ın hazırlayıp sunduğu Yolun Başındayken programında anlattı.
Lise seçimi öğrencinin hayatını etkiliyor
‘Ülkemizde çok fazla bir okul kirliliği ve yoğun bir okullaşma var. Bu, çok da bilinçli bir çoğalma değil. Dolayısıyla liseye başlarken, lisenin öğrencinin hayatının en önemli dönüm noktası olduğunu unutmamak gerekiyor’ diye konuşan Alkan,‘Ortaokulu bitiren bir öğrencinin, girdiği sınav sonucunda pek çok seçeneği vardır. Lise,fen lisesi, kolej, devlet okulu, resmi okul hiç fark etmiyor. Pek çok okula girebilir ama lisenin bitiminde tek bir sınava giriyor ve sınav sonuç belgesinde hangi üniversite yazıyorsa oraya gitmek zorunda’ dedi ve ekledi:Yapılan lise tercihi,gencin ömrünün 70-80 yılını doğrudan etkiliyor.
Çocuğunuz için doğru lise hangisi?
Peki aileler, öğrencinin gelecekten beklentisini karşılayabilecek, başarılı eğitim ve kariyer fırsatları sunabilecek doğru okulu nasıl seçecek? Hayat boyu öğrenenlerin programı Yolun Başındayken’de İldaş’ın sorularını yanıtlayan Alkan’a göre gençler ve aileler karar vermeden önce bazı sorulara yanıt aramalı. Alkan, ‘ailelerin, okulun akademik kadrosuna, olanaklarına, sosyal sorumluluk çalışmalarına, mezunlarının geldiği noktaya ve en önemlisi o okulun misyon, vizyon ve felsefi değerlerine dikkat etmesi gerekiyor. Okul, çocuğu nereye taşımayı hedefliyor, aileler bunu mutlaka sorgulamalı’ diye konuştu.
‘Okul seçiminde sloganlara kanmayın’
Alkan, ‘ Bir öğrenciyi sloganlarla büyütmek mümkün değil. Okula gidiyorsunuz size onlarca slogan sayıyorlar. Soran, sorgulayan, araştıran, irdeleyen… Sonu gelmez sloganlar. Peki bunlar hangi aşamada ortaya çıkıyor? Bir öğrencinin o slogandaki değerleri kazanabilmesi için nerelerden geçmesi gerekiyor? Bana göre öğrenciyi besleyen, öğrenciyi kıymetlendiren çocuğun çalıştığı sosyal sorumluluk çalışmaları, farkındalık ve laboratuvar çalışmaları, atölyelerde kazandıkları beceriler, sosyal, sportif, sanatsal, kültürel etkinliklerde edindiği becerilerdir’ dedi.
‘Eğitim öğrenciye değer katmalı’
Alkan’a göre akademik başarıyı,iş yönetimi, iş birliği yönetimi, farkındalık, yaratıcılık, eleştirel düşünce, kendini ifade etme gibi becerilerle desteklemek önemli. Zira gençler gelecekte üniversiteden mezun olduklarında, lisede kazandıkları bu beceriler sayesinde, kendilerine iş hayatında yer bulacak. ‘Eskiden öğrencilik yıllarında hangi üniversiteden mezun olduğunuz çok değerliydi. Artık öyle değil. Şimdi önemli olan kendinize neler kazandırdığınız’ dedi. Alkan’ın ailelere bir de çağrısı vardı: Okul iklimini mutlaka görün.
‘Okul iklimini iyi gözlemleyin
‘ Türkiye’de çok güzel okullar var. Bunun için anne babaların biraz daha fedakarlıkta bulunması lazım.Bizzat gidip yerinde irdelemesi, incelemesi lazım. Örneğin akademik kadro diyoruz. Aslında okul ne kadar büyük, ne kadar güzel olursa olsun sınıfın kapısı kapandığı zaman içeride öğretmen ne yapıyorsa o okul odur, o kadardır veya bir okulda okuyan öğrenci ya da mezun o okul hakkında ne söylüyorsa okul odur aslında’
‘ Okulun yabancı dil yetkinliğini sorgulayın
Alkan‘Türkiye’de yaşayan her gencin iki anadili olmak zorunda. Bir, kendi kullandığı lokal anadili olacak bir de dünyanın kullandığı ortak dili yani ingilizcesi olacak’ diye konuştu. Peki sadece İngilizce yeterli mi? Alkan’a göre değil… ‘ İngilizce tek başına yeterli değil. Bunun yanında okuyacağı mesleğe göre de örneğin teknik konulardaysa Almanca,diplomatik konulardaysa Fransızca belki mimarlık veya estetik konulardaysa İtalyanca gibi farklı dillere yönlenmesi gerekiyor. Artık Avrupa’daki uluslar yabancı dil olayını çözmüşler. Orada bir sorun yaşanmıyor. Ama Türkiye’de bu konuda gerçekten çok zorlanılıyor ve anne babalar yabancı dil öğrenebilmesi için çocuklarına büyük yatırımlar yapabiliyorlar. Dolayısıyla anne babaların lise seçerken, okulun dil konusundaki yetkinliğini de sorgulama zorunluluğu vardır’ diye konuştu.
Sadece akademik başarı yeterli mi?
Yolun Başındayken’in ikinci diliminin konukları Beşiktaş-Kabataş Vakfı Okulları İcra Kurulu Başkanı Hasan Anıl Cansızoğlu ve Kurucu Okul Müdürü Tekin Baransel’di. Cansızoğlu ve Baransel de okul seçiminde akademik başarının önemine dikkat çekti ve ekledi: Başarı önemli ama tek şart değil. Güçlü bir akademik müfredatın yanısıra çocuğun diğer yeteneklerini de göz ardı etmemek gerekli’
‘Çocuğun yetenekleri gözardı edilmemeli
Cansızoğlu,okulun tek görevinin çocukları testlere ve sınavlara hazırlamak olmadığının altını çizdi, ‘kurum olarak böyle bir eğitimin doğruluğuna inanmıyoruz’ dedi. Cansızoğlu,‘idealimiz bu çocuğumuzun iyi bir yabancı dilinin olması , hatta iki tane olması, iyi bir enstrümanı çalması bir spor dalını hayatının içine mutlaka katması…İyi insan olmakla alakalı bir çok şeyin tanımında da bu var ’ diye konuştu.
İyi eğitimli insan yetiştirmek
Baransel de Beşiktaş-Kabataş Vakfı Okullarının ana misyonun ‘iyi insan yetiştirmek’ olduğuna dikkat çekti. Baransel’e göre dünyadaki en büyük eksik, iyi insan… ‘Lider çok ama iyi lider çok az. Savaşlar iyi eğitim almış ama iyi olmayan liderlerden kaynaklanıyor. Bizim amacımız yarınları iyi yazan, çevresine, toplumuna dünyaya faydalı iyi nesiller yetiştirmek ‘ dedi.
Eğitimde toplumsal sorumluluğun rolü
Baransel,tüm öğrencilerin bir şekilde sosyal sorumluluk projeleri içerisinde yer almasının önemine dikkat çekti.‘Bire bir çocuklarla ya da farklı insanlarla temas etmesini, ya da bir ağaçla ya da bir hayvanla temas etmesini sağlayacağız. Toplum hizmetine mecburi olarak değil, ya da nasıl yapılacağını bilmiyor olarak değil, gerçekten bir hayat felsefesi olarak kabul etmiş mezunlar vermek istiyoruz.Yani bu konuda da mottomuz ; Herkesin başkası için verebileceği bir şeyi mutlaka vardır’
‘Yaratıcı zeka kurumların ruhunda olmalı’
Beşiktaş-Kabataş Vakfı Okulları İcra Kurulu BaşkanıHasan Anıl Cansızoğlu da Van depremi sonrasında Beşiktaş Fenerbahçe derbisinin 66. dakikada sahaya atılan 30 bin atkıyı hatırlattı ve ekledi:
“Yaratıcı zeka aslında bu kurumların ruhunda olmalı. Cansızoğlu, ‘Harvard Üniversitesi’ninöğrenci seçme sürecine bakın. Hiç kimse notlarıyla alakalı bölümden dolayı Harvard’a öğrenci almıyor. Kaç tane yaşlıya dokunduğuyla alakalı , toplumda doğayla ilgili , engelli bireylerle alakalı yaptığı projelerle bu çocuklar seçiliyor. Hiç kimsenin matematik notuyla Harward’a girmişliği son 30-40 yılda yoktur. Bir de bir sürü kariyer günleri etkinlikleri yapıyoruz. 30 sene sonraki meslekleri düşünün. Bugünkü mesleklerin yarısının olmayacağı söyleniyor ama gelecekte bir vasıf hiç değişmeyecek; İyi insan olma vasfı. Yani siz hangi mesleği yapıyorsanız yapın 30 sene sonra o ismini bilmediğiniz meslekte de temel sorumluluğunuz iyi insan olmaktan geçecek. İyi insansanız o mesleği yapacaksınız.”