Ayna nöron 1996 yılından başlayarak (İtalya’da Parma Üniversitesi’nden) Giovanni Rizzolatti, Vittorio Gallese ve ekibi tarafından hayatımıza girdi. Bu motor nöron hücresi insan beyninde broca denen ve konuşmadan sorumlu olduğu bilinen bölgede bulunur.
“Bir şeyi görmek ve bir şeyi yapmak aynı şeydir!” Yani, bu nöron birisini bir şey yaparken seyrederken sanki kendisi yapıyormuş gibi aktive olur. Bilim adamları buradan yola çıkarak, konuşmanın, başkalarının hareketlerini tanıma ve algılama ile başladığını düşündüler. Önceleri el kol işaretlerine ve mimiklere dayanan haberleşme, zaman içinde konuşmaya dönüşmüştü. Mutlu yüzlere bakan insanların, gülerken gerilen kaslarının, kızgın yüzlere bakanların ise kaşları çatan kaslarının resme baktıktan 700 milisaniye içinde kımıldadığı saptanmış. Çevremizde biri esnese çok geçmez tek tük başka esneme sesleri ardı sıra dizilir. İnsanın ayna nöron sistemi, maymunlardan farklı olarak sol yarı kürede ve özellikle dille bağlantılı Broca alanında toplanmıştır. Günümüzde ayna nöronları psikolojinin DNA’ları olarak görülür.
“Mirror neurons” – “ayna nöronlar” işlevini hatırlatalım…
Gülmek, esnemek, ağlamak, karamsarlık, neşe, coşku, hüzün vb. gibi pek çok davranış ve duygu biçimi insanlar arasında kolayca yayılabilen ve taklit edilen duygulardır. İnsan beyninin işlev gören kısmının nöronlardan oluşur ve bu nöronlar elektrikle çalışır. Her bir nöron yüz mili volt elektrik enerjisi üretildiğinde aktif olarak çalışır hale gelir. Buna aksiyon potansiyeli ismi verilir. Beynimizde yaklaşık yüz milyar nöron vardır. Bu nöronların çalışması günümüzde EEG denilen aletle, elektrik akımı ölçülerek incelenebiliyor. Beynin çalışması fonksiyonel manyetik rezonans (fMR) ve pozitron emülsiyon tomografi (PET) cihazlarıyla da araştırılabiliyor.
Katıla katıla gülen kendimizi alamayıp gülmeye başlarız. Bunun gibi gerginlik, gerginliği; neşe, neşeyi bulaştırır. En iyi hatiplere bakın ya da kendinizi konuşurken düşünün, elleriniz ve kollarınız konuşmayı tamamlamaya çalışırlar ya da kimi zaman sözcüklerinizle saklamaya çalıştığınız düşüncelerinizi yüz ifadeniz ele verir. Vücüt dili ya da empati üzerine onlarca kitap bulabilirsiniz bugün. Bilim insanları Ayna nöronların varlığının empati ile ilişkilendirilmesi ile konunun içinde pek çok parantez açılması sağlanmıştır. Parantezlerin her biri ise bilimdışı bildiğimiz pek çok olgu için açıklayıcı kaynak olmuştur. Birkaç paranteze birlikte bakalım:
- Sürü psikolojisinin temel nedeninin ayna nöronlar olduğu konusunda ileri sürümler var.Çete davranışları ve sürü psikolojisi gibi öğelerin altında insan beynindeki ”ayna nöron”ların bulunduğunun düşünülür.
- Ayna nöronlarla ilgili bir başka çarpıcı parantez, otistik çocukların ayna nöron mekanizmasının arızalı olmasıdır. Otizm, Yunanca autos (kendi) sözcüğünden geliyor. Türkçeye kendicilik diye çevrilebilir. Otistik çocuğun çektiği temel zorluklardan biri, metafor (eğretileme) ve metonim (düzdeğiştirmece) gibi söz oyunlarını anlayamamalarıdır. Örneğin, ‘Yumruğunu sık!’ denildiğinde, çocuk bir eliyle yaptığı yumruğu öbür eliyle sıkıyor.
- Parapsikolojik kabul edilen başka bir konu var ki, akıl okumak diye de adlandırılır… Bazı insanlar bir diğer kişinin beyninin içinden geçeni rahatça algılayabiliyorlar. Özellikle empati duygusu fazla olan insanlarda gelişmiş olan akıl okuma yeteneği, telepati adını da alabiliyor ve empati ile iç içe geçiyor bu noktada. Ayna nöronlar ile ilişkilendirilerek açıklandığında telepati bilimsel bir izaha kavuşabiliyor:
- Birinci şahsın bilinç dışında bulunan duygu, hayal gücü veya sezgiden sorumlu kısımlarında elektriksel aktivite oluşur bu aktivite bilinç dışında bulunan telepatiden sorumlu ayna nöronlarını uyarır ayna nöronlarından enerji açığa çıkar bu enerji evrene yayılır, alıcı kişiye ulaşır ve alıcı kişideki ayna nöronlarını uyarır. Burada oluşan aksiyon potansiyeli duygu durumu değiştirir bir his bir sezgi açığa çıkarır, çoğu kişi bu bilinçli zihinleriyle bu hisse bir anlam veremeyebilir, ancak altıncı hissi kuvvetli diye tabir ettiğimiz kişiler ile trans haline girmek suretiyle bilinçlerinin engelleyici etkisini kapatmayı öğrenmiş kişiler buna daha iyi anlam verebilirler.
Gönderilen mesaj alıcıda bilinç seviyesinde anlaşılamazsa bir iç sıkıntısı olarak tezahür edebilir. Altıncı his, telepati, pozitif –negatif enerji gönderimi gibi parapsikolojik yeteneklerde bu konuyla ilgili nöron grupları tarafından gerçekleştirilir. Üzerinde çalışılırsa ustalık kazanılabilir. Ancak bazı kişiler doğuştan daha yeteneklidir. Uzaktan görme-işitme gibi psişik yeteneği olan insanlar, ABD ve İngiltere’de bazı çözümlenmesi mümkün olmayan adli olaylarda polis tarafından görevlendiriliyor. Bu insanlar nasıl oluyor da uzaktan görebiliyorlar düşünmek gerek. Uzaktan hissedebilme yeteneğinin gelişmesiyle beyin ve düşünce kontrolleri konusundaki komplo teorilerinin dayandığı bir takım bilimsel gerçekler olmasa üzerine kitaplar yazılmaz. (Adam Fawer- OLASILIKSIZ)
Biyoelektromanyetik dalgalarla, düşünme sırasında hücreler arasındaki iletişimin sağlanması ve ayna nöronları sayesinde bir diğer insan tarafından diğer kişi harekete geçmeden önce geriye kontrol eden ve durduran düşünceler gönderilmesi üzerine kurulu olan bu kitabın içindeki senaryo hiç de akla uzak gelmiyor doğrusu…
Derin hipnozlarda kişilerin astral yolculuk yapabildikleri söylenir. Uzaktan görme mekanizmasını açıklayacak olursak beyinde ayna nöron grubu uzaktaki bir olay için enerji gönderir. Enerji, gönderilen yerden geri yansır ve alıcı nöronlarca algılanır. Bu işlem aynı ultrasonla insan karnında bir görüntü oluşturmayı andırır. Görüntü bilinç dışında oluşur, çok net değildir. Bunu yorumlayacak şahsın bilgi, beceri, yetenek ve tecrübesi olaya açıklık getirir. Evrene bakılırsa hemen her şeyin dalga hareketi (iniş- çıkışlar) yaptığı görülür. Gece-gündüz, siyah-beyaz, ses ve en önemlisi ışık; dalga hareketi yapar, örnekler çoğaltılabilir. Bir grup bilim adamı zamanın da dalga hareketi yaptığına inanıyor. Zaman dalga hareketi yapıyorsa, zaman içinde yolculuk mümkün olabilir.
Zamanın dalga hareketi yaptığı varsayımından yola çıkarsak, zamanın farklı boyutlarında, aynı yerde yaşamın cereyan ettiği düşünülebilir. Geleceği görebilen insanlar beyinlerindeki ayna nöronlarını kullanarak bunu bilinç dışlarından yapabiliyorlar.