2007 Genel Seçimleri gündeme geldikten hemen sonra partiler öylesine bir kadın reklâmı yapmaya başlamışlardı ki, sanki Meclise çok sayıda kadın milletvekili girecek gibi bir hava estirilmişti.
Ben de o sıralarda “Siyasette Kadın Duvarı aşılıyor mu?” diye bir yazı yazmıştım.
Yazdığım yazıda çok fazla iyimser olmasam da, kadına dönük tüm bu yaklaşımların reklâm olduğunu, her şeye rağmen bu seçimlerde Meclis’e %6–7 dolayında kadın milletvekili girebileceğini söylemiştim.
Aday listeleri belirlenip kamuoyunun önüne konulduktan sonra, bir kez daha görüldü ki, siyaset meydanı er meydanı değildir. Bu iş gerçekten boş vaatler ve gerçek dışı söylemler sanatıdır.
Aday listelerini incelerken özellikle sahil boyunca Akdeniz illerinin listeleri üzerinde durdum. Bu şerit, Antakya, Adana, Mersin, Antalya, Muğla gibi, turizmin can damarı şehirlerle bu şehirlerin son derece uygar yaşam çizgisindeki toplumunu barındırıyor. Kadının belki de en çok itibar gördüğü bir bölgedir burası. Belki de Türkiye’nin en modern kesimidir.
Akdeniz Bölgesi şehirlerinin aday listelerine gelelim şimdi de. Meclis’e en iyimser düşünceyle AKP, CHP, MHP, DP, GP’nin girdiğini farz edelim. Bu partilerden seçilip gelecek kadın sayısı koskoca Akdeniz Bölgesi adına 2 ya da en iyimser düşünceyle 3’tür. Bu illerin toplam milletvekili sayısı ise 55’tir. Ne kadar çarpık bir tablo olduğu işte ortada. Meclis’e girmesine ihtimal verilmeyen diğer partilerin listelerindeki görüntü de bunlardan farklı değil.
Uygar yaşam, modern Türkiye, Atatürkçü düşünce yanlısı olan ve kadın erkek eşitliğine önem vermesi beklenen CHP özellikle Akdeniz Bölgesinde bu sıfatlara tezat düşmüştür. Diğer partilerin en azından göstermelik de olsa gerilere ya da oy toplasın düşüncesiyle kritik sırlara koydukları kadın adayları varken CHP, Mersin, Antalya, Muğla gibi son derece modern, son derece demokrat şehirlerde listesine hiç kadın aday almamıştır.
Acaba bu illerimizde gerçekten kadınlar siyasete uzak mıdırlar?
Yoksa uzak mı tutuluyorlar?
Cevabı buradaki ikinci soruda aramak isabetli olur diye düşünüyorum. Çünkü Mersin’de kadınların siyasete hiç de uzak olmadığını ben biliyorum. Eğer öyle olsa bile, partiler kadın seçtireceğiz reklâmıyla ortaya çıkacaklarına kadınları gerçek anlamda siyasete teşvik edebilirler.
Geçelim Akdeniz’i. ıstanbul, ızmir, Ankara gibi Büyükşehir listelerine bakalım. Durum Akdeniz’den çok farklı değil. Cumhuriyet Mitingleriyle Türkiye gündemine oturan iki bayanı, CHP’nin seçtirmek için davet ettiğini okuyunca zannettim ki bu bayanları ön sıralara koyacaklar. Ama görüldü ki, o bayanların bulundukları sıralardan seçilip gelmeleri Meclis’e kaç partinin gireceğine bağlı.
Yani çok çalışan kadınlar için bile siyaset çantada keklik değil. Kadınların en büyük hatası, oturdukları yerden kendilerine siyaset verilsin beklentilerini devam ettirmeleridir. Kota, kontenjan savunmalarıyla erkeklerin elinde olan siyaseti kendi lehlerine döndürebileceklerini düşünmeleri büyük saflıktır bence.
Yapılması gereken en önemli şey kadın dayanışması, kadınlar arası güç birliğidir. Bir tek KA-DER’in (Kadın Adayları Eğitme ve Destekleme Derneği) seçim zamanlarındaki birkaç girişimiyle olacak iş değildir bu. Bir kere kadınlar kadınlara destek vermiyor, aşılması gerekli en büyük sorun budur. Bunu sadece siyasetle de kısıtlamamak lazım. ışyerlerinde kadın yöneticilerin en çok ezmeye çalıştığı elemanlar gene kadın çalışanlardır. Sokakta, barda, eğlencede, işyerinde kadınlar arası husumet yabana atılmayacak kadar büyüktür. Kadınlar arası dağınıklığın temeline inilmeden, erkekler dünyasında, karşı cins olarak mücadele etmenin kolay olmadığını kabul etmek gerekir.
Bu seçimlerde;
—%30 kadın kotası koyuyoruz,
—En az 25–30 kadın milletvekili seçtireceğiz,
—Temsilde adalet ve eşitlik ilkemizdir,
—Haydi, kadınlar siyasete,
diyen siyasi partiler maalesef siyasette kadın duvarının aşılmasında hiçbir rol oynamamıştırlar. Seçimlerden sonra o duvarın daha da kalınlaşmış olduğunu görmek sürpriz olmayacaktır.
Bu konuyu işlerken özellikle çarpıcı örnekleri vermeye çalıştım. Edirne’den Van’a, Muğla’dan Kars’a, Urfa’dan ıstanbul’a, Türkiye’nin her yerinde durum aynıdır aslında.