Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurulduğu günden bu yana, düzenlenen kampanyalarla, finansal desteklerle ve tabii en çok gönüllülerin yoğun çabalarıyla ayakta duruyor; şiddete maruz kalan ancak gidecek yeri ve geçim kaynağı olmayan kadınlara dayanak oluyor.
Kadına yönelik şiddetin engellenmesi konusunda resmi kurumların üzerine düşeni yeterince yapamadığını vurgulayan gönüllüler, özel hayatın bir parçası gibi görülen ‘koca dayağına’ dur diyorlar!
Bu mücadeleci, inançlı ve azimli kadınlar, ‘soru sormak sessizliği kırabilmenin ilk adımıdır’ diyor ve soruyorlar: Gerçekten, dayak bir hak olabilir mi? Töre cinayetlerine, kan davalarına ‘gelenek’ kisvesi altında göz yumulabilir mi? Başına gelenlerden utanan kadın susmalı mı? Kadına yönelik şiddetin kaynağında ne yatıyor?
Biz de Kadınvizyon olarak Mor Çatı Vakfı’nı daha yakından tanımak ve neler yaptıklarını kendilerinden öğrenmek için sorularımızı 4 yıldır gönüllü olarak vakfa emek veren Gökçe Kartaler’e yönelttik…
Kadınvizyon: Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nı kurma fikri nereden çıktı? Biraz kuruluş aşamasından bahseder misiniz? Bir modeliniz, Türkiye’de ya da dünyada örnek teşkil edecek benzer bir kuruluş var mıydı?
Gökçe Kartaler: 1990 öncesinde aile içi şiddet, “özel alan” olarak tanımlanan ve toplum tarafından görülmek istenmeyen bir olguydu. “Özel alan” içinde, yani ailede yaşanan her şey orada kalır düşüncesiyle kadınlar her tür şiddeti yaşamaktaydı. Aile içinde yaşadıkları şiddeti birbirlerine dahi anlatamamaktaydılar.
1980’li yıllarla beraber feminist kadınların çabalarıyla kadına yönelik şiddet kamuoyunun gündemine gelmeye başladı. 1987 yılında İstanbul’da Yoğurtçu Parkı’nda ilk büyük eylem olan ‘Dayağa Hayır’ yürüyüşü geniş bir kadın katılımıyla, çeşitli feminist örgütlenmelerin organizasyonuyla gerçekleştirildi. Kadınlar bu yürüyüş sırasında ‘dayağa hayır’ ‘dayağın çıktığı cenneti istemiyoruz’ diyerek kamuoyu önünde ilk ortak tepkilerini dile getirdiler.
1990’lara doğru bu yürüyüşün biraraya getirdiği kadınlar kurumsallaşmaya geçerek, kadına yönelik şiddetle mücadele araçlarını oluşturmaya başladılar. 1990’da İstanbul’da Mor Çatı, kısa bir süre sonra Ankara’da Kadın Dayanışma Vakfı kuruldu.
Böylece şiddet yaşayan kadınların başvurabileceği iki kadın danışma merkezi çalışmalarına başladı. Türkiye’de ve dünyanın pek çok yerinde kadınlar kendi hak ve özgürlükleri için mücadele ediyorlar. Bu alanda çalışma yapan kadın kurumu çok fazla var diyemeyiz, ancak kadına yönelik her türlü ayrımcılığa karşı farklı alanlarda çalışma yapan oldukça fazla sayıda kadın örgütü var.
Kadınvizyon: Kadın sığınma evi kurmak konusunda ne gibi sıkıntılar yaşadınız? Kimler destek, kimler köstek oldu?
Gökçe Kartaler: Mor Çatı başlangıçta gönüllü çalışmalarla kadın danışma merkezinden, şiddete maruz kalan kadınlara sosyal, hukuksal ve psikolojik danışmanlık vererek destek oldu. Kadınların can güvenliğini sağlayabilmek amacıyla 1995 yılında “kadın sığınağı”nı açtı. Gönüllü çalışmalar ve bağışlarla Danışma Merkezi ve sığınağını açık tutan Mor Çatı maalesef sığınağını 1998 yılında bu konuda yeterince bağış bulamaması nedeni ile kapatmak zorunda kaldı. Danışma merkezini halen gönüllü çalışmalar ve bulabildiğimiz küçük bağışlarla açık tutmaya çabalıyoruz.
Mor Çatı 2005 Ekim ayında Beyoğlu Kaymakamlığı SYDV ile gerçekleştirdiği 2 yıllık protokol ile 2’nci sığınak çalışmasını hayata geçirdi. Finansal destek Dünya Bankası tarafından sağlanıyordu. Bu protokol, alandaki bilgi ve deneyimi bilinen bir kadın örgütü ile devlet kurumunun doğrudan bu konu ile ilgili olarak yaptığı ilk işbirliği idi. Bu ortaklıkta “Mor Çatı sığınağının” psikolog, avukat, psikiyatr, doktor, pedagog gibi çok önemli ihtiyaçlarını gönüllülerimiz aracılığıyla temin ediyorduk.
Proje, Dünya Bankası tarafından örnek proje seçildi, ödüllendirildi. Ancak söz konusu projenin süresi bittikten 1 yıl sonra Beyoğlu Kaymakamlığı bütçe yetersizliği nedeniyle Mor Çatıyla yapmış olduğu işbirliğini bitirmek istediğini söyledi.
Mor Çatı ve diğer pek çok kadın örgütü beraber kampanya örgütleyerek, sığınağın daha iyileştirilmiş koşullarla geri verilmesini istedi. Yapılan kampanya kapsamında basına süreçle ilgili bilgi verildi, standlar açılarak durum kamuoyuyla paylaşıldı ve meclise gidilerek bakanlarla temasa geçildi. Ancak “Mor Çatı”nın üç yıldır sürdürmekte olduğu sığınak faaliyeti tecrübesi ve sağladığı bir çok destek göz ardı edilerek sığınak Sosyal Hizmetlerle partner oldu.
Bu olayın hemen ardından Mor Çatı tam bağımsız bir sığınak açmak için hazırlıklara başladı ve 2009 yılının başından itibaren yeni sığınak çalışması başladı. Şu an sığınak tam kapasite ile “Mor Çatı”dan sığınak desteği talebinde bulunan kadınlarla şiddetsiz bir yaşam kurmaları için dayanışmaya devam ediyor.
Kadınvizyon: Kurulduğu yıldan bu yana Mor Çatı Vakfı ne kadar yol katetti? Vakfın destekçileri arttı mı? Ulusal ya da uluslarası platformlarda sesinizi duyurma imkanı bulabildiniz mi?
Gökçe Kartaler:Mor Çatı bu yıl 20. yılını kutluyor. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele amacıyla kurulan ilk kadın örgütlerinden biridir Mor Çatı Kadın hareketi bu süreçte şiddete karşı mücadeleyi ülkenin gündemine sokmayı başardı. Yasal değişiklikler gerçekleştirildi, toplumda farkındalık yükseldi. Biz bu sürecin içinde olduk hep. Diğer kadın örgütleri ile birlikte kampanyalar gerçekleştirdik. Ayrıca bize gelen bağışlar ve gönüllüler aracılığıyla dayanışma merkezini sürekli açık tuttuk.
Toplumda bu konuda duyarlılık arttı ve tabi bizim destekçilerimiz de sürekli olarak artıyor. Farklı destek biçimleriyle, gerek kurumsal gerekse bireysel destekler oluyor Mor Çatı’ya. Vakıf olarak ulusal ve uluslar arası platformlarda yer alıyoruz. Yaptığımız çalışmaları aktarmanın, farklı kurumlarla karşılıklı bilgi ve deneyim paylaşmanın önemli olduğunu düşünüyoruz.
Kadınvizyon: Mor Çatı’nın bir yardım derneği değil, bir dayanışma kurumu olduğunuzu ifade ediyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Gökçe Kartaler:Mor Çatı olarak aile içinde kadına yönelik şiddetin kaynağında erkek egemenliğinin yattığını ve bu sistemin değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu değişimin ancak kadınların dayanışması ile gerçekleşeceğini düşündüğümüzden 20 yıldır faaliyet gösteren bir dayanışma merkezimiz var. Burada şiddetle yüz yüze olan kadınlara sosyal, psikolojik, hukuki destek veriyoruz. Bu çalışmayı yaparken de kendimizi bu sistemin kadınlar üzerinde yarattığı ayrımcılıktan tamamen “kurtulmuş” gibi görmüyoruz. Kendimizin kurtarıcı olmadığı gibi, Mor Çatı’ya başvuran kadınların da “mağdur” olmadığını düşünüyoruz.
Danışma Merkezi ve sığınakta kadınlarla karşılıklı dayanışarak güçlenmeyi önemsiyoruz. Bu dayanışmayı da kadınlarla yaşadıkları deneyimleri paylaşarak, onları yargılamadan dinleyerek, görevli kurumlar konusunda bilgilendirerek, gönüllü hukukçular ve psikologlar aracılığıyla kendisine ve çocuklarına danışmanlık desteği vererek sağlıyoruz.
Kadınvizyon: Mor Çatı’ya başvuran bir kadın, şiddete maruz kaldığını yasal olarak kayda geçirmek, ilgili makamlara bilgi vermek zorunda mı? Yüzde 100 gizlilikle size sığınma şansı var mı bir kadının?
Gökçe Kartaler: Bizim çalışma yöntemimizde, başvuranın bilgilerinin gizliliği en önemli konulardan biri. Bizim kayıtlarımız tamamen gizli ve herhangi bir kurumla kadının izni olmadan asla paylaşmıyoruz. Ayrıca herhangi bir resmi makama bildirim yapma zorunluluğumuz da yok. Ancak kendisi herhangi bir yasal süreç başlatmak isterse veya başka bir kurumdan (hastane, sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonları vs.) destek almak isterse bize durumu iletiyor ve gerekli yerlerle sadece gerektiği kadar bilgi paylaşımı yapıyoruz.
Bunun dışında görüşmelerde kadınlara yol göstermiyoruz, sadece ne yapmak istediğini anlamaya çalışıp, yapabileceklerini aktarıyoruz. Yani eşinden şiddet gören ama şikayetçi olmak istemeyen bir kadına “mutlaka polise gitmelisin” gibi bir yönlendirme yapmıyor, bu konudaki haklarını ona anlatıyoruz.
Sığınakların gizliliğine 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile bir standard getirildi. Gerek bizim sığınağımızda gerekse başka bir sığınakta kalan kadınların bilgileri tamamen gizli tutulmak zorunda zaten. Bu da feministlerin kazanımlarından biri.
Kadınvizyon: 20 yılda Mor Çatı’ya kaç kadın kaç çocuk başvurdu, kaç kişi yardım aldı? şiddete eğilimin bölgelere ve eğitim düzeyine göre dağılımı nasıl?
Gökçe Kartaler:20 yılda 25 bin kadın, çocukları ile birlikte destek aldı. Erkek şiddeti her kesimden kadının yaşamını olumsuz etkiliyor. Bize başvuran kadınların büyük çoğunluğu bunun karşısında kendi başına daha az alternatif oluşturabilenler. Ancak üniversite mezunu hatta akademik kariyer sahibi kadınların da Mor Çatı’ya başvurduğunu görüyoruz.
Kadınvizyon: Size başvuran kadınlar sığınma evlerinde ne kadar süreyle kalabiliyorlar?
Gökçe Kartaler: Sığınakta kalma süresi için bir kısıtlama koymuyoruz. Bu süreyi çalışma süresi içerisinde kadın kendisi belirliyor. Sığınak sonrasında tasarladığı hayatı kurabilecek durumda ise çıkmak istiyor. Kadınların ve çocukların şiddetsiz bir hayat sürmelerinin koşullarını yaratıyoruz sığınakta.
Kadınvizyon: Sığınaktan ayrıldıktan sonra kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için neler yapıyorsunuz?
Gökçe Kartaler: Sığınak çalışmasında da kadınların güçlenmesini temel alan bir anlayışla çalışıyoruz. Kadınlar ne iş yapmak istediklerine karar verdikten sonra biz bu konuda nasıl destek verebileceğimize bakıyoruz. Çalışmak istediği alanda ücretsiz kurs vs. gibi destekler bulmaya çalışıyoruz.
Kadınvizyon: Mor Çatı’ya sığınan kadınların istihdamı için herhangi bir çalışmanız ya da destek aldığınız kuruluşlar var mı?
Gökçe Kartaler: İstihdam konusunda oturmuş bir sistem yok. Zaman zaman burayı arayıp eleman taleplerini iletiyorlar, ancak bunların çoğu çok düşük bütçeli, sigortasız işler. Yani kadınların pek tercih edemeyeceği yönde. Çünkü sığınaktan sonra yeterli destek mekanizmaları olmadığından, kadınların bu hayat şartlarında çocuklarıyla birlikte yaşayabilmeleri için gerekli koşulları oluşturmak çok zor olabiliyor.
Kadınvizyon: 21.yy Türkiye’sinde halen kan davaları, töre cinayetleri yaşanıyor, berdel gibi ilkel uygulamalara rastlanıyor. Toplumumuz bunları nasıl ve ne zaman aşacak sizce?
Gökçe Kartaler: Kadına yönelik şiddete karşı mücadele bir bütün. “Töre ve namus cinayeti” dediğimizde sanki belirli bir kesime özgü şiddetten söz ediyoruz. Oysa bizim Mor Çatı olarak izlediğimiz birçok davada erkekler avukat, doktor, öğretim görevlisi vb. Bunun üzerinde durma nedenimiz töre ve namus cinayetinden söz ederken “aşk cinayetleri”ni gözden kaçırmamız. Medyada aşk cinayetleri ile ilgili haberlerde “kıskançlığın” mazur gösterilmesine kadar varıyor iş. Hatta birçok kadın cinayetinde hakimler bu durumdaki faillere “haksız tahrik indirimi” uyguluyorlar.
Her durumda şiddete karşı koyabilmek için kadınların daha fazla seçeneği olmalı, daha çok destek alabilmeli. Kamu kurumları sorumluluklarını yerine getirmeli; polisinden yargısına, milletvekilinden bakanına, başbakanına kadar. Kadınları bir süre sığınaklarda korumak yetmez. Burada kaldıkları süre içinde şiddetsiz bir yaşam kurabilmeleri için alternatifler de oluşturulmalı. Sadece kendileri için değil, çocukları için de. Toplumun bütününe yönelik farkındalık çalışmaları da önemli tabi. Ama meselenin bir bütün olduğu göz önünde tutularak yapılmalı bunlar. Çünkü sadece “töre ve namus cinayetlerinden” söz ettiğinizde konu sadece geleneklere, ya da ahlaki nedenlere indirgenmiş oluyor.
Kadınvizyon: Kadınlara yönelik şiddetin temelinde ne var? Bu güç gösterisinin nedeni ne sizce? Neden örseleniyor, bastırılıyor, susturuluyor kadınlar?
Gökçe Kartaler: şiddet, iktidar kurmanın bir yöntemi aslında. Erkeklerin kadına uyguladıkları şiddetin, cinsiyetler arasındaki eşitsizlikten kaynaklandığını ve sistematik olduğunu düşünüyoruz. Erkek şiddetinin en belirgin ve meşru alanı ‘aile’. Biz ailenin, toplumun, erkek egemen bir yapıda olduğunu düşünüyoruz. Çok sayıda kadının kocaları, sevgilileri tarafından öldürülüyor olması ya da kadına yönelik şiddetin en yaygın suç olması tesadüf değil.
Şiddetin birçok biçimi var kuşkusuz. Cinsiyetiniz nedeniyle yeterli eğitimi alamamış olmanız, işyerinde aynı işi yaptığınız halde erkeklerin sizden daha fazla ücret alması, daha kolay yükselmesi de bir şiddet aslında. Sorgulamaya başladığınızda kendi yaşamınızdan birçok örnek bulabiliyorsunuz. Erkek egemen sistem değişmedikçe, erkeklerin kadınlar üzerinde baskı kurma isteği bu şiddeti hep besleyecek. Kadınlar kendi hakları için mücadele ediyor.
Kadınların yaşadıkları şiddetten kurtulmaları için sistemin mekanizmaları çok yetersiz. Toplumsal baskıdan, ekonomik yetersizliğe kadar kadınların şiddetten kurtulabilmelerinin önünde pek çok engel var. Bu engellerin kalkması için devlet ve devlet kurumlarının, kadına yönelik şiddet konusundaki tutumunu değiştirmesi gerekiyor. Ciddi yasal önlemler alıp bu önlemleri hayata geçirmeyen birimleri (polis, mahkemeler, SHÇEK , belediyeler vs) incelemeye almadığı ve var olan yasaları hayata geçirmediği sürece de bu konuda yol katetmiş sayılmayacak.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı: www.morcati.org.tr
Bağış yapmak isteyenler için Vakıf Bank Beyoğlu şubesi Hesap no: 0015 8007 2852 91667