“2000 yılında herkes 15 dakika kadar meşhur olacak” cümlesini ilk duyduğumda 1970’lerdeydik ve bu ifadeyi kafamda çok canlandıramamıştım doğrusu.
Ama bugün 15 dakikalık değilse bile “4-5 aylık bir süre” için parlayan ve sonra unutulan meşhurlarla karşılaşmaya başladık. ışte Bayhan, 10-15 hafta kafalarımızı meşgul eden, bazılarımıza “hakikaten bir şeyler var bu çocukta” dedirten ama bazılarımıza da “Allah Allah, herkes bir şeyler görüyor bu çocukta ama ben neden anlayamıyorum? Bende bir şey mi eksik” diye düşündürtecek kadar oy ve alkış alan, taraftar toplayan Bayhan’ın Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki ilk konseri bir fiyasko ile sonuçlanınca, paragrafın başındaki cümlenin doğruluğu da ortaya bir daha çıkıyor…
15 dakikalık meşhurlardan başlayıp, Bayhan’a bağladık. Çünkü anlatacağımız konu farklı. Yazının başlığına bakıp, size “Semra Hanım iyi kaynana mı? Kötü kaynana mı?”yı anlatacağımı sanmayın. Aslında beni pek de ilgilendirmiyor.
Ayrıca ortaokul mezunu Semra Hanım’ın, çoğunluğu ortaokul da olsa, üniversite mezunu gelin ve kaynana adaylarının bile bulunduğu bir ortamda nasıl yıldızlaştığını da anlatmayacağım.
Önce “ben seyretmiyorum” deyip, sonra ortaya atılan cümlelere, anında yorum yapanlara bakarak, aslında çoğu kişi tarafından seyredildiğini ya da en azından farkında olunduğunu ise hiç anlatmayacağım, bunu duymaktan benim gibi sıkılmışsınızdır sanırım.
Benim dikkatlerinizi çekip, düşündürtmek istediğim konu farklı..
Türk toplumu bir anlamda kapalı toplum olarak bilinir. “Kan iç ama kızılcık şurubu içtim de” özdeyişi bir anlamda bunu vurgular. Yani her ne zorluk çekerseniz çekin, bunu anlatmaz, aksine ne kadar rahat olduğunuzu vurgulamalısınız diye öğretirdi büyükler. Bu özellikle de annelerin kızlarına öğrettikleri bir özdeyiştir. Ev içinde olan, evin dışına çıkmaz.
Aslında Türk toplumu sadece kötüyü, zoru, üzücü olan değil, başarılı olanı, iyi olanı da açıklamaz. Gerek nazar kavramı, gerekse alçakgönüllülüğün erdem olduğunun öğretilmesi sonucu, Türk toplumunda “bunu ben yaptım”, “bunu ben başardım”, yerine başkalarının ağzından “filanca bunu başardı” ya da “evliliği çok iyi gidiyor” ifadeleri tercih edilir.
ışte tam da dikkatinizi çekmek istediğim konu bu.. Peki, böylesine kapalı bir topluma ne oldu da.. birden her şey ortalığa döküldü.
Biri bizi gözetliyor ile başlayan akım aslında internet’te kendisini seyrettirmek üzere, odasına kamera koyanlarla başladı. Önce şaşkınlık yaratan bu akım, öylesine ilgi buldu ki, TV’lar da anında bu trendin içine daldılar.
Türkiye’ye de olay önce şaşkınlık yaratan gazete haberleri ile geldi. “Almanya’da bir kız gece gündüz kendisini seyrettiriyormuş” gibi haberlerin ve tartışmaların sonunda bir gün baktık ki, bizim de böyle bir programımız olmuş.
Ancak program başladığı gibi kalmadı. Dallandı budaklandı. 2.bahar adıyla, 40+ grubu, gelinin damadı seçtiği, damadın gelini seçtiği program filan derken en sonunda bir de baktık ki, kaynanalar da işin içine girivermiş.
Ne oluyor bu programlarda? Gayet basit.. Hayat kameraların önünde yaşanıyor. Anladığım kadarıyla gizli saklı da yok. Zaman zaman arkadan konuşulanlar da, dedikodu ileten kameralar tarafından anında yetiştiriliyor. Bu da programa daha bir heyecan katıyor. “ışte bak şimdi ne yapacak?”, “şimdi ne diyecek?”, “Ne demiş?”
Ve.. ben bu programları destekliyorum. Yazımın özü de bu.. Niye mi diyeceksiniz?
şimdi tersine yani neden küçümsendiğine bakalım. Bu programlara neden dudak bükülüyor? Neden herkes seyretmediğini söylüyor?
Çünkü
- Program aslında başkalarının hayatını röntgenlemek anlamına geliyor.
Kameraların varlığına rağmen, bu kadar uzun süre ve değişik bileşenlerin varlığı (belki programın yapımcılarının da katkılarıyla) insanlar hareket tarzını çok da değiştirmiyor. ıçlerinde hesaplı, planlısı vardır ama dediğimiz gibi olayın çok bileşeni var. Bu bileşenler karıştığı zaman, ortaya farklı sonuçlar çıkabiliyor. Özetle olacaklar önceden belli değil.
- Katılımcıların eğitim ve görgü düzeyi düşük. Ya da birilerinin kendisini böylesine açması, seyrettirmesi, Türk Toplumuna alçaltıcı geliyor
Yukarıda da belirttik. Türk Toplumu yapısı kapalılığa alışık. Bu nedenle ortaya her şeyini dökenlere iyi gözle bakılmaz. Galiba bu nedenle “düşük düzeyli insanları seyretmem” mesajı verilmek isteniyor..
- Konular boş..
Biliyorsunuz “ben discovery channel seyrediyorum” modası var. Yani insanlar TV’da “dolu dolu konular seyrediyorlar”larmışşşşş.. mı?
Neyse.. biz yorumumuzu şöyle yapalım; Evet konular “banyodan çıkınca el öpmedi”, “Kuaförün verdiği tokayı aldı” gibi olunca, boş gözüküyor. Ama filmler, diziler daha mı dolu acaba?
Ama benim destekleme nedenim bunların tersine inanmışlığım filan değil
Benim bu programları desteklememin tek nedeni bu programların Türk toplumuna “Psikologluk” yapıyor olması. Evet, şu anda toplu bir terapideyiz. Toplu olarak, ülkemizi ve çoğunluğu oluşturan –genellikle dar gelir gurubundan– güruhu izliyoruz.
Kameralar sayesinde hep birlikte onları dinliyoruz. Ve çeşitli programlarda birilerinin bu olanlara yaptıkları yorumları dinliyoruz.
Bu yorumlar aslında, bir özeleştiri, iç dökme, bir denetleme.. Aslında Türk toplumu bir anlamda “Semra hanım”ı tartışarak “bir kaynana nasıl olmalı, nereye kadar karışmalı? nasıl konuşmalı”yı tartışıyor..
Belki yüzyıllardır kapalı olan bir toplum kendisini ifade etmeye başladı. Bunu yapanlar da “sesi çıkmayan” kesim. Gelinler, kaynanalar, geçmişte kaynanası tarafından ezilenler, gelin adayları, kaynana adayları hep birden kendilerini bu kadar ilgilendiren bir konuyu bu sefer dizi değil, gerçek yaşamlardan kesitler olarak karşılarında buluverdiler. Üstelik söz söyleme hakkı ile birlikte..
Ben BBG programlarını anlamlı buluyorum. Kadın-erkek, anne-çocuk, gelin-kaynana, kayınpeder ilişkilerine getirdiği tartışma ortamı, toplumun bir özeleştirisi ya da eğitimcisi gibi görüyorum.
Bu konuda sizin düşüncelerinizi de öğrenmek isterim. info@kadinvizyon.com adresine “Semra Hanım” konulu atacağınız maillerle gelin bu konuyu değerlendirelim ve tartışalım.
KadınVizyon.com Notu : Bu yazıya daha sonra gelen okuyucu yorumlarından 2 tanesini Semra Hanım Konusuna Okuyucu Yorumları başlığı altında okuyabilirsiniz.