Daha düne kadar her tarafından fıskiyelerle su fışkıran Ankara, tarihinde susuzluğu hiç bu kadar görmemişti. Her bulvarın sonunda-başında-ortasında, hemen her parkta, her köşe başında, her kavşakta fıskiyeler süslemişti Ankara’yı. Fıskiyeleri gördükçe “Melih Gökçek sulu Ankara yaptı bu şehri” derdim. Bu kadar hesapsızca kullanılan şebeke suyu bu kadar çabuk tükeniverdi sonunda.
şimdi o fıskiyelerin susması bir yana susuzluktan kavrulan, kokan, sıcağına sıcak katan bir Ankara’da yaşıyoruz. Tüm Türkiye ortak Ankara’nın susuzluk çilesine. Uzaktaki yakınlar arayıp susuzluğu soruyorlar.
Aslında su kesintileri çok aylar önce başlayacaktı Başkentte. Seçimlerde AKP’nin bundan olumsuz etkilenmemesi için seçim sonrası beklendi. Yıllardır şebeke suyuyla sulanan yeşil alanlar, aylardır tankerlerle sulanmaktaydı oysa. “Bahçenizi şebeke suyuyla sularsanız size ceza keseriz” diye vatandaş baskı altındaydı uzun zamandır.
Seçimlerin hemen arkasından su kesintilerine başlanan Başkent’te kesintiler de planlandığı gibi gitmedi. Ve yapılan hatalar sonucu mudur, yoksa çürüyen borular nedeniyle midir bilinmez, ana borular patlayınca şehir tümden susuz kaldı sonunda. Bazı semtler neredeyse bir haftadır susuz.
Geçtiğimiz kış-bahar aylarında Türkiye’nin her tarafı yağış alırken Ankara’ya yağmadı o yağmurlar. Hani söz konusu bir deniz kıyısı olsaydı “Allah sizi çıplak olduğunuz için cezalandırdı” diyebilecek kesimler, şimdi bu durumu nasıl yorumluyorlar acaba?
Seçim sonuçlarına göre yapılan yorumlarda halk AKP’den çok memnun. Öyle bir sonuç ki, Türkiye’nin yarısının desteğinden bahsediliyor. Ve desteklenen partinin icraatlarından birisi seçimin ertesi gün dökülüyor ortaya. Sonuç Ankara seçmeninin başında kabak gibi patlıyor.
Susuzluktan kıvranan halk gene de memnun halinden demek ki, “doğal afet, Allahtan geldi, kuraklık canım işte Belediyenin ne suçu var ki” sözleriyle Melih Gökçek’in yanında olduklarını gösteriyorlar. Bunu bilen Sayın Gökçek de ekranlardan “hiç oy kaybetmiş değilim, bugün seçim olsun gene kazanırım” diye iddialı konuşuyor. Haklı. Yağmur duasına çıkacak kadar düşünebilen bir seçmen karşısında çok haklı.
Bazı semtlerde yaklaşık bir haftadır sular kesik. Su deposu yeterli olanlar bile artık son damlaları kullanmak değil seyretmeyi tercih eder durumdalar. ‘Arıza giderildi, sular verildi’ türünden haberler ulaştırıldı ama kimi yerlere su hiç gelemedi, kimi yerlere de gelip tekrar kesildi.
“Banyo yapmak için damacana suyu aldım” diyor arkadaşım. Bu arada damacana sular da yok satıyor.
“Kızılay’a inmeyin sakın, buralarda her taraf kötü kokuyor, apartmanlara kokudan girilmiyor” diyor bir başka arkadaşım.
Suyu havaya fırlatsanız yere düşmeden buhar olacak kadar yoğun sıcakların olduğu günlerde Ankaralıların bir damla suya hasret kalmaları gerçekten dramatik. Bir Ankara sakini olarak susuzluğu en az hissedenlerden birisi olmama rağmen, buradaki susuzluk çilesinin dayanılır gibi olmadığını söylemek isterim.
Her tarafımız sularla çevrili, büyüklü küçüklü sayısız akarsuyumuz olmasına rağmen, bu çağda bu su yokluğu siyasi iradelerin hatası değil de yağmur yağdırmayan Allah’ın takdiri midir?
Petrol zengini olsalar bile, bir damla suyun petrolden çok daha önemli olduğu Arap ülkelerine benzedik şu halimizle.
Su ihtiyacını gidermek için Suudi Arabistan, çok pahalı bir yöntem olmasına rağmen Okyanustan tatlı su üretiyor.
ısrail, pahalı bir yöntem olmasına rağmen, yıllardır bizim Manavgat suyumuzu deniz yoluyla taşımayı planladı, sonra vazgeçti.
Yani suyu olmayan ülkeler hangi çarelere başvurmuyorlar ki. Ama biz şarıl, şarıl akıp giden sularımızın denizlere dökülmesini seyrediyoruz. Sonra da yağmur duasıyla göklere bakıyoruz.
Ankara’nın susuzluğu her kimin hatası, her kimin suçu olursa olsun, geleceği görememenin faturasıdır. Günü kurtarma çabasındaki siyasi iradeler geleceği planlamak yerine geleceği karartırlar.