Fransız devriminin kahramanlarından Russo “Toplumlar Hakettikleri Yönetimle Yönetilirler” demiş. Bu sözü çevremde gördüğüm herşeyde hatırlıyorum. Erdoğan Koparal ile yaptığımız görüşmede ise daha çok düşündüm..
Pazar günü 17 Ağustos depreminin 4.yılı tamamlanmış oluyor. Bu deprem ve gelecek İstanbul Depremi üzerine tartışma ve yorumları diğer mdya gruplarına bırakıyorum. Benim sizlerle paylaşmak istediğim 2 konu var..
- Neden Türk Toplumu ve bu yazıyı okuyan herkes (ben dahil) bu kadar duyarsızız?
- Farkında mısınız ınternet hakkını aramak isteyenler ve sivil örgütlenme için iyi bir ortam..
Önce vageçmeden sürdürdüğü micadelesi nedeniyle kendisine saygı duyduğum Koparal’ın geçen hafta bize öğrettiklerini bir anımsayalım;
Geçen hafta içinde mail listelerine şöyle bir mail ulaştı
—– Original Message —–
From: Yüksel Proje A. ş . 17 Ağustos depreminin dördüncü yılına girerken şirketimizi haksız yere suçlayan kişilerin Türk Hukuk’undan aldığı dersi web sayfamızdan izleyebilirsiniz. |
Belirtilen linki tıklayanlar. Mailin Yüksel Proje’den geldiğini düşünürken, sitede farklı bir manzara ile karşılaştılar. Bu site Erdoğan Koparal tarafından yapılan bir siteydi ve Yüksel ınşaat’ın ağzından (kara mizah denebilir mi bilmem.. çok acı bir olayı anımsattığı için mizah kelimesi kullanamıyorum) olaylar anlatılıyordu.
Derken 2.ci bir mail, ama bu sefer adı üstüne en çok spekülasyon yapılan müteahhit Veli Göçer’den gelmiş gibi gözüken ve yahoo adresi taşıyan yeni bir mail, listeleri ziyaret etti. O da şöyleydi;
—– Original Message —–
From: Veli Göçer Merhabalar, Sanıyorum benim adımı duymuşsunuzdur.Evet ben o Veli Göçer’im. Hani 17 Ağustos 1999 da Marmara depreminde binaları yıkılan müteahhit. Aradan geçen dört yıldan sonra sizinle bazı görüş ve düşüncelerimi paylaşmak için sizlere yazıyorum. Biliyorsunuz Marmara depreminden sonra depremin tek suçlusu ilan edildim ve hemen hemen basınımızın tüm kanatlarında manşet olmadığım sayfa kalmadı. Hatta başka firmaların yıkılan binalarının fotoğrafının altına bile benim adım yazıldı. Ve böylece yaratılan kamuoyu baskısı sonucunda neredeyse tek hapse giren ben oldum, malvarlığıma el koyuldu. Türkiye’de hakkında en çok dava açılan müteahhitte benim. şu anda bile en ufak depremde adım gündeme getirilip Veli Göçer yine iş başında ve benzeri başlıklarla haber yapılıyorum. Son zamanlarda ise benim tekrar inşaatçılığa başlamamla ilgili haberler yapılmakta ve bu yüzden aşağıdaki haberde de belirtildiği gibi mevzuatta değişiklik yapılacağı bildirilmiştir.
şimdi sizlere bu haber ile ilgili sizlere memnuniyetimi bildirmek istiyorum. Gerçekten benim yüzümden böyle bir kanun çıkacaksa inanın ülke insanlarına istemeyerek verdiğim zarardan sonra yine istemeyerek çok büyük fayda sağlayacağımı düşünüyorum. Çünkü benim yaptığım 3.100 konuttan 2.700 tanesi ayakta kaldı ama 400 tanesi yıkıldı.Yani % 14 dü.Bu binalarda ise maalesef 168 kişi hayatını kaybetti. Binaların inşaatını yapmayan ve yalnızca pazarlayan ve üniversite mezunu bir edebiyatçı olduğum için yerden yere vurulan benim ise başıma neler geldiğini biliyorsunuz. şimdi size iki örnek daha vereceğim. Bunlardan biri Yüksel ınşaat.Yalova Yüksel sitesinde 3 blokta 218 daireden tamamı yıkıldı.Yani % 100.Bu binalarda ise maalesef 316 kişi hayatını kaybetti.Bu şirketin sahibi ise ilkokul mezunu.Aynı anda Türkiye Müteahhitler Derneği Yüksek Danışma Kurulu üyesi.Ve bu şirket diğer devam eden çok büyük işlerinin yanında ıstanbul Tüp Geçit ihalesinde yeterlilik almış 4 firmadan biridir. Diğer örnek ise Yüksel Proje.Bu Yüksel ınşaat’tan kopma şirketin kurucusu ise yıkılan Yüksel Sitesi’nin büyük sorumluluğunu taşıdığı gibi, yıkılan Bolu dağı tünelinin de kontrolörü Yüksel Proje’nin büyük ortağıdır.Bu işten hiçbir ceza almadıkları gibi şu anda da Bolu tünelinin ve Türkiye’de ki tüm büyük inşaat ve otoyolların kontrol mühendisliğini yapmaya devam etmektedir. Anladınız mı şimdi niye sevindiğimi ? Sayın Başbakanımız gerçekten sözünde durursa Türkiye bu kanunla yalnızca benim bundan sonra yapacağım inşaatlardaki birkaç yüz kişinin hayatını garantiye almayacak ! ıstanbul’da yaşayan ve Tüp Geçitleri,metroları,otoyolları kullanan milyonlarca insanın hayatını garantiye alacak. Bu nedenle bu kanunun bir an önce çıkıp, olumsuz adımın hiç olmazsa bu kanuna neden olması nedeni ile bir nebze olumlu olmasını hepinizden çok diliyorum. Saygılarımla Veli Göçer |
Bu 2 mailin anlamını tartarken, 3.cu bir mail ulaştı..
—– Original Message —–
From: YÜKSEL ıNşAAT A. ş . KAMUOYUNA AÇIKLAMA 12.08.2003 tarihinde ınternet’ten Veli Göçer imzası ile gönderilen “Kendimle gurur duyuyorum” başlıklı yazı bazı basın organlarında da yayınlanmıştır. Bu haberlerle ilgili cevaplarımızı web sayfamızda açtığımız yeni bölümde sizlerin takdirine sunuyoruz. Saygılarımızla |
ve de en sonuncusu, en anlamlı olan.. ORDA KıMSE VAR MI?
—– Original Message —–
From: Erdoğan Koparal Orada kimse var mı ? 17.Ağustos.1999 da bu sesi çok duydunuz. Enkaz altlarından ve enkaz dışından. Hatırlıyor musunuz tam dört yıl önceydi. Ne çabuk geçiyor vakit değil mi? Ezilerek ölen yakınlarınız, kopmuş organlar, ceset kokuları. Aklınızda değil mi hala o çığlıklar ve mezarlar. Bende sizlerden biriyim, ben de yaşadım onları. Sonra ne mi yaptım? Aniden hatırladım ki demokratik bir hukuk devletinde yaşıyorum. Bize bunu yapanların cezasını hukuk verecekti nasıl olsa. Öyle değil midir hukuk devletlerinde. Ya bizim neyimiz eksikti? Hemen başladım hukuki mücadeleye. Geçelim dört seneyi bir kalemde. Niye mi? ıdari dava açtım reddedildi. Senelerdir Danıştay’dan cevap bekliyorum. Tazminat davası açtım zaman aşımından reddedildi. Yargıtay’dan döndü,yeni dava için gün bekliyorum. Bilirkişileri savcılığa verdim takipsizlik kararı alındı. Bir üst mahkemeye verdim senelerdir cevap bekliyorum. Ceza davası ise sanırım birkaç yıl daha sürer. Bunların böyle olacağını daha önceden biliyordum zaten. Ve kendimce bir ceza verdim sorumlulara. Bir web sayfasında sorumluları teşhir ettim ve belgeler sundum. Ne mi oldu sonra? Beni dava ettiler şirketlerinin adını kötüye çıkarıyorum diye. Elli milyar tazminat istediler bir milyar kazandılar. Ve dava çabucak bitti. Ve sonucu evime haciz kağıdıyla ve faiziyle birlikte geldi. Hatırlıyor musunuz tam dört yıl önceydi. Ne çabuk geçiyor vakit değil mi? Hala enkaz altındayız biliyor musunuz? Hem de büyük bir enkaz. Ve hala arıyoruz. Dürüst yöneticiler, yürüyen bir hukuk, cesaretli gazeteciler. Kısaca satılık olmayan insanlar. En azından kendi adıma. Ben hala arıyorum. Orada kimse var mı ? Erdoğan Koparal
|
Peki gerçekten “Karısını ve çoçuğunu kaybeden bir babanın” hakkını arayacağı bir yer yok mu şu ülkede?
Peki nasıl olur da hayatını kaybeden bir bireyin hakkını korumayan hukuk, şirketin açtığı davayı kısa bir sürede sonuçlandırır?
Peki.. bütün bunlar olurken.. siz..biz neredeyiz? Ne yapıyoruz? Bizim layık olduğumuz yönetim tarzı ve toplum bu mudur?
Yukarıdaki mailleri bazılarınız görmüş olabilir. Benim sizlere bu mailleri yeniden aktarmamın nedeni, olayın bütününü bir araya getirmeye çalışmak.
Biraraya getirdim, çünkü olayın tamamını görün istedim. Olayın tamamı acı.. Ama daha da acısı, Koparal’ın bu olayı iletiş tarzı. Traji-komik olarak tarif edebileceğim bu tarz’ı neden kullandığını (yani neden Veli Göçer ve Yüksel ınşaat/Proje adına mailler yazdığını) sordum kendisine.
Erdoğan Koparal diyor ki; “Toplum duyarsız. ınsanlar gönderdiğim mailleri okuyup geçiyorlar. Tepkisini harekete döken kişi sayısı az. Oysa aynı sorun onların da başına gelebilir. Benim amacım “Bunlar başkalarının ve hatta sizin başına gelmesin. Uyanın” demeye çalışıyorum. Bu nedenle kendi içinde ironi taşıyan bu harekete giriştim. Ancak acı olan Veli Göçer adına yazdığım mail benim kendi adıma yazdıklarımdan daha çok ilgi aldı. Yüksel Proje dava zaferi maili de. Ne yapalım.. ben devam edeceğim.. Sonuna kadar.. ınsanları uyandırmaya çalışacağım..
Erdoğan Koparal’ın hikayesinin 2 ayrı boyutu için sizlere 2 ayrı yazı daha hazırladık. Okumak isterseniz