Gelir düzeyi oldukça heterojen bir toplum yapısına sahibiz. Çok zenginlerin yanı sıra, çok fakirlerin de yaşamını idame ettirmeye çalıştığı bir ülkeyiz. Fakirlik özellikle okullarda kendini daha net gösterebilmektedir. Özel okullarla fakir semt okulları bir araya getirilecek olursa aradaki farkın çarpıcılığı görülebilmektedir.
Bu durum sadece bizde değil tüm dünya ülkelerinde böyledir.
Hal böyle olunca ihtiyacı olana yardımda bulunmak, muhtaç insanlara, imkânları kısıtlı kesimlere el uzatmak da insanlığın doğasına işlemiş. Aç bir insanı doyurmak, çıplak bir insanı giydirmek, bir hastaya ilaç olmak, fakir bir öğrenciyi okutmak, yapabilen her insanın en büyük manevi hazzıdır.
Burada ele almak istediğim özellikle kullanılmış eşyaların yardım amacıyla verilirken, verilen eşyalar konusunda çoğu zaman dikkatsiz davranıldığıdır. Yardım diye verilenlerin, verilen kişinin işine yaramaktan öte veren kişinin evinden atmayı düşündüğü eşyalar olması, yardım konusunda çoğu zaman hassas olmadığımızın göstergesidir. Bir de yıkanmamış, üzerinin kiriyle, pisiyle verenlere ne demeli…
Çoğumuz hatırlarız; 17 Ağustos 1999 ızmit depreminde yardım diye toplanan eşyaların arasında kameralara yansıyan ve büyük tepki toplayan dantel iç çamaşırları bile vardı.
Özellikle okullara yardım toplama faaliyetlerinin içinde bulunan arkadaşlar çok iyi bilirler ki, yardım diye çocuğunun delik çoraplarını bile verenler vardır. Yani zihniyet aynı, karşıdakinin işine yarayacak bir eşyayı değil de evinden atmayı düşündüğünü vermek çoğu anlayışa göre yardım oluyor.
Bir kamyon eşya toplarsınız, hepsi çok işe yarar, az kullanılmış giysilerdir ama içinden bir tane delik çorap çıkması bir çuval inciri berbat etmek gibi bir anlam taşır.
Beş yıl önce bir kardeş okul projesi içinde bulunmuştum ve böyle bir duruma tanık olmuştum. Eğitimci bir arkadaşım, bir ara okullar için yardım toplama faaliyetine girdiğini, verilen eşyalar içinde ele alınmayacak türden olanlarının bile bulunduğunu söylemişti.
Bir süredir Güneydoğu’daki köy okullarına yardım kampanyası sürdürüyoruz. Genellikle çok olumsuz diyebileceğim yardım malzemeleri gelmiyor ama bazen de gerçekten evinden atmayı düşündüğü şeyleri veriyor insanlar. Onları elemek ve çöpe atmak ise ayrı bir meşguliyet oluşturuyor.
1990’lı yılların ilk yarılarında bütün gazeteler kupon toplatarak ansiklopedi setleri verdiler. Hemen her evde en az bir ansiklopedi seti oldu. 2000’li yıllara gelindiğinde, internet dünyası her hizmeti sunmaya başlayınca ansiklopediler de sanal dünyaya yüklendi ya da ansiklopedide aranacak her bilgi internette bulunabilir oldu. Bu durumda evlerdeki ansiklopediler atılacak konuma geldi. Kitap yardımı topluyoruz dediğiniz zaman insanların aklına ilk gelen evlerindeki fazlalık yapan ansiklopedileri vermek. Yani yardım için kitap topluyorsanız her evden bir ansiklopedi seti temin etmek mümkün. Gene bu çerçevede fark ettiğimiz bir gerçek de Güneydoğu’daki okulların birçoğunda o ansiklopedi setlerinden en az bir takım bulunduğudur. Sonuçta kitap kitaptır ve oralardaki okulların buna ihtiyacı vardır. Burada demek istediğim deyince evlerden atılacak eşyaların akla gelmesidir.
Sizin kullanmadığınız ama başkalarının işine yarayabilecek eşyalarınızı, yardım yapma mantığıyla veriniz. Ama verdikleriniz evden atmayı düşündüğünüz türden eşyalar olmasın.