Yeni kabinede yeni bakanların sayısı ağırlıkta olacak beklentisi boşa çıktı. Toplam 6 yeni isimle yola devam dedi Başbakan.
Kamuoyunda, birçok konuda çokça eleştirilen; özelleştirmeler konusunda ısrailli Offer grubuyla yaptığı anlaşmalarda, özellikle Tüpraş’ın satışında sebep olduğu yanlışlarla gündeme çokça gelen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan gene aynı makamın vazgeçilemez sahibi oldu.
Geçen Hükümet döneminde Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığını yürüten Nimet Çubukçu, bu görevi esnasında Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı yurtlarda vuku bulan skandallarla zor günler yaşadı. Değişik illerimizdeki birçok çocuk yuvasında bastırılmaya çalışılan birtakım vukuatlar patlak verince kamuoyu tepki, Hükümet tedirginlik gösterdi.Bir vatandaş olarak, çocuk yuvalarıyla ilgili gördüğüm, duyduğum, okuduğum, dinlediğim iç acıtan olaylar karşısında “bu bakanlık kaldırılsın” tezini savundum. Bazı olayların açığa çıkmasından sonra geriden gelmesi muhtemel olaylar bastırıldı.
Daha birkaç gün önce bana e-posta ile gelmiş olan Batman Çocuk Yuvası ile ilgili Bilirkişi Raporu, sadece Batman değil tüm yuvalardaki ilgisizliğin, Devlet elinin buralardaki yetersizliğinin kanıtı idi.
.
Nimet Çubkçu yeni kabinede tekrar Devlet Bakanı oldu. Hem de kabinenin tek bayan bakanı. Muhtemelen Kadın ve Aileden tekrar sorumlu olacak. Bir vatandaş olarak fikrimi söylüyorum; göstermelik olacaksa, adı üzerinde kalacaksa bu bakanlık kaldırılsın. Eğer kaldırılmıyorsa bağlanması için başka bir isim düşünülsün.
şimdi birileri çıkacak “ülkeyi biz yönetiyoruz, sana ne ki fikir belirtiyorsun, bırak siyaseti siyasetçiler yapsın” diyecek.
Ben sadece düşüncemi söylüyorum. Bir vatandaşın düşüncesini söyleme hakkı vardır sanırım. Eğer söylendiği gibi, AB’ye ayak uydurmaya çalışan, düşünce ve fikir özgrülüklerinin olduğu demokratik bir ülke isek…
ıçişleri Bakanlığındaki isim değişikliği isabetli bir karar olmuş. AKP Hükümeti döneminde terör olaylarının doruk noktalara tırmandığı, provakasyon kokan birçok olayın toplumsal tedirginlik yarattığı zamanlarda eski ıçişleri Bakanının istifası beklenmişti. Ama, toplumsal baskıları değerlendirmeye almayı yenilgi olarak gören bir siyasi iradenin, hiç bir bakanının istifa yönlü bir karar alması beklenemezdi.
ıktidar partisindeki sürprizlerden birisi de Bülent Arınç meselesidir. Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığını hiç kimseye bırakmadı. Meclis Başkanlığına getirilen kişiyle de denge sağlanması düşünülünce Bülent Arınç’a önemli bir makam kalmadı. AKP’nin sürdürülemez çoğunluğu ve ben yaptım oldu tavrı, partiyi bölünme tehdidi altında tutabilir. Bunu da en iyi değerlendirebilecek kişilerden birisi Bülent Arınç’tır.
Anayasa değişiklikleri ile kendince reformlar yaratmak isteyen AKP toplumsal gerilimi çok fazla artıracağı için sürdürülemez çoğunluğu çok kısa sürebilir. MHP, AKP’ye destek verirken asıl önemli hedefi türban konusunun çözüme ulaştırılması mıydı acaba?. MHP burada önemli bir hata yapmıştır. Türkiye’de siyasi konjüktürün son on yılda nereden nereye geldiğine bakılacak olursa, gelecek beş yılda türbanlı olmanın değil, türbansız olmanın yasaklandığı bir ülke konumuna gelmek bile söz konusu olabilir. Tüm bunlar hiç kolay değil ama son derece teslimiyatçı bir toplum olduğumuz için oldukça düşündürücüdür.
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu. Ancak Cumhurbaşkanlığını da daha önceki Başbakanlığı gibi emanet mi taşıyacak soruları da gündemde. Mesela 21 Ekim 2007 günü yapılacak olan referandumla Cumhurbaşkanını halk seçsin kararı onanmış olursa, o Anayasa değişikliğindeki ’11. Cumhurbaşkanını halk seçer’ maddesi de uygulamaya geçirilirse o zaman nasıl bir sonuç çıkar acaba? Yani Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığını Abdullah Gül’den alır mı?
Kamuoyu nezdinde yıpranmış isimlerin oluşturduğu Bakanlar listesiyle yola devam etmek, AKP’nin sürüdürülmesi zor çoğunluğu için önemli bir dezavantajdır. Her an bölünme, her an sürdürülemez noktasına gelme kaçınılmaz son olabilir.