Halk sağlığı açısından büyük önem taşıyan veremle (tüberküloz) mücadelenin aynı kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini vurgulayan TÜSAD, Verem Haftası’nda önemli bilgiler paylaştı. Ülkemizde son 10 yılda hastalık sıklığında yıllık ortalama yüzde 5 oranında azalma görülmesine karşın TÜSAD, “Türkiye’de tüberküloz kontrolünün geldiği nokta yüz güldürücü olmakla birlikte son yıllarda karşılaştığımız göçmen sorunu nedeniyle daha dikkatli olunması gerekiyor” uyarısında bulundu.
İnsanlık tarihi kadar eski bir hastalık olan verem (tüberküloz), tedavi edilebilir bir hastalık olmasına karşın günümüzde bile bir tehdit olarak varlığını sürdürüyor. Bu kapsamda 1947 yılından beri her yıl ocak ayının ilk pazar gününden başlayan hafta farkındalık artırmak amacıyla Verem Eğitim ve Propaganda Haftası olarak kutlanıyor. Böylece verem konusunda toplumun bilgilendirilmesi ve bu hastalığa bütün kesimlerin dikkatinin çekilmesi amaçlanıyor. Bu yıl 5-11 Ocak 2020 tarihleri arasında düzenlenen Verem Eğitim ve Propaganda Haftası nedeniyle bir açıklama yapan Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), Türkiye’nin tüberküloz kontrolünde başarılı olmasına karşı son yıllarda karşılaştığımız göçmen sorunu nedeniyle daha dikkatli olunması gerektiğini vurguladı.
Her yıl 12 milyon kişi ölüyor
TÜSAD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nazan Şen, tanısı konulmamış tüberküloz hastalarının en önemli bulaş kaynağı olduğunu belirterek, “Bu nedenle tüberküloz hastalığından korunmada en etkili yol bulaştırıcı olgulara hızla tanı konulup uygun tedavinin başlanmasıdır” dedi. Şen, tüberküloz hastalığı ile ilgili şu verileri paylaştı: “Ülkemizde Tüberküloz Daire Başkanlığı tarafından paylaşılan son verilere göre; 2017 yılında tüberküloz tanısı alan hasta sayısı 12 bin 46. Son 10 yılda hastalık sıklığında yıllık ortalama yüzde 5 oranında azalma görülüyor. 2005 yılında tüberkülozlu hasta sıklığı 100 bin kişide 29.4 iken, 14.6’ya düşmüş durumda. Ancak dünya genelinde her yıl yaklaşık 10 milyon kişiye tüberküloz tanısı konuluyor ve 1.2 milyon kişi de bu hastalık nedeniyle ölüyor. Yaklaşık 1.7 milyon kişi de tüberküloz basili ile enfekte olup hastalık gelişme riski taşıyor.”
Önemli bir halk sağlığı sorunu
TÜSAD Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Nilgün Yılmaz Demirci, öksürme ve hapşırma ile ortama yayılan mikrobun solunum yolu ile alınması sonucu oldukça kolay bir şekilde bulaşabildiğinden tüberkülozun her dönemde önemli bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çekti. Bu hastalığın 1940’lardan sonra tedavi edilebilir hale geldiğini hatırlatan Demirci, gelinen noktayı şöyle özetledi: “Ancak dengesiz ve sağlıksız beslenme, ağır ve stresli yaşam koşulları, fazla alkol ve sigara kullanımı, madde bağımlılığı, kortizon ve diğer bağışıklığı baskılayıcı ilaç kullanımının yaygınlaşması, göçlerin yaygınlaşması, düzensiz tedavi alınması ve bunun neticesinde zor tedavi edilen dirençli tüberküloz vakalarının olabilmesi nedeni ile önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor.”
Her yıl yüzde 5 azaldı ama
TÜSAD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Güntülü Ak da, “Tüberkülozla etkili bir şekilde tedavi edilmesi hem hasta hem de toplum için hayati önem taşıyor” derken, şu uyarılarda bulundu:
“Hem resmi sağlık kurumlarının hem de sivil toplum kuruluşlarının verdiği tüberküloz mücadelesi halkımızın da bilinçlenmesiyle etkili sonuçlar vermeye başladı. Son 10 yıldır yeni vaka sayısında her yıl yüzde 5’lik bir azalma yaşanıyor. Yine son yıllarda tüberküloz hastası ile temas eden kişilerin muayene edilmesi ve gereken kişilere koruyucu tedavi verilmesi daha etkin bir şekilde yapılıyor. Bu durum mücadelenin gücünü daha da artırıyor. Ülkemizde tüberküloz kontrolünün geldiği nokta yüz güldürücü olmakla birlikte son yıllarda karşılaştığımız göçmen sorunu nedeniyle daha dikkatli olunması gerekiyor.”
Kararlı politikaya devam edilmeli
Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Tüberkülozu Sonlandırma Stratejisi” yürütüldüğünü hatırlatan TÜSAD Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Onur Turan ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye’de bu doğrultuda “Ulusal Tüberküloz Kontrol Programı”nın tedavi açısından da güncellenerek uygulanmaya devam edilmekte. Türkiye’de de bu vizyon ve kararlılıkla tüberküloz tedavisinin temel ilkeleri, tüm dünyada olduğu gibi ilaçların doğrudan gözetimli tedavi ile düzenli kullanılması ve ilaçların yeterli süre kullanılması esaslarına dayanıyor. Dünya ve Türkiye genelinde tüberküloz görülme sıklığı azalmasına rağmen, ölümler devam ediyor. Bu nedenle ülkemizde tüberküloz konusunda uygulanan kararlı politika sürdürülmeli, bu hastalığa karşı sosyal ve toplumsal desteğe devam edilmeli.”