Birkaç gün önceydi. Sanırım televizyonlarda birçok kişi izlemiştir; “kadınlar fuhuş pazarında” başlıklı haberleri. Hem de üst üste birkaç gün verildi. Hem de birçok kanalda. Kadınlar yol kenarında bekliyor, arabalar duruyor ve onları alıyor, sonrasını kamera izleyemiyor.
Bu konular konuşulunca hep sorduğum soruyu tekrarlamak istiyorum.
Kadınlar fuhuş pazarında ise erkekler masalarının başında mı? Kadınlar fuhşu kendi aralarında mı yapıyorlar?
Fuhşu, toplum olarak, tek taraflı mal etmekten ve kadınların suçu olarak göstermekten sıkılmıyoruz. Bir pazar varsa eğer, bu pazarı satıcılar ve alıcılar oluşturur.
Çeşitli sosyal ve ekonomik imkânsızlıklarla kendini o pazarın içinde bulan kadınların bu işi isteyerek de olsa keyif için, zevk için yaptıklarını iddia etmek doğru değildir. Fuhuş pazarının alıcı ve satıcılarını hem kadın hem erkek olarak görmek ve konuyu o anlamda irdelemek yerine, tek taraflı yargılamak ve sadece yol kenarlarında müşteri bekleyen kadınları deşifre etmek, gene kadınlarla ilgili toplumsal kabullenmelerin ürünü olsa gerek. Kadındır işte, para karşılığında kendini satar zihniyeti, bu konuyu kadınları suçlamanın ötesine götüremiyor maalesef.
*******************
Dünden beri medyada boy, boy izlediğimiz bir haber dehşet verici boyutta. Antalyada bir iş adam(cık)ı, sekreterini erkeklerden korumak için eve kapatıyor (bayanın evine) ve iki ay boyunca sürekli işkence yapıyor. Medyadan izlediğim kadarıyla tam bir ortaçağ işkence yöntemiyle genç kızı yatalak hale getiriyor.
Kendi ailesinden olmayan vahşi ruhlu birisi tarafından namus bekçiliği yapılmaya çalışılan, hem de kendi ailesinin gözleri önünde günlerce işkence yapılan bu genç kızın bundan sonraki hayatında beklentisi kalmış mıdır acaba?
Kendisini dünyaya getirip büyüten, aile diye içinde yaşadığı bu kuruma inancı kalmış mıdır acaba?
Patronu diye yanında çalıştığı bu cani adam, çalışma ruhu ve hevesi bırakmış mıdır onda acaba?
Sen kadınsın, başka erkeklere bakamazsın, bakarsan ya da onlarla konuşup gezersen kötü kadın sayılırsın mantığıyla dövülen, hırpalanan, işkence gören bu genç kızın erkeklerle sağlıklı bir diyalog kurması mümkün müdür artık?
Belki de erkek olarak kendisinin o kızı sahiplenmek istemesi ve bunu, hem patron hem de erkek olduğu için kendinde hak görmesi bu sonucu yaratmıştır. Bazı zihniyetlere göre (örnekte görüldüğü gibi) kadının bir erkeği istemesi o…luktur. O hak sadece erkeklere mahsustur.
Bu çağ dışı zihniyetler maalesef bu toplumsal trajedileri getiriyor yanında.
Bu olaydaki genç kızın öyküsü araştırılsa o kadar çoktur ki toplum içerisinde. Ne yazık ki sadece duyulanları biliniyor, görülüyor.
************
Yukarıdaki olayda kadına sahip olmak isteyen bir erkeğin vahşeti anlatılırken, gene medyada günlerdir, buna nispet yaparcasına anlatılmaya çalışılan bir başka konu var. O da kadının hovardalığı.
Önemli ülke meselelerini, Lübnan’a asker göndermemizi, teröre kurban giden askerlerimizi iç sayfalarında veren medyamız, oyuncu Pınar Altuğ’un erkeklerini aldatışını manşetten vererek onu sanki bir kahramanmış gibi göstermeye çalışıyor.
Ahlaki değerlerin bu kadar yozlaştığı, yaptıklarının adilik değil de sanki bir devir açmakmış gibi lanse edilmeye çalışıldığı bu kişiler, belli ki gündemde kalabilmek adına dalgalanma yaratmak istiyorlar. Bu gibi konuların izlenme rekorları kırdığını bilen medyamız da konuyu başlara taşıyıp duruyor.
Adı üstünde aldatma işte. Bunun neresi devrim, neresi kahramanlık? Konuyu neredeyse kadınlar adına elde edilmiş hak olarak gösterecekler.
Ne bu tür kadınlar ne de bugün Meclis’te oturup kadınlar dünyasından bihaber olan kadın seçilmişler kadınlar için bir kazanım değildir.
Oyuncu Pınar Altuğun sürekli erkeklerini aldatması ve bunu kamuoyunun önünde teşhir etmesi bir devrim değil, olsa, olsa ruhsal bir sorunun yansıması olabilir.
Kadınlar adına kazanım ve devrim, ancak ve ancak kadınlar arasında birlik beraberlik, aklıselim bir dayanışma oluştuğu zaman gerçekleşecektir.
Bu arada kazanımlarımız yok mu kadınlar adına? Var elbette. Dünyadaki kadın profesörler oranında 23. ülke olduğumuzu geçenlerde eski YÖK Başkanının ağzından duymuştum. Önemli mercilerde kadın yöneticilerimiz de var. Ama tüm bunlar o kadınlarımızın kişisel çabaları sonucu kendi başarılarıdır. Ve yeterli olmayıp, sayıları sınırlıdır. Çok daha farklı alanlarda kadınların eğitimli ve bilgili kişi olarak hâkimiyet kurması gerekir. Kırsal kesimdeki kadının eğitilmesi, önce insan olarak sahip olduğu hakların bilincinde olması gerekir.
***********
Kadınlar adına birtakım saçmalıkları kazanımmış gibi göstermeye çalışanların yanı sıra, bakıyorsunuz ki, kadınlar arası bir sürtüşme ve savaş yaratmaya çalışan zihniyetler, perde arkasında sinsi planlarıyla meşguller.
Bir plajda tesettürlü kadınların bikinili bir bayana saldırması; ıstanbulda bir mahalle kavgasında “mahallede tek başı açık olan benim, bu nedenle bana saldırıyorlar” diyen kadının sözleri, kadınlar arası açık-kapalı savaşı yaratmak isteyenlerin oyunu olmalı.
Alevi-Sünni, Kürt-Türk, dinli-dinsiz, vs, sınıflamalarından sonra bir de açık-kapalı bölünmesi yeni bir suni gündem yaratmaktan öte bir işe yaramaz. Bu tür tartışma ve yaklaşımlardan uzak durmak, bilinçli toplum örneği vermek demektir.
Kadının istenmeyen karelerden çıkabilmesi, arzu edilmeyen tablolarda gözükmemesi ancak ve ancak kadınlar arası geniş katılımlı bir birlik ve dayanışma ile mümkün olacaktır.