Gün içinde trafikte, işte veya evde çeşitli nedenlerle pek çok insan öfkesine yenik düşebiliyor. Birçok negatif duyguyla beslenebilen bu güçlü his karşısında bazı insanlar kontrollerini sağlamakta güçlük çekebiliyor, herhangi bir tetikleyici neden ile birlikte öfke patlaması yaşayabiliyor. Oysa hangi sebeplerden kaynaklandığı bilindiğinde öfkenin kontrolü kolaylaşıyor. Memorial Wellness Kliniği’nden Psikoterapist Cem Keçe, öfkenin altında yatan nedenler ve öfke yönetimi hakkında bilgi verdi.
Birçok olumsuz duyguyla bağlantısı bulunuyor
Öfke ile diğer duygular arasında iç içe geçmiş bir ilişki vardır, birçok olumsuz duyguyla yakından ilişkilidir. Öfke, anksiyete, depresyon gibi ruhsal sorunla, kişilik bozuklukları ya da madde ve alkol bağımlılığının varlığında da ortaya çıkabilmektedir. Tüm duygular gibi doğal bir duygu olan öfke, bir tür kızgınlık ifadesidir ama kontrol edilmediğinde saldırganlık gibi yıkıcı davranışlara dönüşebilir. Öfke hafif bir gerilim oluşturabileceği gibi, yıkıcı bir patlamayla da sonuçlanabilir. Daha çok insanlar, olaylar veya durumlar hakkındaki olumsuz düşüncelerden, kişinin kendi haklılığının onaylanmamasından, değerli olma, insan yerine konulma gibi temel ihtiyaçların engellenmesinden köken alan öfke, hem içsel hem de dışsal nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bunlar arasında yalnızlık, kıskançlık, kaygı, hayal kırıklığı gibi duygusal nedenler, ciddi sağlık problemleri ve kronik hastalıklar gibi fiziksel koşullar, kalabalık, hava şartları, trafik, toplumsal ve siyasi baskılar, iş yerindeki sorunlar, aile içindeki geçimsizlikler, anlaşmazlıklar, olumsuz yaşam koşulları yer almaktadır. Kişi öfke sorunu olduğunu kabul ederek, bir uzmanın yol göstericiliğiyle duygularının kontrolünü sağlayabilmektedir.
Öfke bir kişilik özelliği değildir
Öfke, çeşitli koşullarda ortaya çıkan bir duygudur. Ancak kimi durumlarda öfke duygusunun temelleri çocuklukta atılarak, zaman içinde sağlamlaşabilir. Çocukluğunda öfkeli bir babası olan kişi yetişkinliğinde üç farklı role girebilir. Bunlardan ilki “zalim” rolü, yani öfkeli kişiyle özdeşim kurarak onun gibi olmaktır. İkincisi “mağdur”, yani sürekli kendine öfke kusan bir patron veya eş bulma eğiliminde olan kurban rolüdür. Üçüncü rol ise “sessiz gözlemci” rolüdür, öfkede dahil olmak üzere tüm duygularını bastırma, duygusuzlaşma ve mantıkla mükemmeliyetçi hareket etmedir. Kendini yetersiz, değersiz veya sevilmeyen biri olarak hisseden kişi genellikle ilk role girmektedir.
Kişide duygusal, fiziksel ve zihinsel etkiler bırakıyor
Zihinden geçen düşüncelerin bir sonucu olan öfke, olumsuz bir duygu olmakla birlikte, kişiyi uyarıcı, koruyucu ve harekete geçirici işlevi olması bakımından da yararlı bir duygudur. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için kendini koruması, bunun için de tehditlere karşı tetikte olması ve uyarılması gereklidir. Öfke, duygu olarak kaldığı, kişinin kendisine ve başkalarına zarar verici saldırgan davranışlara dönüşmediği sürece yararlı ve koruyucu özelliktedir. Ancak öfkenin kontrol edilemeyerek olumsuz davranışlarla ifade edilmesi birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Kişi öfkelendiğinde ruhsal değişimlerin öncesinde, kalp atışında artış, kan basıncında ve kan şekerinde yükselme gibi fiziksel değişimler yaşamaktadır. Uykusuzluk, unutkanlık gibi zihinsel sorunlar, depresyon, anksiyete gibi ruhsal sorunlar, madde bağımlılığı, yeme bozuklukları gibi davranışsal sorunlara yol açabilmektedir.
Öfke yönetilemediğinde kolayca şiddete dönüşebiliyor
Öfke kontrolü, öfkenin doğru şekilde ifade edilmesi için duygu, düşünce ve davranışların denetlenmesidir. Öfke çoğu kişi tarafından kontrol edilmesi ve yönetilmesi gereken bir duygu olarak görülmemektedir. Bu yüzden yaşamın içinde çok fazla yer alarak ve etkili olmaktadır. Günümüzün zorlayıcı yaşam koşullarında insanların gergin, sinirli, çaresiz, engellenmiş hissetmeleri ve bunların sonucunda öfkelenmeleri çok olağan ve sık rastlanan bir durumdur. Ancak buradaki kırılma noktası öfke öncesi zihinden geçen düşünceler, iç konuşmalar ve öfke sonucunda sergilenen davranışlardır. Burada önemli olan nokta kişinin kendisine ve çevresine zarar vermeden öfkesini kontrol altına alabilmesidir. Kişinin öfkesini kontrol altına alabilmesi için de öncelikle nasıl, ne zaman, neden ve neye öfkelendiğini anlaması gerekmektedir. Öfke kişinin saldırgan davranma eğilimini harekete geçirebilme potansiyeli nedeniyle tehlikeli bir duygudur. Çünkü saldırgan davranışlar, fiziksel ya da sözel olarak karşıdakine zarar verme tehdidi taşımaktadır. Bu nedenle öfkenin, bir sorunun çözümü, intikam alma ya da haklı olma yolu olarak görülmesi kişiyi şiddete veya suça yöneltebilmektedir.
Öfkenizi kontrol edilebilirsiniz
Öfke, kontrol edilebilen bir duygudur. Öfke sorunu yaşayan kişi bu durumu bastırmak ya da yok saymak yerine bir uzmana başvurarak bu yıpratıcı duyguyu yönetebilir. Duygusal açıdan öfke kontrolü, duyguların farkında olunması, doğru yollarla ve olumlu bir şekilde ifade edilmesiyle mümkün olmaktadır. Öfkeliyken vücudun verdiği tepkilerin farkına varılarak, düşünce ve davranışların değiştirilmesi öfkenin duyusal açıdan kontrolünü sağlanmalıdır. Öfkeyi tetikleyen faktörlerin zihinsel anlamlandırma süreçleri ile tanımlanması ve bunlardan kaçınılması da bilişsel açıdan öfke kontrolünü mümkün kılmaktadır. Davranışsal açıdan öfke kontrolü, kişinin öfkeliyken sergilediği olumsuz davranışlarını bilmesi ve bunların yerine olumlularını sergilemesi anlamına gelmektedir. İletişimsel açıdan öfke kontrolü ise, kişinin kendini, düşüncelerini, beklentilerini ve isteklerini doğru ifade ederek iletişim çatışmalarından kaçınması demektir. Sonuç olarak öfkelenmek olağan ve doğal bir durumdur ama öfkenin ifade edilmesi yönetilebilen bir durumdur ve iyi yönetilmesi olgunluk ifadesidir.