Diyabet, yani şeker hastalığı, tüm dünyada salgın niteliğinde bir artış gösteriyor. Gelişen teknoloji ile birlikte hareketsizleşen yaşamlarımız ve buna ek olarak yediğimiz süper rafine gıdalar; bizleri çıkışı olmayan bir sokağa doğru itiyor. Ancak tıp dünyasındaki gelişmeler sayesinde, tip 2 diyabet hastaları artık sonsuza kadar bu hastalıkla yaşamak zorunda değiller. Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Alper Çelik, tek bir operasyon ile tip 2 diyabetin ve beraberinde gelen rahatsızlıkların bitebileceğini ifade ediyor.
Bu operasyonlar tıp dünyasında metabolik cerrahi adıyla biliniyor; ancak Türkiye’de halk arasında “şeker ameliyatı” olarak tanındı. Prof. Dr. Alper Çelik, bu ameliyatları yapan dünyadaki çok az sayıda cerrahtan birisi. Şeker hastalığının tip 1 ve tip 2 diyabet olmak üzere iki ana tipi bulunuyor. Tip 1 diyabet hastalarının vücutları hiç insülin üretmezken; tip 2 diyabet hastalarında vücut insülin üretiyor.Fakat hastalar birçok nedenden dolayı üretilen bu insülini kullanamıyorlar. Bu nedenle de vücuttaki kan şekeri sürekli yüksek seyrediyor. Yükselen kan şekeri ilk olarak damarlarda, sonrasında ise organlarda ciddi hasara neden oluyor.
Bu ameliyatlardan fayda görebilmek için tip 2 diyabet olmanız gerekiyor. Pankreasında hala insülin üretimi olan ve yeterli insülin rezervine sahip hastalar, ameliyat için birer aday. Bu tip hastalarda hormonal bir trafik sorunu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Alper Çelik; yapılan tedaviyi yeni bir kavşak noktası eklemeye benzetiyor. Bu şekilde hormonal trafik düzene giriyor. Peki bu işlem tam olarak nedir?
Ameliyat hastalığı nasıl bitiriyor?
Şeker ameliyatları laparoskopik olarak, yani kapalı gerçekleşiyor. Vücutta açılan küçük deliklerden işlemler yapılıyor. İlk olarak midede açlık hormonu salgılayan kısım alınıyor. Buna ek olarak ince bağırsağın son kısmı, midenin çıkışına bağlanıyor. Bunun yapılmasındaki nedeni şöyle açıklıyor Prof.Dr. Alper Çelik “Tip 2 diyabet hastalarında hormonal bir trafik sorunu vardır. Onikiparmak bağırsağından salgılanan direnç hormonları ya da hücre bazında insülin duyarlılığının az oluşudur problem. Bazı hastalarda da insülinin az salgılanmasıdır. Bizler insülin üretimini tetikleyen ve hücre bazında insülin duyarlılığını artıran bağırsak segmentini yukarıya, mide çıkışına alarak bu trafik problemini çözüyoruz.” Yani kişi artık ürettiği insülini kullanıyor ve kan şekeri yüksek seyretmiyor. Bunu sonucu olarak, hastada başlayan organ hasarları bile, ameliyat sonrasında iyileşme gösteriyor.
Şeker ameliyatları kaç saat sürüyor?
Şeker hastalığı tedavisinde tek bir ameliyat tekniğinin bulunmadığının altını çizen Prof. Dr. Alper Çelik, ameliyat öncesinde yapılan tahlillerin detaylı bir değerlendirmeden geçmesi gerektiğini söylüyor. Bu değerlendirme neticesinde hastanın en çok fayda göreceği operasyon belirleniyor ve uygulamaya geçiliyor. Ameliyatlar, ameliyat öncesi hazırlıklar hariç, ortalama 3-4 saat sürüyor.
Şeker ameliyatı sonrası süreç nasıl?
Bu ameliyatlar kapalı olarak gerçekleştiği için hastalar ameliyat sonrasında birkaç saat içinde kendilerine geliyor. Eğer herhangi bir komplikasyon tespit edilmez ise, aynı gün sıvı tüketimine başlıyorlar. 3-4 gün içinde taburcu olan hastalar, evde de 1 haftalık bir istirahat sonrasında normal yaşamlarına dönüyor. İlk dönem diyetisyen eşliğinde sıvı tüketimi, sonrasında püreli gıdalar ve son olarak katı gıdalara geçiş bulunuyor. Hastaların en çok merak ettiği bir husus da, ameliyat sonrasında diledikleri her şeyden yiyip yiyemeyecekleri. Prof. Dr. Alper Çelik şöyle cevaplıyor: “Bu ameliyat sonrasında hastaların yeme-içme alışkanlıkları değişmektedir. Çok daha mütevazı porsiyonlar ile doyuma ulaşır hasta. Canı aşırı yemek istemez. Katı bir diyet uygulaması yoktur, her şeyden yiyebilirler.”
Ameliyatların başarı oranı nedir?
Prof. Dr. Alper Çelik bu ameliyatları 11 yıldır ülkemizde uyguluyor. İlk operasyonu yaptığı günden bu yana 6 binden fazla hastayı tedavi ettiğini belirten Çelik, ameliyatların %90’ın üzerinde başarılı olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Hastalar genellikle ameliyatların ne kadar zamandır yapıldığına takılıyor, uzun dönem sonuçlarını soruyor. Elbette ki sormalılar; ancak aynı soruyu insülin ve ilaçlar için de sormalılar. Her tip 2 diyabet hastası ‘insülin tedavisine rağmen niye kilo alıyorum, neden şekerim bir türlü kontrol altına alınamıyor, hep yükseliyor’ diye sormalı. Sadece şeker hastaları değil, herhangi bir tedavi için bir hekime giden herkes bu soruları meslektaşlarımıza sormalı. Bu ilaç kaç yıldır piyasada, bu insülin ne kadar zamandır üretiliyor diye hekimine soran kaç hasta var? Siz hiç hekiminize bu soruları yönelttiniz mi? Bu ilaçların komplikasyon oranı nedir diye sordunuz mu?
Ameliyatlar söz konusu olunca bunlar soruluyor. Bu durum bile insanlara nasıl bir önyargı aşılandığının tipik bir göstergesi.”